Yüreklerinde derin bir Peygamber sevgisi taşıyan iki kardeş: Yazıcıoğlu Muhammed ve Ahmed Bican
İçlerinde derin bir Peygamber sevgisi taşıyan iki kişiydi, Yazıcıoğlu Muhammed ve Ahmed Bican kardeşler... Kaleme aldıkları eserlerle tefekkürün en güzel örneklerini verdiler. Eserleriyle de kalmadılar, yaşamış oldukları hayatlarıyla da örnek oldular. Tek gayeleri "hakikate, dünya ve ahiret esrarına yol bulmaktı." Geride miras bıraktıklarıyla asırlar sonrasına dahi ışık tutuyor olmaları ihmal edilmelerinin önüne geçemedi. Ne yazık ki ikisine de gereken değeri veremedik. Tarihimiz açısından çok önemli isimlerdi onlar. Asırlar öncesinden yazmış olduğu eserlere, bugün her şeyden daha çok ihtiyacımız var.
Özge Özkul
ozge.ozkul@fikriyat.com.tr
📌YAZICIOĞLU MEHMED/MUHAMMED EFENDİ KİMDİR?
◾ Osmanlı mutasavvıf şairi Yazıcıoğlu Mehmed, 15. yüzyılın ilk yarısında yaşamış bir gönül eridir. İyi bir Arapça ve Farsça eğitimi alan Yazıcıoğlu, Maveraünnehir, Orta Doğu ve Anadolu'yu dolaşarak ümmeti tahlil etme gayreti içinde olmuştur. Daha çok Muhammediyye adlı eseriyle tanınır. Babası, katiplik görevinde bulunduğundan "Yazıcıoğlu" lakabıyla anılmıştır. Latîfî'ye göre asıl vatanı Gelibolu'dur. İlk eğitimini babasından aldığı, Arapça ve Farsça öğrendiği de hakkında yer alan biyografi metinlerinde geçer. Aynı zamanda Envâru'l Âşıkîn yazarı Ahmed-i Bîcân'ın ağabeyidir.
◾ Eserlerini yazarken Arapça fıkıh, kelam, tefsir, hadis gibi farklı ilim dallarına ait kitaplardan yararlanması, ne kadar önemli bir tahsil gördüğünün delilidir. Ünlü tezkire müellifi ve şair Lâtifî, Yazıcıoğlu Muhammed'in tüm zahiri ilimlerde ileri derecede bilgi sahibi olduğunu zikreder. Yazıcıoğlu Mehmed, Muhammediyye adlı eserinden anlaşıldığına göre Mısırlı âlim Molla Zeynüddin Arab'dan çok faydalanmıştır. Dinî-tasavvufî kültürün oluşmasına katkıda bulunan manzum eserinde Arap ve Fars ülkelerini, Mâverâünnehir'i ve Anadolu'yu dolaştığını kaydeder. Hacı Bayram dervişidir. Gelibolu'da herkesten uzakta bir yerde yalnız yaşarken rüyasında Hz. Peygamber'i ve Hacı Bayram'ı görmesinin ardından Gelibolu'nun önde gelenlerinin ricasıyla Muhammediye'yi kaleme almıştır.
🔸 Üç bölümden oluşan Muhammediye'nin ilk bölümünde dünyanın ve insanın yaratılışından bahsedilir. Hz. Peygamber'e kadar gelen tüm peygamberler anlatılır.
Konuyla ilgili Fikriyat yazarı İsmail Güleç'in kaleme aldığı yazıyı okumak için tıklayın
🔸 Osmanlı döneminde kadınların en çok Yazıcıoğlu kardeşlere ait Muhammediye ve Envâru'l-Âşıkîn eserlerini okuduğundan bahsedilir.
📌VEFATI
◾ Yazıcıoğlu, bir dönemini iki hücreden ibaret çilehânede geçirdi. Muhammediyye'deki bazı kayıtlardan eserini de burada telif ettiği anlaşılmaktadır. Vefatına kadar vaaz ve dersleriyle eğitim vermiştir. 855 (1451) yılında Gelibolu'da vefat etmiştir. Kabri günümüzde Yazıcıoğlu Camii adını taşıyan mescidin hazîresindeki türbededir.
Yazıcıoğlu Mehmed Efendi'nin Meġāribü'z-zamân adlı eserinin ilk iki sayfası (Nuruosmaniye Ktp., nr. 2593)
📌NEYE ÖNEM VERİRDİ?
◾ Yazıcıoğlu Mehmed Efendi öncelikle tefekküre büyük önem vermiştir. İnsanın manevi yönünün gelişmesinin gerektiğini düşünerek, hayatın ibadet ve tefekkürle geçirilmesinin önemli olduğunu vurgulamıştır. Tefsir, hadis ve fıkıh, kelam ilimlerini öğrenmeye büyük önem vermiştir. Hatta kendisi bazı eserlerini Arapça yazacak kadar bu dile vâkıf olmuştur. Varlık meselesine büyük önem vermiş, eserlerinde yoğun olarak üzerinde durmuştur.
◾ Bunun yanı sıra sade dilin de önemli olduğunu düşünerek, eserlerini halkın anlayacağı bir üslûpla anlatmıştır. Kullandığı halk tabirleri, atasözleri ve deyimler geniş halk kitleleri üzerinde tesirli olmuş; üslubunun akıcılığı da Muhammediyye'nin bestelenip asırlar boyunca Mevlid gibi dilden dile aktarılmasını sağlamıştır.
Muhammediyye'nin Kadırgalı Mustafa Nazif Efendi hattıyla,Matbaa-i Osmâniyye'ye ait 1306 [1888-89] tarihli
3. baskısındaki Medîne-i Münevvere tasviri (K. Yusuf Ünal koleksiyonu)
◾ Dinî konuları işlerken Kur'ân-ı Kerîm ve hadislerin yanı sıra Ebû Nuaym el-İsfahânî, Gazzâlî, Zemahşerî, Kādî İyâz, Fahreddin er-Râzî, Nevevî ve Kurtubî gibi âlimlerden faydalanmıştır. Tasavvuf konularında Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî ve Molla Câmî gibi şahsiyetlerden faydalanmış, bu arada Muhyiddin İbnü'l-Arabî'nin meşhur eseri Fusûsü'l-hikem'e şerh yazmıştır.
🔸 Fikriyat yazarı Ekrem Demirli son kaleme aldığı yazısında Muhammediye ile ilgili şöyle der; "...Yunus Emre, Süleyman Çelebi ve Muhammed Bican gibi manzum eserler yazan sufiler Müslüman düşüncenin ve ahlakın ana metinlerini kendi dillerinde oluşturdular... Zaman içinde fark ettim ki, Muhammediye bu topraklarda yaklaşık yedi asır Hz. Peygamber'in ahlak ve hayatını, peygamber sevgisini, dinin temel bahislerini insanlara öğreten en önemli kitaptı."
Yazının tümünü okumak için tıklayın
Muhammediyye'nin müellif hattı nüshasının unvan sayfası
(Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv ve Neşriyat Müdürlüğü Ktp., nr. 431/A)
📌MUHAMMEDİYYE NEDİR?
◾ Yukarıda bahsettik ama biraz daha açalım. Yazıcıoğlu Mehmed'in telif ettiği Muhammediyye, "Megaribüz-Zaman" adlı bir Arapça eserin farklı konulardaki manzumelerden oluşan tercümesidir. 15. yüzyıl Anadolu Türkçesi açısından oldukça zengin bir dil malzemesine sahip olan Muhammediyye'nin sade, samimî bir dili, akıcı bir üslûbu vardır. Eser yaratılış, siyer ve kıyamet olmak üzere üç ana bölümden oluşur. İlk bölümünde dünyanın ve insanın yaratılışından bahsedilir. Hz. Peygamber'e kadar gelen tüm peygamberler anlatılır. İkinci bölümde ise Hz. Peygamber'in doğumundan vefatına kadar hayatı, verdiği mücadeleler, savaşları, mucizeleri, miracı, kısaca önemli olaylar yer alır. Hz. Peygamber'in örnek ahlakı ayrıntılı bir şekilde dinleyenlerin hem öğrenecekleri hem de taklit edecekleri şekilde anlatılır. Bu bölümün sonundaki Kerbela mersiyesi müthiştir. Bestelenmiş ve muharrem törenlerinde okunmuştur. Son bölümde ise kıyamet alametleri hakkında bilgi verilir.
◾ Anadolu okuma geleneğinin önemli eserlerinden olan Muhammediyye, bir kültür yorumlaması olarak da incelenebilir. Anadolu coğrafyasının ortaya koyduğu Müslümanlık anlayışının bir ürünü olan "Muhammediyye" yüz yıllar boyunca göz önünde olmuştur. Bugün İranlılar için Hafız Divanı ne kadar önemliyse bizim için de "Muhammediyye" bu denli mühim bir noktada durmaktadır.
🔸 "Muhammediyye" kültürümüzde çok mühim bir mevkide görüldüğü için Nazif İstanbûlî, Ahmed Râkım Efendi, Mustafa Şükrî, Mustafa Râkım gibi meşhur hattatlar tarafından yazılmıştır.
Muhammediyye'nin Ahmed Râkım Efendi hattı ve Seyyid Ali Efendi tezyinatıyla,
Tabhâne-i Âmire'ye ait 1271 [1854-55] tarihli taşbaskısındaki "Tûbâ ağacı" tasviri
◾ Eserin müellif hatlı harekeli nüshası bugün "Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşiv ve Neşriyat Müdürlüğü Kütüphanesi43l/A"da kayıtlıdır. Muhammediyye'nin 70'e yakın nüshası İstanbul'da, yüzün üzerinde nüshası Anadolu'da, ondan fazla nüshası da Londra, Vatikan ve Kahire başta olmak üzere yurt dışı kütüphanelerde bulunmaktadır. Muhammediyye'nin eski harflerle yirminin üzerinde baskısı yapılmıştır. Medrese, tekke ve camiler yanında, köy odalarında da muhafaza edilmiş, okunup dinlenmiş, bu suretle yaygın din eğitiminin dayandığı en mühim eserlerden biri kabul edilmiştir.
🔸 Yazıcıoğlu'nu, halk arasında meşhur ve makbul olan Muhammediyye'nin müellifi olarak tanıtan Latîfî; bu eserin gönüllere şifa bir üslûbu olduğuna değinmiş ve şairin tercümedeki muvaffakiyetinin altını çizmiştir.
Yahya Kemal Beyatlı
YAHYA KEMAL VE MUHAMMEDİYYE
◾ Yahya Kemal'in İslâmî duygularının kaynağı, Üsküp hâtıraları içindedir. Bu hâtıralarda bilhassa annesi Nakıye Hanım'ın büyük yeri vardır. Gelenekten gelen bilgilerle ve bir kadın hassasiyetiyle onda ilk dinî duyguları uyandırır. Henüz mektebe başlamamış olan çocuğuna, "Oğlum, dünyada iki insanı sev... Peygamber Efendimizi, bir de Sultan Murad Efendimizi sev!" diyen bu rikkatli anne, böylece bu iki büyük isim etrafında ilk dinî ve millî terbiyeyi verir. Oğluna bildiği ilâhileri öğretir. Yûnus ilâhilerinin, Muhammediyye'lerin okunduğu bir evde lezzeti alır.
Şairin bu yıllarına ait duygularını en güzel biçimde "Kaybolan Şehir" adlı şiiri dile getirmektedir.
Üsküp ki Yıldırım Bayazıd Han diyârıdır
Evlâd-ı Fâtihân'a onun yâdigârıdır.
Firûze kubbelerle bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve rûhiyle biz'di o.
Üsküp ki Şar-dağ'ında devâmıydı Bursa'nın
Bir lâle bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.
Üç şanlı harbin arş'a asılmış silâhları
Parlardı yaşlı gözlere bayram sabahları.
Ben girmeden hayatı şafaklandıran çağa,
Bir sonbaharda annemi gömdük o toprağa.
İsâ Bey'in fetihte açılmış mezarlığı
Hulyâma âhiret gibi nakşetti varlığı.
Vaktiyle öz vatanda bizimken, bugün niçin
Üsküp bizim değil? Bunu duydum için için.
Kalbimde bir hayâli kalıp kaybolan şehir!
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir!
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene,
Biz sende olmasak bile, sen bizdesin gene.
Yahya Kemal Beyatlı
🔸 Muhammediyye hakkında şöyle der Beyatlı:
"Annem Yazıcızâde'yi sabah namazlarını kıldıktan sonra okurdu. Beyaz başörtüsü ile elindeki kitaba eğilişini hâlâ görür gibiyim. Muhammediye'nin o mısraları bana bizim öz maceramız, evimizin, mahallemizin, Üsküb'ün ve müphem surette bütün milletimizin dünya ve ahiret macerası gibi gelirdi."
📌AHMET BİCAN KİMDİR?
◾ Yazıcıoğlu Mehmed'in kardeşi Ahmed Bîcân, ağabeyi gibi çağının önemli âlim, mutasavvıf, mütercim ve müelliflerinden biridir. Dili, bugün de anlayabileceğimiz bir sadelikte ve akıcılıktadır. Asırlarca önceden devrik cümlenin en güzel örneklerini vermiştir.
Ahmet Bîcân"Envâru'l-Âşıkîn" isimli eserinde ağabeyine benzer konuları, nesir/düz yazı şeklinde işlemiştir. "Bîcân" yani "cansız" Iakabının verilmesinin nedeni ise tasavvuf yoluna girdikten sonra, gereklerinden olarak riyâzet, az yemek-içmek, hatta çoğu zaman oruçlu olmak gibi sebeplerle ortaya çıkan zayıflığıdır. Dolayısıyla "Bîcân" (cansız) namıyla bilinmiştir. Babasının kâtip olması dolayısıyla da "Yazıcıoğlu" veya "Yazıcı-zâde", nadiren de "İbnü'l-kâtib" unvanlarıyla tanınmıştır. Devrinin ilimlerini tahsil eden Bîcân, Arapçayı ve Farsçayı gayet iyi bilmektedir.
◾ Envârü'l-Âşıkîn adlı eserinde yer alan "Hak Te'âlâ Hazretleri miskin Ahmed-i Bîcân'ı, deniz kenarında gâziler şehrinde, Gelibolu'da yarattı" ifadelerinden hareketle Gelibolu'da doğduğu kabul edilmektedir. Ahmed Bîcân'ın çilehânesinin de ağabeyi gibi Namazgâh civarında Hamzakoyu sahillerindeki kayalıklarda olduğu söylenmektedir. Kabri, Gelibolu'da Yazıcıoğlu Mescidi diye bilinen yerdedir. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Kabrin biraz aşağısında İstanbul yolu kenarında, biri 807 (1404) ve diğeri daha sonraki yıllara ait iki kitâbesi olan Yazıcıoğlu Çeşmesi bulunmaktadır.
◾ Eserleri dinî, tasavvufî ve efsanevî veya mitolojik karakterdedir. Bir kısım eserlerinde kıyamet alâmetleri vb. gibi bazı konular yer alır. Âlim ve mutasavvıf olmakla beraber mensur eserler yazmıştır. Sanat amacı gütmeyen Bican'ın gayesi, "hakikat ve şeriat incilerini cemeylemek, dünya ve âhiret esrarına yol bulmaktır."
Ahmed Bîcan'ın açık türbesi – Gelibolu/Çanakkale
📌ENVARU'L-AŞIKİN NEDİR?
◾ Muhammediye müellifi Yazıcızade Mehmed'in kardeşi Ahmed'in eseridir. Bilhassa Osmanlı döneminde mutasavvıflar arasında meşhur olan dînî ve didaktik bir eserdir. İhtiva ettiği dini bilgiler bakımından güvenilir bir eser kabul edilen Envârü'l-âşıkin, devrinin muteber kaynaklarından faydalanılarak hazırlanmıştır. "Aşıkların Nurları" anlamına gelen eser, bu sebeple döneminde ilgiyle karşılanmıştır.
◾ Ahmed Bîcân Efendi, eserini ağabeyinin tavsiyesi üzerine yazdığını söyler ve eseri gönlünün, gözünün ve ruhunun nuru kabul ettiği için ona Envârü'l-Âşıkīn adını verdiğini, bütün zâhir ve bâtın nurlarını bu kitapta topladığını ilave eder.
◾Envârü'l-âşıkin'in, yüzyıllarca geniş halk kitleleri tarafından okunan Ahmediyye ve Muhammediyye gibi dini-didaktik eserler içinde önemli bir yeri vardır. Türk dünyasının İslam dini ve kültürü hakkındaki başlıca kaynaklarından biridir.
Envârü'l-âşıkīn, her biri belli bir konu etrafında gelişen beş ana babdan oluşmaktadır. Bablar fasıllara, bazı fasıllar da "meb'as" adı verilen alt bölümlere ayrılmaktadır.
➡ Beş bölümden oluşan eserin ilk babda mevcudatın nizamı, yerdeki ve gökteki varlıklar, bunların yaratılışındaki ilâhî hikmet ve sırlar anlatılır.
➡ Eserin en uzun bölümü olan ikinci babda Hz. Âdem'den başlayarak hemen bütün peygamberlerden, mûcizelerinden, vahiy ve vahyin sırlarından, peygamberlerin karşılaştıkları zorluklardan bahsedilmiş, her peygamberin hayatında önemli yeri olan olaylar ayrıca ele alınmıştır.
Meselâ Hz. İbrâhim dolayısıyla Kâbe, Hz. Süleyman dolayısıyla Beytülmukaddes ve Belkıs hakkında bilgi verilmiştir. Bu bölümde en geniş yer Hz. Peygamber'in (sav) siyerine ayrılmıştır. Burada Resûl-i Ekrem'in hayatından, mi'rac ve diğer mûcizelerinden, örnek ahlâkından, vefatından, kızı Hz. Fâtıma ile torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'den, ayrıca dört halifeden etraflıca söz edilmektedir. Bu bölüm oldukça ayrıntılı bir şekilde kaleme alınmıştır.
➡ Üçüncü babda melekler ve görünmeyen varlıklar anlatılır.
Cebrâil, Mîkâil, İsrâfil, Azrâil, Kirâmen Kâtibîn ve diğer melekler, bunların vazifeleri, ruhlar, ruhların makamları ve görünmeyen varlıklar anlatılmıştır.
➡ Dördüncü babda itikadî ve amelî hükümler, namaz, oruç, zekât, hac gibi çeşitli ibadetler, ilim ve cehalet, emr bi'l-ma'rûf nehy ani'l-münker, cihad, mübarek gün ve geceler, İslâm'ın şartları, sabır, sadaka vermenin fazileti, dua, zikir, teşbih, tövbe ve istiğfar gibi konular üzerinde durulur.
➡ Beşinci babda cennet, a'râf, Allah'ın görülmesi, cennet nimetleri ve cennet ehlinin durumu, şehidlerin cennetteki mertebeleri, cehennem ve günahkârların hali gibi konular ele alınır.
➡ "Hâtime" başlığını taşıyan bölümde 850'de (1446) Gelibolu'da yazmaya başladığı eserini 855 Muharreminde (Şubat 1451) tamamladığını söyleyen yazar, gerek bu kitabın gerekse kardeşinin Muhammediyye'sinin önemli eserler olduğunu belirttikten sonra mensur bir münâcâtla kitabını bitirmektedir.
🔸Envârü'l-âşıkīn, Batı dillerine en erken tercüme edilip basılan Türkçe kitaplardan biridir.
Ahmed Bîcan'ın Envârü'l-âşıkīn adlı eserinin ilk ve son sayfaları (Süleymaniye Ktp., Hasib Efendi, nr. 211)
◾ Bahsettiğimiz eserlerin ortak noktası Hz. Peygamber (sav) sevgisidir. Envâru'l-Âşıkîn ise içlerinde en kapsamlı olanıdır.
◾ Hem Yazıcıoğlu Mehmed/Muhammed hem de kardeşi Ahmed Bican, tarihimiz açısından ihmal edilmemesi gereken isimlerdir. Onların asırlar öncesinden yazmış olduğu eserlere, bugün her şeyden daha çok ihtiyacımız vardır. Çünkü tefekkürün en samimi haliyle kaleme alınmışladır, bugünümüzde de aynı samimi hisleri bizlerde uyandırmaktadırlar.
Kaynaklar: TDV, İslam Ansiklopedisi'nde yer alan; Ahmed Bican,
Yazıcıoğlu Mehmed Efendi, Envârü'l-âşıkīn ve Muhammediyye maddeleri.