İstanbul'u anlamak için görülmesi gereken 10 mekan
Büyük medeniyetlerin beşiği bir şehir… Adına efsaneler yazılmış, Boğaziçi'ni gerdanına inci gibi takmış nazlı İstanbul. Taşı toprağı altın, her adımda tarih kokan bu kent; yeşili, mavisi ve eski eserleriyle geçmiş zamanları yaşatmaya devam ediyor. Sizler için, İstanbul'u anlamanızı sağlayacak 10 mekanı derledik.
Giriş Tarihi: 05.05.2019
13:47
Güncelleme Tarihi: 09.06.2020
13:59
Eski yalılarda harem ve selamlık ayrı çatılar altındadır. Harem hamamdan ayrı, ancak burayla bağlantılıdır. Mutfak ve erkek çalışanların odaları tamamen bağımsızdır. O dönem yapılarında 1792'de tamamlanan Zarif Mustafa Paşa Yalısı'nın sadece selamlığı günümüze kadar gelebilmiştir.
1703'te Lale Devri'yle Osmanlı başkentinde lüks tüketimi doruğa varınca Boğaziçi'nin tüm sahili kasırlar ve saraylarla dolmuştur. 1783'te yapılan Sadullah Paşa Yalısı, bugün Çengelköy'de dönemin en görkemli örneklerinden biri olarak ayakta durmaktadır. Günümüzde ayakta kalabilen yalıların çoğu, I. Dünya Savaşı'na kadar süren dönemde yapılmıştır.
İstanbul bir kentten çok sanki bir ülkedir. Galata Kulesi'nden bakarken böyle düşünebilirsiniz. İstanbul'un Galata semtinde bulunan kule, kentin en önemli sembollerinden biridir. 528 yılında Bizans İmparatoru İustiniaonus'un hükümdarlığı sırasında inşa edilmiştir.
Galata Kulesi, 1384 yılında Galata denen Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapılmıştır. Limanı ve şehri gözetlemek amacıyla kurulan kule, asırlarca kullanılmıştır. Duvar kalınlığı 3,75 metre olan Galata Kulesi, bodrumuyla birlikte 61 metre yüksekliğinde ve 12 katlıdır.
Zaman zaman gözlem için kullanılan kulede ayrıca yangınları gözlemek için 1714'te faaliyete geçen Osmanlı Yangın Söndürme Teşkilatı kurulmuştur. Galata Kulesi'nden İstanbul Boğazı, Haliç ve şehrin tümü panoramik olarak izlenebilmektedir.
Günümüzde asansör yardımıyla kulenin yedinci katına kadar çıkılabilmektedir. Kulenin üst iki katı restoran ve gece kulübü olarak organize edilmiştir.
Beşiktaş ve Ortaköy sahilleri arasındadır. 17. Yüzyılda Kazancıoğlu bahçeleri olarak bilinen bölgede, Sultan III. Ahmed'in kızıyla evlenen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, buradaki ilk yalıyı eşi Fatma Sultan için yaptırmıştır. Boğaziçi yerleşmesi temelde Osmanlı döneminde başlamıştır. Bizans döneminde Boğaz kıyılarında sadece manastırlar bulunurdu.
Meşale şenliklerinin düzenlediği bu alan, Farsçada ''ışık'' anlamına gelen ''Çırağan'' olarak adlandırılmıştır. Sultan II. Mahmud 1834'te buradaki yalıyı yıktırarak, 40 sütunlu klasik bir saray inşa ettirmiştir. 1857'de ilk sarayı yıktıran Sultan Abdülmecid'in 1863'te ölmesiyle inşaat yarım kalmış, Sultan Abdülaziz zamanında, 1871'de tamamlanabilmiştir. Çırağan Sarayı, İstanbul'un ilk sahil saraylarından biridir.
Sultan Abdülaziz, dünyanın çeşitli terlerinde getirilen nadide mermer, sedef ve diğer inşaat malzemeleriyle yapılan saray 1876'da terk ederek Dolmabahçe Sarayı'na yerleşmiştir.