Arama

Yeni takvim ve saat Müslüman halkı nasıl etkiledi?

Yaşam döngüsünü hissetmediğimiz anlar bütünüdür zaman. Çabuk geçtiği an ile ağır ve soğuk adımlarını hissettiğimiz an, gerçek zamanın ne demek olduğunun peşine düşürür bizi. Ancak işin tuhaf yanı, zamanı bölmek için oluşan ikilemler silsilesinde bulunuyor. Takvim ve saat sisteminin ülkemizde değişmesiyle hayatımızda neler oldu? Hangi değerleri yok ettik? Edebiyatımız bu durumları nasıl kaleme aldı? İşte, yabancı saatin hayatımıza girmesiyle istilanın en gizlisi ve tesirlisi…

"Müslüman gününün başlangıcını şafağın parıltıları ve sonunu akşamın ziyaları tayin ederdi. Madenden sağlam kapaklar altında mahfuz tutulan eski masum saatlerin yelkovanları yorgun böcek ayakları tarzında, güneşin sema üzerindeki seyriyle az çok münase betdâr bir hesaba tebaan, minenin rakamları üzerinde yürür ve sahiplerini, zamandan takribî bir sıhhatle haberdar ederlerdi. Ecnebi saati ibtilâsından evvel bu iklimde (...) bir gece yarısından diğer bir gece yarısına kadar uza nan yirmi dört saatlik 'gün' tanınmazdı. Ziyada başlayıp ziyada biten, on iki saatlik, kısa, hafif, yaşanması kolay bir günümüz vardı."

Modern saatin kabulü ve ezanî saatin camilere, türbelere ve muvakkithanelere terk edilmesi, Hâşim'e göre, hayata bakış tarzımızı derin bir biçimde değiştirdi. Eski saatler babalarımızın öldüğü, annelerimizin evlendiği, bizim doğduğumuz, kervanların hareket ettiği ve orduların düşman şehirlerine girdiği, hayatı etrafımızda serbest bırakan geniş, kayıtsız ve dost saatlerdi.

Modern saat hayatımızı bozup onu başka bir prensibe göre yeniden düzenledi. Yeni "ölçü" bir deprem gibi, zaman manzaralarını etrafımızda altüst ederek eski 'gün'ün bütün setlerini yıkmış, geceyi gündüze katarak saadeti az, meşakkati çok, uzun, bulanık renkte bir yeni "gün" yaratmıştı. Bu, Müslüman'ın eski mesut günü değil, sarhoşları, evsizleri, hırsızları, katilleri ve yeraltında mümkün olduğu kadar fazla çalıştırılacak sayısız köleleri bulunan sanayi medeniyetinin acı ve bitmek bilmeyen günüydü.

Yeni gün, Hâşim'e göre, ezanî saatle on ikide başlayan Müslüman akşamının hüzünlü ve şaşaalı dakikasını dağıtmakla kalmadı, bizi fecir âleminden de kopardı. Avrupa ülkelerinde yalnız kırdan şehre sebze ve meyve getirenlerin ahmak ve muzdariplerin şişkin kapaklar arasından bakan kızarmış gözlerinin tanıdığı fecir, bu zavallılar için boyunlarına yeniden geçirilecek olan hayat ipinin kanlı ilmeğini aydınlatır. Müslüman içinse ibadetle başlayan yeni ve güzel bir günün, neşenin ve ümidin başlangıcıdır.

  • 9
  • 46
“Eski Saat”
Eski Saat

Bunları anlattıktan sonra "Müslüman yüzü, kuş sesleri ve çiçek kokuları gibi fecrin en güzel tecellilerindendir." diyen Hâşim, "Kubbe ve minareleri o alaca saatte görmemiş olan gözler, taşa en ilâhî mânâyı veren o muhayyirülukûl mimariyi anlamış değillerdir. Esmer camiler, fecirden itibaren semavî bir altın ve semavî bir çini ile kaplanır ve İslâm ustalarının nâtamam eserleri o saatte tamamlanır." diyor ve şöyle devam ediyor:

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN