Dostluk-düşmanlık arasında bir paradoks: Hafıza
Hafıza, duyularla elde ettiğimiz bilgileri sakladığımız, belirli şekillerde belleğimizde işlediğimiz ve gerekli zamanlarda hatırladığımız zihin gücüdür. Anılarımız, tecrübelerimiz, bilgi ve becerilerimizin tümü hafızamızda depolanır. Hafızamız, kimi zaman iyi bir dost kimi zamansa en azılı düşmanımızdır. Peki, olumlu ve olumsuz pek çok veriyi işleyen ve saklayan hafızamız, yaşamımızı nasıl etkiler? Yaşadığımız kötü olayları unutmak mı daha iyidir, unutmamak mı? Bize ait olmayan bir anıyı belleğimiz nasıl oluşturur? Hafıza kaybı kadar "unutamamanın" da hastalık olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?
Giriş Tarihi: 23.02.2021
17:01
Güncelleme Tarihi: 04.11.2022
14:23
ÇOCUKLUKTA HAFIZAYA KAYDEDİLEN ANILARIN ROLÜ
Günlük yaşamımızda karşılaştığımız pek çok sorunun, aslında üstü örtülerek kurtulduğumuzu sandığımız travmalardan kaynaklandığı sıklıkla dile getiriliyor.
💠
Psikoloji denildiğinde belki de ilk akla gelenlerden biri "çocukluğa inmek" tabiri. Bilincin çocukluk çağından itibaren gelişmesi, hafızanın güçlenmesi ve sahip olunan hatıralar arasındaki örüntülerin kuvvetlenmesi, o çağdan itibaren yaşanan anıların psikolojimizde oluşturduğu etkiyi gözler önüne seriyor.
Bilim insanlarına göre çocuğun ortaya çıkan sosyal davranışı, mizacı ile çevre arasındaki etkileşimi yansıtır. Hafızaya işlenen bu bilgiler, anılar ve anılar içinde bireyin kendine edindiği yer, yaşam deneyimleri için bir temel oluşturur.
Bireyin ilerleyen çağlarda benzer durumlarla karşılaştığında yaşadığı duygu durum ve verdiği tepkiler, aldığı kararlar ve kurduğu ilişkiler, çocukluk çağında meydana gelen olayların belirleyici olması ile doğrudan ilgilidir.
📌 NASIL BAŞA ÇIKACAĞIZ?
Olumsuz durumlarla ilgili anıları silmek, unutmak, unutturmak ya da yaşanmamış gibi kabul etmek yaygın bir davranış olsa da bu durum yaşanan kötü anıların gerçekteki varlığını ve etkisini ortadan kaldırmaz.
Aksine, yaşanan olumsuzlukların oluşturduğu duyguların dile getirilmesi, bu anıların etkilerini onarmak, işlemek ve yeniden düzenlemek yönünde atılacak en güçlü adımdır.
HAFIZA KAYBININ GERİ DÖNÜŞÜ VAR MI?
Hafıza kaybı, genelde Alzheimer hastalığının önemli bir nedeni olsa da sadece bu hastalığı yaşayan kişilerin yaşadığı bir durum değildir.
💠
Çoğu yetişkinde zaman zaman hafıza kaybı olabilmekte ve sık olarak yaşanabilmektedir. Yeni tanışılan birinin ismi, koyduğunuz bir şeyi yerinde bulamamak gibi ufak tefek unutmalar normal karşılanır ve bu tür şeyler kısa sürede hatırlanabilir.
Yoğun bir yaşam bunun en etkili sebeplerindendir. Ancak bu durumun sürekli hale gelmesi ve gün geçtikçe artması, hafıza kaybının göstergesidir. Hafıza kaybı geçici olabildiği gibi kalıcı da olabilir.
Geri dönüşü olan hafıza kayıpları, geçirilen kazalarda meydana gelen kafa travmaları, kullanılan bazı ilaçların yan etkisi, ruh sağlığının bozulması, aşırı alkol tüketimi, B12 vitamini eksikliği, hipotiroid hastalığı ve beyin tümörlerinden kaynaklı olarak gelişebilir.
📌 Alzheimer, Frontotemporal demans, Vasküler demans ve Lewy demans hastalıklarının ise belli süreçleri ve ilerlemesi vardır. Her hafıza kaybı bu hastalıklar olmayabilir.
UNUTAMAMA HASTALIĞI: HİPERTİMEZİ
Hafıza ile ilgili bellekteki verilerin kaybı kadar kaybolmaması da bazı sorunlara işaret eder. Hipertimezi olarak adlandırılan durum, son derece nadir görülen bir nöropsikolojik durumdur.
💠
Hipertimezinin temel özelliği, kişilerin otobiyografik bellek denilen, bireyin geçmişine yönelik olaylar ve deneyimleri, normal insanlardan çok daha fazla hatta hayatının çoğunluğunu kapsayacak derecede hatırlama durumudur. İki belirleyici özelliği şudur:
📌 Birey kendi kişisel geçmişi hakkında düşünmeye anormal miktarda zaman harcar.
📌 Birey kendi kişisel geçmişinden belirli olayları hatırlamak için olağanüstü bir kapasiteye sahiptir.
Hipertimeziye sahip kişiler, kendilerine bir tarih verildiğinde o tarihin hangi güne denk geldiğini ve o tarihte kişisel bir bilgi olup olmadığını hatırlayabilirler. Yaşadıkları günlere dair detayları mükemmele yakın seviyedeki ayrıntılarla anımsarlar. Bu anımsama tereddüt ya da bilinçli bir çaba olmadan gerçekleşir.
🔶🔸 Unutamama hastalığı: Hipertimezi
ENFORMASYON ÇAĞI HAFIZAMIZI NASIL ETKİLİYOR?
Yaşadığımız çağ, bilgi ya da enformasyon çağı olarak adlandırılıyor. Gün içinde sınırsız enformasyona maruz kalıyor; bunların yalnızca küçük bir kısmını hafızamızda tutabiliyoruz.
💠
Üstelik hafızamızda bilgileri depolamaya lüzum görmüyoruz; çünkü internetten yapacağımız küçük bir araştırma aradığımız bilgiyi anında önümüze serebiliyor ya da akıllı telefonlara pek çok veriyi kaydedebiliyor istediğimiz zaman dönüp bu bilgiyi tekrar edebiliyoruz.
Geçmişte pek çok telefon numarasını ezbere bilirken şimdi en yakınlarımızın numarasını bile telefon yardımı olmadan hatırlayamayışımız bunun en basit göstergelerinden.
📌 Yapılan bilimsel araştırmalar da akıllı telefon ve bilgisayar teknolojilerinin hafızayı zayıflattığı, bireyleri tembelleştirdiği, yaratıcı düşünme ve yeni fikirler üretmeyi zayıflattığı yönünde bulgular ortaya koyuyor.
MÜSLÜMAN ÂLİMLER BİLGİLERİ HAFIZALARINA KAYDEDERLERDİ
Bugün herhangi bir konuda okumamız gereken pek çok kitap, makale, yayın var ve bunları hafızamızda yer etmesi için tekrar tekrar okumamız mümkün değil.
💠
Peki, bilginin bu kadar çok çoğaltılıp paylaşılmadığı dönemde ünlü âlimlerin durumu nasıldı?
📌 Kültür ve medeniyet tarihimizde öyle isimler vardı ki yaşadıkları dönemde "ayaklı kütüphane" olarak adlandırılmışlardı.
Medeniyet tarihimizde ünlü âlimler, öğrendikleri her bilgiyi hafızalarına kaydeder; kitaba bakarak cevap vermeyi "koluna kabak bağlayarak yüzmeye" benzetirlerdi. Bu nedenle okuduklarını hıfzederek belleklerinde taşırlardı.