Gelincik Tohum Üssünden Merhabalar
Bahar gelince kırda bayırda küçük kırmızı çiçekler ortaya çıkmaya başlar. İnce bir sap, ucunda tül gibi narin yapraklar. Kırmızıyla başlayan siyahlıkla son bulan.
Ateş ve kül gibi.
O kadar hassas ki elime alayım derken bir bakarsın bir iki yaprağı düşmüş bile. Baharla birlikte her tarafta kendiliklerinden bitiverirler. O kadar da vurdumduymazdırlar.
Gelincikler iyidir, güzeldir, tatlıdır. En sevdiğim çiçek değil ama ilk beşe rahatlıkla girebilir.
Bunu söyleyince evde bir çiçek yarışması aldı başını gitti. Annem en çok papatyayı seviyormuş, babam da mor menekşeyi. Emre için dünyanın en güzeli yayla çiçeğiymiş. Geçen yaz köyde görmüştü. O günden beri bu anı bekliyormuş gibi heyecanlı. 😊
Sıra bana gelince bu sorunun cevabını daha önce hiç düşünmediğimi fark ettim. E konuyu açan benim diye kafamda tam sıralı çiçek listesiyle gezmiyorum herhâlde. En sevdiğim beş çiçek var ama hepsi yan yana duruyor. Herhangi biri birinci ya da beşinci değil.
Düşündüm, düşündüm…
"Bence güzellikler yarıştırılamaz" dedim, çıktım işin içinden.
Buna çok güldü bizimkiler. 😆
"Yaptın yine yapacağını" dedi babam. "E hadi o zaman size benden bir hediye."
"Baharda gördüğümüz gelincik tarlasına gidelim mi?"
Tabii havalara uçtuk. Şehrin bir buçuk iki saat kadar dışında, hafta sonları gittiğimiz piknik alanına geldik. Gelincikler tabii ki değişmişti. Çoğunun yaprakları dökülmüş, ince uzun gövdeleri yeşilden sarıya dönmüştü.
Emre ile koşup tarlaya daldık.
"Aa üstlerinde uzay mekiğini andıran bir şeyler çıkmış" dedim.
Emre neşeyle "Tombul bir şeyler" diye bağırınca birkaç arı havalanıp uçtu.
Kendilerine daha güvenilir yer aramaya çıkmış olmalılar. Böyle heyecanlı küçük insanların ne yapacağı belli olmaz, onlar da haklılar.
"Bunlar gelinciklerin tohum keseleri" diye eliyle tutup koparmadan gösterdi annem. "Önemli bir görevi var onların. Tohumları korumak ve zamanı geldiğinde de toprağa serpiştirmek."
Korumak kısmını anlayabilirdim. Çatısı olan bir eve benziyorlardı. Ne rüzgâr ne güneş içindekilere zarar verebilirdi.
Ama serpiştirmek?
Kökleriyle toprağa bağlı duran bu şeyler içindekileri nasıl etrafa serpebilirdi ki!
Onun sırrını da internetten araştırdığımızda öğrendik. Çatının alt kısmında pencerelere benzeyen küçük delikler var. Bunlar sayesinde rüzgar esip keseyi salladığında ya da bir hayvan geçerken titreştirdiğinde tohumlar yavaşça etrafa dağılıyor.
Tohumların şekli de yuvarlak olduğu için kolayca rüzgarda savrulabiliyorlar. Minik ve hafifler. Ayrıca kendilerine özgü yağları var. Böylece bir dahaki baharda canlanana kadar kurumadan durabiliyorlar.
Ben daha öğrendiklerimi kafamda yerli yerine oturtamamışken Emre tarlada koşmaya başladı.
Arı mı soktu, köpek mi çıktı, güneş mi çarptı, ne oldu bu çocuğa derken:
"Hadi abla, tarlada koşarsak tohumların dağılmasına yardımcı olabiliriz." diye beni de çağırınca gerçek anlaşıldı.
Ben de takıldım peşine.
Bakalım doğru çıkacak mı?
Seneye gelip göreceğiz. 😊
🖊 Gülsüm Sezgin
🎨 Feyzanur Can