Betül Sav: Kendi vücut yapımızı tanımaya nereden, nasıl başlayabiliriz?
🧠 Eğitimci-Biyolog Nesibe Alpoğlu:
Gelişim o kadar açık bir alandır ki örneğin bir doktor düşünün, siz bir genel cerraha gidip Gastroenteroloji ile ilgili bir şey sorduğunuzda der ki git bir Gastroenterolog seni görsün. Gastroenterologa gidip siz kadın doğum hakkında bir soru sorduğunuzda lütfen kadın doğuma gidin der. Yani bilseler de kendi uzmanlık alanları dışında pek fazla cevap vermeyi tercih etmezler. Bizde de böyle. İlmin ve bilimin sonu yok. Her yerde ilim, her yerde bilim var ama kendimiz adına nereden başlayalım dersek öncelikle vücudumuzu tanıyalım. Hangi durumlarda hangi stresleri geliştiriyoruz. Benim vücudum neyi tolere edebiliyor neyi tolere edemiyor. Veya verdiğim tepkiler beynimin hangi kısmından kaynaklanıyor. Yani beynime söz geçirebildiğimde vücudumu da duruma konsantre edebilecek miyim? Zihinle ilgili nero dna çalışmaları da var. Artık son zamanlarda çok popüler olan ve insanların kendi zihninde iyileşmesini sağlayabileceği çalışmalar. İşte biz de biyoloji öğrenmeye bu noktalardan başlayabiliriz. Vücudumuzun verdiği tepkiler ve neye verdiği tepkiler. Hangi olay karşısında bu tepkileri oluşturdu ve meydana gelen hasarlarda ufak tefek araştırmalar yapmaktan. Şundan bahsetmiyorum; başım ağrıyor internete girip bir baktım, ben kanserim, ölüyorum. Daha çok bunlarla karşılaşıyoruz. Her duyduğumuz bilgiye inanmayacağız. Öncelikle sistemimizi çözeceğiz. Kafamıza yatıyor mu diye buna bir bakmamız gerekiyor.
Biliyorsunuz piyasada çok fazla doğru olmayan bilgiler var. Önce bilgiyi içselleştirmeli ve kendi sistemimize bakmalıyız. Başımız ağrıyorsa hangi durumlarda ağrıyor, hangi günlerde ağrıyor, günün hangi saatinde veya ne yediğim zaman ağrıyor? Başta bunların teşhisini yapabilmeli ve buradan sonra davranışa geçirebilmeliyiz. Bence en önemlisi çok fazla gözümüzde büyütmemeliyiz. Zaman zaman organlarımızla ağrı olması, vücudumuzun yorgun olması, zihnimizin dolu olması çok normal şeyler. Çok yoğunum, çok stresliyim dediğiniz zaman gerçekten zihnimiz dedik ya ağızdan çıkacak, kulak duyacak ve beyin buna inanacak. Ağzımızdan çıkıyor, çok yoğunum, çok berbat bir hayat yaşıyorum. Kulağın bunu işitiyor, beynin buna inanıyor. Bundan sonra sen yaşadığın her şeyde gerçekten kötü tarafını görüyorsun. Hep benim başıma gelir, hep beni bulur zaten kıvamına geliyoruz. Biz zihnimizi, algımızı değiştireceğiz. Yaratılış olarak ne kadar özel olduğumuzu fark edeceğiz. En başında bahsettik ya, bitkiler, bize hizmet ediyorlar. Düşünün sindiremediğim besin bile bana hizmet ediyor veya işte hayvanın her organını yemiyorum, hepsinden faydalanmıyorum ama bana fayda sağlıyor. Başka bir yönden bakıyorum; insanların, bitkilerin, hayvanların atıkları toprağa karışıyor değil mi? Toprağa karışıp ne yapıyor bu atıklar hiç düşündük mü? Bizim saprofitler, çürükçüller dediğimiz canlılar var. Gözümüzle göremediğimiz canlılar. Bunlar toprakta organik atık. Bizler organik atıklarız. İnsan, bitki, hayvanların kalıntıları. Mesela bunları analiz ediyorlar. En küçük parçalarına kadar ayırıyorlar. Çünkü topraktaki azotu benim bitkim alamıyor. Havadan almak istiyor. Serbest azotu almak istiyor. Dolayısıyla bu canlılar bile bizi ayrıştırıp bitkilerin alabileceği forma dönüştürüp bitkilere öyle teslim ediyorlar.
Bitkiler bundan sonra karbondioksiti oksijene çevirip bize veriyorlar. Gözümüzün görmediği canlılar bile bize hizmet için var. O zaman öncelikle kendi değerimizi fark edeceğiz. Kendi değerimizi fark ettikten sonra kendimizi seveceğiz ve diyeceğiz ki "ben gerçekten özelim." Ben düşünüyor muyum, kalbim bugün kaç defa attı? Dişlerimin diplerindeki o güzel doku kaç sefer benim için pislikleri arındırdı? Benim bağırsaklarım kaç saat çalıştı, kaç saat uyudu? Bakınız, biz uyurken bile bazal metabolizmamız çalışır. Bazal metabolizma vücudun en az enerji ile hayatını devam ettirmesi demektir. Uyuyorum sadece. Solunumum devam etsin, ulaşımım devam etsin ama uykum da kaçmasın istiyorum. Ben bunları emir verme hükmünde miyim? İyi ki değilim. İyi ki bu sistemler kendi kendine işliyor ki bana sormuyor.