Gezgin Leylekler

Haberlerde gördüğümden beri gözüm havalarda. Leyleklerin ilkbahar göçü başlamış. Tek amacım, göç eden leylekleri görebilmek. Yemek yiyeceksem, dersin başına oturacaksam, tuvalete, banyoya gideceksem bile kardeşime devrediyorum nöbeti.

Gerçi ona ne kadar güvenebilirim bilmiyorum. Geçen gün "Koş abla koş, işte işte leylekler!" diye bağırınca elimde yemek tabağıyla camın önünde aldım soluğu. Tabii benim canım kardeşimin martıyla leyleği birbirinden ayıramadığını nerden bileyim?


Hevesim kursağımda, lokmam boğazımda kaldı. Annem de pek memnun olmadı haliyle, mutfakla salon camı arasında nohut tanelerinden yol yapmışım meğer.

Bir gün sonra gene: "Abla abla, yetiş!" diye ünleyince elimde laptop, kamerayı kapatıp koştum. Bu sefer de tuvaleti gelmiş meğer, nöbeti devretmeye çağırmış. Yine bir hayal kırıklığı. Üstelik de mikrofon açık kalmış, tüm sınıf ve öğretmenim de konuya dâhil oldu.

Arkadaşlarım kahkahayı bassa da sağ olsun öğretmenim olaya bilinçli yaklaştı:

"Koş çocuğum koş! Tuvaletini uzun süre tutmak çok sağlıksız, gelince hemen gidip yapmalısın."

Çok sorumluluk sahibi bir kardeşim var. Tuvaleti gelmese, zorda kalmasa görev yerini terk etmezdi. Gece başımı yastığa koyunca "Nasıl bir kardeşim var ya..." dedim, çok duygulandım, kalkıp öptüm altından.


"Sen bir kahramansın." dedim.

Gururlandı.

"Artık tanıyorum abla, karıştırmam. Fotoğraflarına baktım tabletten."

Martılarla leyleklerden bahsediyordu.

"Gene anlatır mısın o hikâyeyi?" dedi.

Milyonuncu kez olsa da tane tane anlattım:

"İstanbul, dünyada leylek göçünün en yoğun olduğu bölgeymiş. Leylekler kışı Afrika'da geçiriyor, baharda Avrupa'ya ve Balkanlara göç ediyorlarmış. Sonra sonbaharda havalar soğumaya başlayınca yine Afrika'ya geri dönüyorlarmış. Her iki yolculuk sırasında da İstanbul'dan geçiyorlarmış."

Masal gibi dinlemesi çok komik.😄 Bir de artık ezberlemiş, uykuya geçmeden evvel mırıl mırıl tekrarladı:

"Baharda 600 bine yakın leylek geçiyormuş, sonbahardaysa 1 milyonu buluyormuş. Çünkü gittikleri yerde yavruluyor, onlarla birlikte dönüyorlarmış."

"Neyse daha sonbahara çok var ama ilkbahar göçünü kaçırmamalıyız." dedim.

Ohooo, baktım çoktan uykuya geçmiş bizimki.

Ertesi gün, sonraki ve sonraki günler ne kadar baksak da göremedik. Oysa bazı yerlerde evlerin çatılarına yuva kuruyorlarmış. Keşke bizim çatıya da kursalar.

Baktık leylekler bize gelmeyecek biz leyleklere gittik. Açıp leylek belgeseli seyrettik.

Ne demişler; "Hayat sana limon veriyorsa sen de limonata yap."

Yanına da limonata yaptık, bir de mısır patlattık.

Bekle bizi sonbahar göçü!

🖋Gülsüm Sezgin

🎨Zeynep Hafsa Günhan

Bu web sitesinde çerezler kullanılmaktadır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

"Tamam" ı tıklayarak, çerezlerin yerleştirilmesine izin vermektesiniz.