Osmanlı'nın köklü geleneği helva sohbetleri nedir? Helva sohbetlerinin tarihi
Osmanlı'da sevinçte, kutlamada, zafer kazanmada hatta Ramazan ayında da özel olarak pişirilip yenen bir gıda olan helva için sohbetler düzenlendiğini biliyor muydunuz? Sizler için Osmanlı'da köklü bir gelenek olarak karşımıza çıkan helva sohbetlerinin tarihini derledik.
Giriş Tarihi: 20.05.2019
08:43
Güncelleme Tarihi: 20.05.2019
09:22
İrfane ( Örfane-Arifane ) toplantısı ise "müşterek" manası taşımasından sebep bu isimle anılırdı. Gelen misafirler helvalarını yerler, yedikten sonra bir kişi ayağa kalkarak "Borcumuz ne kadar ?" der ve ortada dolaştırılacak olan tepsiye ilk parayı koyardı. O geceyi düzenleyen ve hizmette bulunan kişiler hariç diğer misafirler de bu tepsiye para bırakarak o gecenin masraflarını müşterek (arifane-irfane ) karşılarlardı.
"Helva-yı Hakani" en çok yapılan ve tüketilen helvadır. "Hakanlara layık helva" anlamına gelen bir helva çeşididir. Fatih Sultan Mehmet'in yemek menüsünde yer alan ise Me'muniye Helvası ilk dönemlerden beri bilenen helvalardandır. Bu helvanın yapılışına dair iki ayrı tarifi 18. yy'a ait kayıtlardan şöyle tesbit edebiliyoruz:
1. Tarif : "Bir yağ dirhem bal, biraz su ile ezilip, temiz astardan süzülür. Dört yüz dirhem pirinç unu; üç yüz dirhem sadeyağ, hafif ateşte yağ ortaya çıkıncaya kadar pişirilir. Ateşten indirilip soğutulur. Bal içine konur, kepçe ile alınıp yağda kızartılır. Sonra kevgir ile alınıp tabağa dizlilir."
2. Tarif : "Bir ölçü sadeyağ, iki ölçü pirinç unu koyup, helva miyanesi gibi orta halli ateşte pişirilir. Sonra bir ölçü bal ile bir ölçü süt konur ve birbirine alıştırılır. Uygun bir tepsiye konup tekrar fırında bir miktar pişirilir."
Yere geniş bir örtü üzerine geniş bir sini koyulur. Bunun çevresine de helva çekmeye hevesli sekiz on kişi oturur. Önceden hazırlanan kavrulmuş un siniye serilir, üzerine de ağda ilave edilir. Daha sonra halkaya girenler ağda unlayıp sıvazlayarak dolandırmaya başlar, tepsiye sığmayacak kadar genişleyince halka bükülüp ikiye katlanır, bu zamanla sayısı artan tellerle demet halini alırdı. Bükenlerin ellerinin ısısından ve odanın sıcaklığından yumuşayıp eriyen helva sık sık dışarı çıkarılıp ayaza konur. Bir süre sonra ince sayısız şeker tellerinden çıtır çıtır olan, hoş kokulu keten helva hazır olur ve herkese tutam tutam dağıtılırdı.
HELVA TEPSİSİ VERİLİRKEN MANİ SÖYLEMEK
Hangi gece kimin evinde toplanılacağı belliydi. Mahalle halkı o akşam mahalle kahvesinde buluşur, ihtiyarlar ve gençler ayrı odalarda eğlenceye başlardı. Davet edilmeyenler de kabul edilir, özellikle çocuklar için böyle geceler ganimet sayılırdı. Gecenin sonuna yaklaşılırken gençler bu defa bakır bir sini içinde daha büyük porsiyonda helvayı odaya getirirler; bir sonraki helva sohbetlerini düzenleyecek kişinin kucağına bu tepsiyi verirlerdi. Tepsi üzerindeki helva şimşir dallarıyla süslenirdi.