Münir Nurettin Selçuk’un 10 farklı portresi
Musiki damarının son cevherlerinden Münir Nurettin Selçuk'un, "tek başına konser verme" geleneğini başlattığını ve konserlerine frakla çıktığını biliyor muydunuz? Musikimizin zirvelerinden biri olan bu zarif adamı vefatının 38'inci yıl dönümünde 10 farklı portresiyle rahmetle anıyoruz.
Giriş Tarihi: 27.04.2019
16:07
Güncelleme Tarihi: 27.04.2019
16:33
Solo geleneğini ilk kez uyguladı
Paris'te müzik eğitimi alan Münir Nurettin , Bel Canto'dan etkilendi. Batı'daki eğitimini tamamladıktan sonra Türkiye'ye dönen ve müzikte bir yenilik yapmak isteyen Münir Nurettin, 1930'da uzun yıllar unutulmayacak bir konser verdi. İlk kez ayakta şarkı söyleyen, solo geleneğini ilk kez uyguladı. Nağmeleri İstanbul semalarında yankılanırken, dinleyicilerin uzun süre bitmek bilmeyen alkışları, Türk müziğindeki yepyeni soluğun habercisiydi.
Münir Nurettin'in beste çalışmalarına başlaması 1940'ı buldu. Bu dönemden itibaren herkesin diline dolanan şarkıları besteleyen Münir Nurettin, aynı zamanda oluşturduğu ekolle birlikte kendisinden sonra gelen birçok ses sanatçısına da örnek oldu.
Münir Nurettin'in bu besteleri arasında, Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın, Kalamış, Ruhsarına Aybetme, Sen Şarkı Söylediğin Zaman ve Gül Yüzünde Göreli Zülf-i Semen-say Gönül eserlerini sayabiliriz.
Münir Nurettin'in yaşadığı dönemler tarihimizin hem en bahtsız, hem de en karmaşalı dönemleri olarak görülebilir. Medeniyet dünyamıza sinen yenilgi psikolojisi Batı'yı her yönüyle taklide yeltenen bir paradigmaya dönüşür. Bütün değer yargılarımız bu paradigmaya yansıyan ölçülerle şekillenir. Aynı zamanda var olan klasik medeniyet ve onun her türlü unsuruyla mücadeleye girilir. Bir değişim curcunası başlar. Zorlama tarzlar, taklide dayalı söylemler… Dil değişir, tasavvur değişir. Sanatkârlarımızda tuhaf bir muhafazakârlık baş gösterir. Bir yandan geleneğe anlaşılamayan şekilsel bağlılık, bir yandan batılılaşmaya iman, bir diğer yandan her şeyin altına dinamit koyan, temelleri sarsan resmi ideolojiye sonsuz bağlılık.
Münir Nurettin bütün çalkantıları yaşayan biridir. Bir geçiş dönemindedir nihayetinde. Bütün bu olumsuz perspektif onun büyüklüğüne şüphesiz halel getirmez. Eşsiz yorumculuğundan bir şey eksilmez. Itri'nin, Hafız Post'un, Zekai Dede'nin muhteşem eserlerini en güzel biçimde icra eder. Hele Itri'nin Salat-ı Ümmiye'sini.
Birbirinden ayrı düşünülemeyecek iki üstad... Biri şiirde, diğeri ise müzikte yeni bir ufuk açtı, kendinden sonra gelenlere yol gösterdi. Mısraları ve nağmeleri gönüllere nakşolmuş Yahya Kemal ve Münir Nurettin'den bahsediyoruz. 30 yılı aşkın dostlukları boyunca birçok şeyi paylaştılar ve hiç şüphesiz, bu ortaklıktan en çok kazanan sanatseverler oldu. Kelimelere adeta hayat veren, kültürümüzün esintilerini gönüllere nakşeden bu iki üstadın ismi zamanımızda artık ne yazık ki pek sık duyulmuyor. Ancak şu inkâr edilemez bir gerçek: Şiirimiz ve müziğimiz onlar olmasa eksik kalırdı.
İki yakın dost olan Yahya Kemal ve Münir Nurettin'in bu samimiyeti Türk müziğine de yansımış. Yeni Şafak'ın haberine göre, Yahya Kemal'in, "Bana söz ver Münir, benim şiirlerimi senden başka hiç kimse bestelemeyecek. Buna müsaade etmeyeceksin. Onları ancak sen besteleyebilirsin." dediği anlatılır.
Dostlukları ömürlerinin sonuna kadar devam etti. Yahya Kemal 1958'de İstanbul'da hayatını kaybeder. Bu ölüm Münir Nurettin'i derinden sarsar. Yeni bestelediği "Endülüs'te Raks"ı dostuna dinletemeyen Münir Nurettin Selçuk, Yahya Kemal'in Aşiyan'daki kabrine, "Rindlerin Ölümü" şiirinde bahsettiği "Hafız'ın güllerini" kendi elleriyle diker.
Klasik Türk Müziği'nin 20'nci yüzyıldaki en büyük temsilcisi 27 Nisan 1981 senesinde vefat etti, bizi ve müziği kör kuyularda merdivensiz bıraktı, mezarı Aşiyan Mezarlığı'nda âşık olduğu şehir İstanbul'u ve Boğaz'ı seyre devam eder. İmza attığı 150'den fazla eseriyle İstanbul'la özdeşleşti. Eski tarz meşkten Fransa'daki Batı Müziği eğitimine, Muzıkayı Hümayundan Riyaset-i Cumhur Heyeti'ne, Darülelhan'dan Türk Musikisi Devlet Konservatuarı'na, Fransız Tiyatrosu'ndaki ilk solo konserinden Saray ve Şan sinemalarındaki konserlerine ve taş plaklarından TV ekranlarına kadar, Osmanlı'dan Cumhuriyet'e bir kültür köprüsüydü. Türk Musikisinde ''milat'' olarak değerlendirilen büyük musikişinaslarındandı.
İstanbul'un en önde gelen sesi diye değerlendirilen Münir Nureddin'in bir İstanbul şairi olan Yahya Kemal'den büyük bir ustalıkla doğaçladığı "Aheste çek kürekleri" gazeli İstanbul halkının hafızasına öylesine yerleşti ki, gazel, besteli bir tür olmamasına rağmen adeta bir beste muamelesi gördü ve bir şarkı gibi dillerde dolaştı.
Münir Nurettin Selçuk - Aheste çek kürekleri dinlemek için tıklayın.
AĞIR VE YÜRÜK SEMAİ HAYRANI
Türk musikisini ayağa kaldıran kişi olarak tanımlanan ve en çok rast makamını seven Münir Nurettin, Dellâlzâde İsmâil Efendi'nin yegâh besteleriyle ağır ve yürük semailerine hayrandı. Bilhassa klasik eserlerdeki tavrı sehl-i mümteni olup beste, semâi, şarkı formlarındaki eserleri gerektiği gibi farklı tavırlarda okur ve sesini eşlik edene olduğu kadar dinleyene de huzur verecek biçimde ölçülü kullanırdı. Okuyuşunda Bestenigâr Ziyâ Bey'le Hâfız Şaşı Osman Efendi'nin üslûbundan etkilenmiş olabileceğini söylemiştir. Pest ve tiz seslere aynı derecede hâkimiyetiyle tanınmış, üç oktava yaklaşan sesini uzun sanat hayatı boyunca büyük bir titizlik ve ustalıkla koruyarak son yıllarına kadar icracılığını başarı ile devam ettirmiştir.