Hollanda’daki cami saldırıları bize ne anlatıyor?
Hollanda’daki camilerin neredeyse yüzde 40’ı saldırıya maruz kaldı. Saldırı sayısı 2015’te 28 iken, 2016’da rekor kırarak 72’ye yükseldi.
Amsterdam Üniversitesi'nin son raporuna göre, 2005-2015 yılları arasında Hollanda'daki camilerin neredeyse yüzde 40'ı saldırıya maruz kaldı. Saldırı sayısı 2015'te 28 iken, 2016'da rekor kırarak 72'ye yükseldi. Müslümanlara karşı olan önyargı ve nefretin ileri bir safhaya ulaştığının kanıtı niteliğindeki bu rakamlar bize tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor.
Hollanda'da basına yansıyan ve bilinen son cami saldırısı Veghel kentinde gerçekleşti. İslam karşıtı PEGIDA hareketi, 17 Temmuz tarihinde Hollanda Diyanet Vakfı'na bağlı Selimiye Camii'ne tehdit mektubu bıraktı. Mektupta; "Bu nefret evinin inşaatı engellenmiştir! İslam şiddetten, acıdan ve hüzünden ibarettir! İslam, Hollanda topraklarına ait olmayan barbar bir ideolojidir! Bizden haber almaya devam edeceksiniz!" ifadeleri yer alıyordu.
Bir diğer saldırı da haziran ayında gerçekleşmişti. Bu sefer Lahey'deki As-Soennah Camii'ne, cami cemaatine yönelik kamyonlu saldırının yapılacağını belirten bir tehdit mektubu bırakıldı: "Avrupa'da siz de çok zayıf bir pozisyondasınız, bunu unutmayın. Vatandaşlarımıza ve çocuklarımıza yönelik yapılan her saldırıda, sizin camilerinizin masum cemaatine de bir saldırı gerçekleşebilir." Bu vakalar cami saldırılarından sadece iki tanesi. Amsterdam Üniversitesi'nde (UvA) cami saldırıları konusunda araştırmalar yürüten Inekevan der Valk'a göre, 2005-2015 yılları arasında Hollanda'daki camilerin neredeyse yüzde 40'ı saldırılara maruz kaldı. Yayınlanan son rapora göre, camileri hedef alan saldırı sayısı 2015'te 28 iken, 2016'da rekor kırarak 72'ye yükseldi. Araştırmalar ülkede yılda ortalama en az 20 cami saldırısı gerçekleştiğini gösteriyor. Ancak yaşanan sekiz İslamofobik saldırıdan sadece birinin yetkili makamlara bildirildiğini söyleyen araştırmacı, cami saldırılarının sayısının gerçekte daha yüksek olduğu görüşünde.
HOLLANDA KİMLİĞİ VE İSLAM
Van der Valk'ın "Müslümanlar siyasi ve kültürel bir tehdit olarak algılanıyor" ifadesi, Selimiye ve As-Soennah camilerine gönderilen tehdit mektuplarında yer alan mesajları daha anlaşılır kılıyor. Saldırganların Avrupa'da yaşanan terör saldırılarına atıfta bulundukları ifadelerinden de anlaşılmaktadır. Hollandalı akademisyen Martijn de Koning, Göç Araştırmaları Vakfı'na verdiği röportajda, vatandaşların terör saldırılarından korkmasının çok doğal olduğunu söylüyor. Ancak De Koning cümlesinin devamında, bu korkunun çoğunlukla ırkçı bir dil kullanımı ve şiddet içerikli eylemlerle dışa vurulduğunu söyleyerek asıl soruna dikkat çekiyor.
Siyasette artan aşırı sağcı söylemlerin bu süreçte rolü büyüktür. De Koning'e göre aşırı sağın Hollanda'da yeni türeyen bir hareket olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır. Ona göre aşırı sağ, 40 yıllık entegrasyon politikalarının bir eseridir."İslam'ın demokrasiyle veya Hollanda kimliğiyle uyuşmadığı" algısı 90'lı yıllarda Frits Bolkestein, sonrasında Pim Fortuyn, günümüzde ise Geert Wilders gibi siyasi figürler aracılığıyla ayakta tutulmaktadır. Üstelik bu algının artık siyasi iktidar tarafından da beslendiği görülmektedir. Örneğin, 2016 yılının Eylül ayında Hollanda Sağlık Bakanı Schippers'in (VVD); "Bizim kültürümüz diğer kültürlerden üstündür" ifadesi siyasetteki ayrıştırıcı söylemlerden sadece biridir.
KRİTİK YIL 2004
Geçen sene ayrımcılığa teşvikten suçlu bulunan Wilders'in liderliğini yaptığı sağ popülist Özgürlük Partisi (PVV) ise, günümüzde sosyal gerilimden en fazla faydalanan siyasi parti konumundadır. 15 Mart 2017 tarihinde gerçekleşen genel seçimlere "camiler ve İslam okulları kapatılsın" vaadiyle giren ve oy oranını yüzde 13'e yükselten Özgürlük Partisi'ne; PEGIDA, Kimlik Hareketi ve Voorpost gibi aşırı sağcı örgütlerin de desteği artmıştır.
Siyasette aşırı sağın yükselmesi ve "İslamcı teröre" karşı radikal önlemlerin alınması, vatandaşların bir bölümünü teskin etmek yerine, Müslüman düşmanlığını daha da meşrulaştırmıştır. Nitekim PEGIDA Hollanda başkanı Wagensveld; Veghel kentindeki cami saldırısını, sosyal medya ve yerel bir gazeteye verdiği röportajda herhangi bir rahatsızlık duymadan PEGIDA adına övgüyle üstlenebilmektedir.
Müslümanlar, küresel ve siyasi bir mesele olan terör probleminden sorumlu tutularak aslında çift bedel ödemektedir. Fransız gazeteci Hassina Mechaï bir yazısında bu paradoksa değinir. Nice saldırısında annesini kaybeden Müslüman bir kız, katliamın kurbanlarını anmak için toplandıklarında, bir adamın "Güzel, bunlardan biri daha geberdi!" diye bağırmasına şahit olmuş. Mechaï, Hanane Charrihi ismindeki bu kızın durumunu şu soruyla izah eder: "Annesi nasıl aynı anda hem kurban hem de suçlu olabilir?"
Terörle ilişkilendirilen Müslümanlara karşı nefretin nasıl fiziki saldırılara dönüştüğü ise özellikle cami saldırılarıyla anlaşılıyor. Göç Araştırmaları Vakfı, 2001 ve 2017'nin Temmuz ayı aralığında Hollanda'da gerçekleşen cami saldırılarının listesini oluşturdu. Republiek Allochtonië sayfasındaki verilerle oluşturulan nihai liste, saldırıların sadece bir bölümünü gösterse de, cami saldırılarının Hollanda'da hangi tarihlerde daha yoğun yaşandığı konusunda genel bilgi veriyor.
Bilinen ilk cami saldırısı 2001 yılında gerçekleştirilmiştir. 11 Eylül saldırılarından birkaç hafta sonra 23 Eylül 2001 tarihinde Gorinchem kentindeki bir caminin kundaklandığı dikkat çekiyor. Listenin devamına bakıldığında, 2004 yılının Hollanda için kritik bir yıl olduğu görülüyor. 2 Kasım 2004 tarihinde Hollandalı film yapımcısı Theo van Gogh'un Fas kökenli Mohammed Bouyeri tarafından dini gerekçelerle bıçaklanarak öldürülmesi Hollanda'yı ciddi anlamda sarsmıştır. Bouyeri, Van Gogh'un göğsüne sapladığı bıçağa iliştirdiği mektupta, siyasetçi Ayaan Hirsi Ali'yi de tehdit etmişti. Ayaan Hirsi Ali, Theo van Gogh ile birlikte o yıl İslam'da kadına yönelik şiddeti konu alan 'Submission' filmini yayınlamıştı. Bu film ile ilişkilendirilen cinayet, siyasetçiler tarafından 'düşünce özgürlüğüne' bir saldırı olarak nitelendirildi ve çokkültürlülük tartışmaları tekrar siyasetin gündemine taşındı. Nitekim zamanın Adalet Bakanı Donner; "Eğer bu eylem Van Gogh'un bazı söylemlerinden dolayı yapıldıysa, o zaman 'birlikte huzur içinde yaşamak' diye bir şey artık söz konusu değildir" ifadelerinde bulunmuştu. Toplumu derinden sarsan bu olaya siyasetçilerin sessiz kalması elbette mümkün değildi, fakat Donner'in bu ifadeleri, cinayetin çokkültürlülük tartışmaları çerçevesinde değerlendirildiğinin bir göstergesi. Bu cinayetin Müslüman kesimler tarafından da kınanması ise Müslümanlara karşı oluşan nefretin önüne geçemedi. Nitekim 2 Kasım 2004 ve 2005'in Şubat ayı arasındaki süre zarfında Ineke van der Valk toplam 45 cami saldırısı kaydedildiğini açıkladı.
Ayrıca 11 Mart 2004 tarihinde Madrid'de yüzlerce insanın hayatına mal olan bir terör saldırısı da gerçekleşmişti. Sonraki yıllarda Avrupa'nın farklı kentlerinde siyasetçiler ve ana akım medyada "aşırı İslamcı terör saldırıları" olarak nitelendirilen terör saldırıları yaşanmaya devam etti. Bu saldırılar ile Hollanda'da camileri hedef alan saldırı sayısı da yükseldi. Ineke van der Valk, 2013 ve 2014 yılları arasında cami saldırı sayısının önceki yıllara kıyasla yüksek olduğunu söylüyor. Kayıtlara göre, bu yıllarda 39 cami, 55 saldırıyla karşı karşıya kalmıştır. 2015 ve 2016'da camileri hedef alan saldırıların sayısı daha da artmıştır. Charlie Hebdo, Paris ve Kopenhag saldırılarının yaşandığı 2015 yılında, 28 saldırının kayıtlara geçtiği görülüyor. Bunlardan 15'i vandalizm vakaları. 2016'da 72 saldırı ile en yüksek seviyesine ulaşan cami saldırılarından 43'ü ise tehdit vakalarını kapsıyor.
YARGIDAN SERT CEVAP
2016'da en dikkat çeken cami saldırısı ise 28 Şubat tarihinde Enschede kentinde gerçekleşti. O gece kadın ve çocukların da bulunduğu camiye molotofkokteyli atıldı. Çıkan yangın kısa sürede cami cemaati tarafından kontrol altına alındı. Ancak bu hadise yargı için bir dönüm noktası oldu. Zira saldırı 27 Ekim 2016 tarihinde mahkeme tarafından terör saldırısı olarak nitelendirildi ve saldırganlar dört yıl hapis cezasına çarptırıldı. Hâkimler, Hollanda'da bir ilk olan bu kararın "uyarı niteliği" taşıdığını açıkça ifade etmişlerdir.
Ineke van der Valk'a göre, son senelerde cami saldırıları ve Müslümanlara yönelik ırkçı vakalar konusunda toplumda ve uluslararası camiada farkındalık arttı. Cami saldırılarının ve İslamofobik vakaların yetkili makamlara bildirilmesi için Müslüman kuruluşlar da artık daha fazla teşvikte bulunmaktadır. Bu konuda daha girişimci olmaya başlayan Müslüman kuruluşlar, Hollanda hükümetine cami güvenliğinin artırılması için geçtiğimiz senelerde özel mektup yollayarak taleplerini ve endişelerini açıkça dile getirdi. Aynı zamanda Hollanda'daki sivil toplum kuruluşları da Müslümanlara yönelik nefret suçlarına karşı mücadelelerini artırdı. Charlie Hebdo saldırısından sonra kurulan Meldİslamofobie! şikâyet hattı, İslamofobiye ve Ayrımcılığa Karşı Kolektif (CTID), Rotterdam'da faaliyet gösteren İslami kuruluşların çatı örgütü olan SPIOR ve Müslüman kadınlar kuruluşu Al Nisa, Müslümanlardan gelen ayrımcılık şikâyetlerini kayıt altına alan ve mağdurlara yol gösteren kuruluşlar arasında. Böylece cami saldırıları son senelerde siyasetin de gündemine taşındı bu konuda adım atılması için baskı arttı.
Hollanda'da son olarak Lahey Belediyesi, camilerde kamera gözetimi gibi ek güvenlik önlemlerini artırdı. Camilerin belirli güvenlik kurumlarıyla ve yetkililerle irtibatta olmaları için whatsapp grupları oluşturuldu. Belediye, güvenlik konusunda tavsiyelerin verildiği "Dini Kuruluşların Güvenliği" adlı bir rehber hazırladı. Benzer bir rehber ("Güvenli Cami" rehberi) Şubat ayında Terörle Mücadele ve Ulusal Güvenlik Koordinatörlüğü (NCTV) tarafından da hazırlanmıştı. Ancak sinagoglar için uygulanan polis nöbetinin camiler için henüz uygulanmaması eleştiriler arasında.
Saldırıların toplumda açtığı yaraları sarmanın yolu, sadece siyasetten değil, aynı zamanda toplumsal dayanışmadan geçer. Bu kapsamda Rotterdam halkının, Kanada'daki cami saldırısının ardından güvenlik endişesi duyan Müslümanlara destek vermek amacıyla Cuma namazı esnasında Rotterdam'daki Essalam Camii'nin etrafında el ele tutuşarak bir çember oluşturması hatırlanmaya değer. Ayrıca geçtiğimiz haftalarda As-Soennah Camii'ne yollanan tehdit mektubuna binaen Amsterdamlı haham Lodyvan de Kamp'ın dayanışma amacıyla camiyi ziyaret etmesi de unutulmamalıdır. Hahamın cami cemaatine yönelik şunları söyler: "Göklerin ve yerin Rabbinden, size güç vermesi için dua ediyoruz". Bu dua bize, Manchester saldırısında hayatını kaybedenlerin anıldığı törende yan yana dua ederek ülkede birlik ve beraberliğin sembolü olan Yahudi bir kadın ve Müslüman bir din adamının dostluğunu hatırlatsın.
Meryem Özdemir
Star / Açık Görüş