Aradan geçen günler boyunca, artık Simit'e iyiden iyiye alışmıştık. O pazar günü babamla çarşıya çıkmış, ev hayvanları için gerekli malzemeler satan bir dükkâna gitmiştik.
Simit için mama, tuvaletini yapması için kedi kumu ve oynaması için de renkli minik oyuncaklardan almıştık. Simit, daha mini minicik bir yavru kedi olduğu için evin içinde bile üşüyordu. Sürekli bizim yanımıza geliyor, kucağımızdan hiç inmek istemiyordu.
Annem sadece üşüdüğü için değil, aynı zamanda sevgi istediği içinde böyle yaptığını söyledi Simit'in.
Aklıma, geçen yaz tatilinde gittiğimiz köyümüz geldi… Anneannem ve dedem köyde yaşıyorlar. Bir sürü tavukları, keçileri, koyunları, inekleri var. Onlara bakıyorlar.
Hepsini de çok ama çok seviyorlar. Ben de hepsini çok seviyorum… Mesela tavukları çok seviyorum, ama onlar benden ve Mine'den hep kaçıyorlar. Dedemin öğrettiği gibi "Geh bili bili!" diye yanımıza çağırıyoruz tavukları. Ama onlar tam tersine kaçıyorlar.
Galiba biz tavukçayı çok iyi konuşamıyoruz. Kendimi biraz geliştirmeliyim tavukça dili ve edebiyatı konusunda...
İnekleri de seviyorum. Ama onlar da çok büyük! Biraz korkuyorum onların yanına gidince. Sakız çiğniyor gibi ağızlarını oynatışları çok komik oluyor!
İzlemeye bayılıyorum. Anneannem, "Sakız çiğnemiyorlar yavrum, geviş getiriyorlar." demişti. Ama ben bir yerden bir şey getirdiklerini hiç görmedim.
Bence gizli gizli sakız çiğniyor bu koca yaramazlar! En çok koyunları seviyorum ama.
Çünkü onlar kendilerini sevdiriyor. Ne tavuklar gibi kaçıyorlar, ne inekler gibi kocamanlar. Hem keçiler gibi boynuzları da yok. Rahat rahat okşayabiliyorum başlarını.
Yumuşak yumuşak yünlerini de okşamama izin veriyorlar.Geçen yaz, işte bu güzel koyunlardan biri yavrulamıştı. Mini minicik bir kuzusu olmuştu. Küçük kuzu, annesinin yanından hiç ayrılmıyordu.
Bu fikrim annemin de hoşuna gitmişti. Böylelikle Simit, rahat ve sıcacık bir yatakta uyabilirdi istediği kadar. Mine, bizim konuşmalarımızı duymuş. Hemen odasından koşa koşa geldi.
Peki, nasıl bir şey yapacaktık? Minder gibi bir yatak mı yapmak gerekirdi? Yoksa üstü kapalı, özel bir kedi evi mı yapmamız gerekiyordu? Minicik kedimiz Simit en çok nasıl rahat ederdi acaba?
Ne yapacağımızı, nasıl yapacağımızı birilerine sormamız gerekiyordu. Zaten hep demez mi büyükler, "Bir bilene danışmalı!" diye…
Demek ki biz de bu kedi yatağı işini bir bilene danışmalıydık. Yani, kedisi olan ve bilen birine: Kedibilene!
Tabii ki aklıma hemen Gülten geldi. Gülten, benim sınıf arkadaşım. Pamuk adında, ama simsiyah bir kedileri var. Söylemiştim daha önce hani…
Sanırım Gülten bana bu konuda yardımcı olur. Zaten geçenlerde Gülten'e de söylemiştim, artık bizim de bir kedimiz var diye. Gülten çok sevinmişti.
Sen de anlayacaksın kısa zamanda. Onun dostluğu, tatlılığı, minnoşluğu hiçbir şeye değişilmez! Ben de hemen, Gülten'i aramaya karar verdim.
Okulla ilgili gerekli bir sürü şeyi bir arada tuttuğum bir dosyam var. Bu dosyamın içinde, tüm sınıf arkadaşlarımın anne ve babalarının telefon numaralarının da olduğu bir liste var. Bu liste çok işe yarıyor.
Böylelikle tüm sınıf arkadaşlarımızla gerektiği zaman haberleşebiliyoruz. Okul ve derslerle ilgili ya da işte bu gibi konularda konuşmak için çok faydalı bir liste bu bence.
Ben de hemen, dosyamı karıştırıp bu listeyi buldum. Gülten'in annesini arayıp, eğer Gülten müsaitse tabii,"Simit için nasıl bir yatak yapmalıyız? Nasıl yapabiliriz peki böyle bir yatağı?" diye soracaktım.
Öğretmenimizin özenle hazırlayıp hepimize dağıttığı listeyi buldum. Buldum ama… Bizim sınıfta, tıpkı iki tane Mete olduğu gibi iki tane de Gülten vardı. Listeye bakınca, diğer Mete'nin soyadının "Öztürk" olduğunu hemen anlayabiliyordum. Çünkü "CAN" soyadına sahip olan diğer Mete zaten bendim!
Kardeşimle bize Can Kardeşler demelerinin sebebi de soyadımız zaten. Neyse lafı uzattım.
Gülten'i aramak daha doğrusu; doğru Gülten aramak için Gülten'in soyadını hatırlamam gerekiyordu. "Gülten Turan" ve "Gülten Türkkan" isimleri kafamı çok karıştırmıştı. Çünkü adlarının aynı olması bir yana, soyadları da birbirine çok ama çok benziyordu…
Pamuk'un sahibi, yani benim aramak istediğim Gülten hangisiydi? Soyadı "Turan" olan mı yoksa "Türkkan" olan mı?
Annesinin ya da babasının ismini de bilmiyorum ki… Belki oradan hatırlarım diyorum ama…
Ne yapacağım şimdi? Hangi Gülten'i arayacağım? Diyelim ki yanlış Gülten'in annesini aradım.
"Bir şey sormam gerekiyor," diye telefona Gülten'i de istedim diyelim…
Sesinden tanıyabilir miyim acaba? Ya tanıyamazsam? Hatta doğru Gülten'i arayıp da sesini tanıyamazsam? Yani, doğru Gülten'i yanlış Gülten sanırsam? (Amanın! İyice kafam karıştı! Nasıl çıkacağım ben bu işin içinden?)
Ben elimde telefon listesi, hangi Gülten'i arayacağım diye kafam karmakarışık kalakalmıştım. Ne yapayım ne yapayım diye düşünürken, saçım da aklım gibi karmakarışık oluvermişti tabii!
Annemin sesiyle kendime geldim:
Ne? Gülten beni mi arıyor?
Hangi Gülten arıyor acaba?
Benim aramak istediğim Gülten mi, yanlış aramaktan korktuğum Gülten mi acaba beni arayan?
Hemen annemin yanına gittim. Telefonu alıp, "Efendim?" dedim. Acaba hangi Gülten çıkacaktı bu konuştuğum?
Sesinden tanıyamamıştım hangi Gülten olduğunu. Ama Simit'i sorduğuna göre, doğru Gülten olmalıydı. Yani, Pamuk'un sahibi olan, Kedili Gülten!
Ben böyle deyince, Gülten başladı gülmeye! Ne var ki bunda gülecek? İnsan unutamaz mı, karıştıramaz mı yani soyadları?
Demek sen de benim soyadımı hatırlayamadın. Demek Gülten de Meteleri karıştırmıştı… Ha ha ha! İkimiz de halimize güldük bir süre. İkimiz de sınıf arkadaşlarımızın soyadlarını ezberlememiz gerektiğini anlamış olduk böylece.
Yoksa daha çok karıştırırdık böyle birbirimizi! Ya da "Kedili Mete" diye adımın yanına not düşmeliydi Gülten de! Gülten'e, Simit için bir yatak yapmak istediğimizi söyledim. Ama nasıl yapacağımızı bilmiyorduk. Bu konuda yardımcı olup olamayacağını sordum.
Kedi yatağı için gerekli malzemeleri saydı Gülten: Eski, artık kullanmadığımız bir kazak lazımmış en başta. Bir tane de eski minder. Eğer varsa, iki minder daha da iyi olurmuş. Ben hemen odama koşup, bir deftere Gülten'in söylediklerini not almaya başladım.
Epey karışık bir işe benziyordu. Gülten'in söylediklerini tam anlayamamıştım aslında. Ama annem bu işlerden anlar. Aldığım notlarla birlikte anlatırsam, kesinlikle Simit için çok güzel bir yatak yapabilirdi.
Şey… Ama ben hâlâ hatırlamıyordum ki Gülten'in soyadını… Ne diyecektim şimdi? "Kedili Gülten" denmez ki canım kızın yüzüne yüzüne!
Gülten yine bir kahkaha atıverdi telefonun öbür ucunda.
🖌 Doğukan İşler
🎨 Zeynep Hafsa Günhan