Wow! sinyali ve uzaylılar
“Uzaylıların varlığı lehine elimizdeki en güçlü kanıt nedir” diye sorarsanız insanların çoğu piramitleri, ufoları, ekin çemberlerini ya da sözde kaçırılma olaylarını söyleyeceklerdir. Ancak aynı soruyu bilim insanlarına sorarsanız cevap “Wow!” sinyali olacaktır. Peki nedir bu Wow! sinyali?
1977 yılının ağustos ayında Jerry Ehman, Ohio Üniversitesi'ndeki Big Ear teleskobundan gelen verilerin bilgisayar çıktılarını inceliyordu. O dönemlerdeki bilgisayarlar, verileri inceleyemediği için verilerin çıktısı alınır ve gönüllüler tarafından bunlar incelenirdi. 15 Ağustos günü saat 22.16'daki verilere gelindiği zaman bir anda şaşıran Ehman, heyecanlanıp 6EQUJ5 yazan kısmı kırmızı kalemi ile çember içine aldı ve yanına "Wow!" yazdı. Bundan sonra bu sinyal, bu ifade ile anılır oldu.
Peki Ehman'ı bu kadar heyecanlandıran şey neydi? 1959 yılında Cornellli iki fizikçi Philip Morrison ve Giuseppe Cocconi, teknolojik olarak gelişmiş uzak bir uzaylı ırkının bizimle nasıl iletişim kurabileceği üstüne düşünmeye başlamış ve bu konuda bir makale kaleme almışlardı. Birincisi, onlara göre az enerji gerektirmesi ve evrenin uzak noktalarına ulaşabilmesinden dolayı en makul seçenek radyo dalgalarıydı. İkincisi, söz konusu radyo dalgaları atmosferden geçebilecek frekanslarda olmalıydı ki, gezegenlerdeki alıcılar tarafından yakalanabilsin. Üçüncüsü, bu radyo dalgalarının frekansı aynı zamanda uzaydaki arka alan parazitlerden farklı olmalıydı ki bu frekansı yakalayanlar yapay olduğunu anlayabilsin.
Bu iki şart bize 1-10 GHz frekans aralığını vermektedir. Morrison ve Cocconi, son olarak uzaylıların dinleyen akıllı canlıların tanıyacağı bu aralıkta özel bir frekans seçeceğini iddia etmişlerdi. Onlara göre en makul seçim, evrendeki en yaygın atom olan hidrojenin salınım frekansı olan 1.42 GHz'ti ve uzaylıların dili ne olursa olsun, ileri herhangi bir medeniyetin tanıyacağı bu sinyali tercih edeceklerdi.
SİNYALİN İLGİNÇ ÖZELLİKLERİ
İşte Ehman'ın "Wow!" ile işaretlediği sinyal 1.42 GHz'ti ve Morrison ile Cocconi'nin öngördüğü özelliklere sahipti. Sinyal parazit olamazdı, zira uzay boşluğundan gelen dalgalardan 30 defa daha güçlüydü. Big Ear teleskobu, faal olduğu süre boyunca bu kadar güçlü bir sinyal yakalayamadı. Bu sinyali akıllı varlıklar gönderdiyse, teknoloji olarak bizden çok daha üstün olmalıydılar, çünkü böyle bir sinyal Dünya'da halen mevcut olmayan 2.2 Gigawatt bir verici ile gönderilmiş olmalıydı. Sinyal 1.42 GHz etrafında dar bir menzile sahipti, diğer taraftan gezegenler gibi uzaydaki cisimler epey geniş menzillere sahiptirler.
Big Ear teleskobu 1977 yılında sabitti ve gökyüzünü Dünya'nın dönüşü sayesinde tarıyordu. Dolayısıyla 24 saat boyunca bir nokta sadece 72 saniye boyunca teleskobun menzilinde kalıyordu. "Wow!" sinyali 72 saniye boyunca Big Ear tarafından duyulmuştu, bir sonraki gün ise sinyalden bir iz yoktu.
Dolayısıyla sinyal 72 saniye-24 saat bandında bir zaman faaldi. Olaydan sonraki yıllarda bir sürü farklı teleskop sinyalinin geldiği yön dinledi, ancak benzer bir sinyal bir daha duyulmadı. Sinyalin geldiği yön de ilginçti. Sinyal Yay takımyıldızı yönünden, M55 küresel yıldız kümesinin kuzeybatısından geliyordu. Söz konusu noktada herhangi bir yıldız ya da gezegen gözükmüyordu.
Bu gizemli "Wow!" sinyalinin kaynağı neydi? Bir açıklama elbette ki akıllı canlılardı. Ancak bunun dışında şimdiye kadar makul bir açıklama bulunamadı. Sinyalin kaynağı Big Ear'a göre hareketsiz olmalıydı, dolayısıyla uçak, ya da uzay gemisi olamazdı. Sinyalin bir gezegenden ya da göktaşından yansıyan Dünya kaynaklı bir dalga olması da mümkün değildi, çünkü bunların hiçbiri uygun konumda değildi. Kütleçekimsel merceklenme gibi egzotik olgulara atıf yapan açıklamalar da çeşitli teknik gerekçelerden dolayı başarılı değildi. Birkaç ay önce gazete manşetlerine yansıyan kuyruklu yıldızlara atıf yapan açıklama da bilim camiası tarafından kabul görmedi.
Peki bu sinyal uzayda hayat olduğunu gösteriyor mu? Bu soruya evet cevabını vermek için henüz çok erken. Bu sinyal böyle bir çıkarım yapmak için ne yazık ki yeterince güçlü bir delil değil. Şimdilik Arthur Clarke'ın deyimi ile "Allah dışında kimse sinyalin kaynağını bilmiyor." Belki de başka kimse bilemeyecek.
Sabah
Prof. Dr. Caner Taslaman/Dr. Enis Doko