Arılara Fısıldayan Çocuk
Bahar geldi, bahçedeki ağaçlar çiçeklenmeye başladı. Arılar da çiçeklerle birlikte geri döndü.
Vız vız vız!
Pencereyi açıyorum, oradalar. Bahçeye iniyorum, çiçeklerin arasında…
Balkona çıkıyorum, tepemde bitiyorlar. Uyurken rüyamda bile seslerini duyar oldum...
Tamam, hayvanları severim ama arılar için hislerim biraz karışık. İlla bir isim vereceksem şüphe diyebilirim, kuşku diyebilirim, endişe…
Tamam tamam, düpedüz korkuyorum ben arılardan.
Aslında şimdiye kadar bana verdikleri bir zarar da olmadı. Arıların dünyamız için ne kadar önemli olduğunu biliyorum. Arılar olmazsa yaşam olmaz. Öyle boşuna uçuşup durmuyorlar ortalıkta. Bitkiler arasında dolaşıp çiçekten çiçeğe kondukça tozlaşmayı sağlıyorlar. Bu şekilde ürüyor, çoğalıyor bitkiler. Bu sayede sebze, meyve yiyebiliyoruz. Allah arılara da bu görevi vermiş, onlar da vazifesini yapıyor. Ayrıca çok da çalışkanlar. Oturup dinlenenini görmedim hiç.
Tüm bunları biliyorum bilmesine de ama işte yine da korkuyorum kendilerinden. Yoksa onca işin gücün arasında Esra'nın tombik kolundan bir ısırık alalım değildir herhalde dertleri.
Emre ise arılarla yaşadığı onca şeye rağmen hâlâ bildiğiniz gibi; tam bir sevgi peteği! Arılara karşı da güven ve sevgi dolu.
İlginç olan şu ki; o kadar yakın davranmasına rağmen ona da bir şey yapmıyorlar aslında. Ama rahat durmuyor ki! Arılara iyilik etmek adına yaptıkları ile hayvancıkların sabrını zorluyor. Valla bu konuda arıları haklı buluyorum ben.
Mesela en son ağaç kovuğundaki arı peteğini daha geniş bir kovuğa taşımaya çalışırken yakalandı arılara. Sanki onlar bilmiyor kendileri için daha iyi olanı!
Sonucu epey ağır oldu tabii. Bir gözü patates yumrusu, çenesi çeri domates şeklinde dolaştı günlerce.
Bana hava hoş! Gördükçe güldüğüm, gördükçe güldüğüm bir manzara verdi sağ olsun. Kendisi de aynada bakıp bakıp güldü gerçi. Ama tabii tek gözle bakabildi, diğer gözü tümüyle kapalı olduğu için.
E peki bu ders oldu mu diyecek olursan, işte orası da bir hayli karışık.
Bana ders oldu, daha da sakınır oldum arılardan. Ama Emre için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Yürek yemiş maşallah, şimdi de küçük bir kutu yapmış arılara. Kovan benzeri bir şey. Oraya alıştırmaya çalışıyormuş. Ne olacak bu çocuk bilmiyorum. Ya aldığı iğne darbeleriyle dev bir patates yumrusuna dönüşecek ya da arılarla telepatik yollarla anlaşabilen ilk insan olarak tarihe geçecek.
Atlara Fısıldayan Adam diye bir film izlemiştik. Adam atların dilinden anlıyor, onları ehlileştiriyordu. Yani evcilleştiriyordu, sakinleştiriyordu. Sen de Arılara Fısıldayan Çocuk'sun diye dalga geçiyorum, gururlanıyor. Dev bir arı filosu ile tüm dünyaya bal ihraç edeceğimizi mi hayal ediyor acaba?
Şimdi yeniden düşününce, neden olmasın?
Ne demişler: "Bir yerlerde bir arı vızıldıyorsa umut var demektir."
Kim demiş?
E ben dedim. Bir şeyi de ben demiş olayım, ne yani olamaz mı?
🖊Gülsüm Sezgin🎨Zeynep Hafsa Günhan