Avusturya aşırı sağın kuşatması altında
Avusturya'da farklı kesimlerden uzmanlar, 15 Ekim'de yapılacak seçimlerde bütün yolların aşırı sağa çıkacağını düşünüyor. Siyaset Bilimi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Hafez, "Aşırı sağ ideoloji halihazırda yönetimde. 2015'te çıkartılan İslam Yasası, yakın tarihte çıkartılan burka yasağını da içeren Uyum Yasası, bunların hepsi sağ siyasetin yönetime hakim olduğunu gösteriyor."
Avusturya'da uzmanlar, 15 Ekim Pazar günü yapılacak genel seçimlerin sonucunda bütün yolların aşırı sağa çıkacağını düşünüyor. 34 yıldır hiçbir partinin tek başına iktidar olamadığı ülkede kurulacak olası tüm koalisyonların ileride uygulamayı planladığı hükümet programlarında aşırı sağ düşüncenin belirleyici olması öngörülüyor.
Avusturya'da son 15 yılda aşırı sağın önlenemez yükselişi, ülkede yüz yıllık geleneğe sahip merkez sağ Hristiyan demokrat Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile Sosyal Demokrat Partinin (SPÖ) alternatif siyaset üretememesi ve seçim kaygısıyla sağ politikalara yönelmesiyle açıklanıyor.
Özellikle son 5 yılda merkez sağ ÖVP ve SPÖ'nün ülkede yaşayan yabancılar ile azınlıklar aleyhinde çıkarttığı yasalar, gelecek pazar yapılacak seçimin sonucunda mevcut sağ söylemin güçlenerek devam edeceği izlenimine neden oluyor.
Yaklaşık 6,4 milyon seçmenin oy kullanacağı Avusturya'da, aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisinin (FPÖ) uzun yıllardır savunduğu ırkçı, İslamofobik ve ayrıştırıcı söylemin Dışişleri ve Entegrasyon Bakanı Sebastian Kurz tarafından siyasetin merkezine taşınması, seçimlerin sonucundan bağımsız olarak, ülkeyi bir anlamıyla esir alan aşırı sağ ideolojinin daha hissedilir olacağı ihtimalini akıllara getiriyor.
Öte yandan ülkede 22'nci kez meclisin yeni üyelerinin belirleneceği seçimden, 31 yaşındaki popülist siyasetçi Kurz'un başında bulunduğu ÖVP'nin birinci parti olarak çıkması bekleniyor.
"ÖVP BUGÜN SAĞ POPÜLİST SÖYLEMDE FPÖ'YÜ SOLLADI"
Georgetown ve Salzburg üniversitelerinde Siyaset Bilimi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Farid Hafez, konuyla ilgili değerlendirmesinde, yüksek ihtimalle FPÖ'nün koalisyon ortağı olabileceğini ancak bu durumun ülkede ciddi bir değişiklik getirmeyeceğini belirtti.
Uzun yıllardır ülkeyi yöneten ÖVP ve SPÖ'nün zaten sağ politikaları hayata geçirdiğini söyleyen Hafez, seçim kampanyaları süresince konuşulan göçmen, sığınmacı ve uyum konularının siyasetçiler tarafından topluma pazarlanan uydurma sorunlar olduğuna işaret etti.
Hafez, "Özellikle aşırı sağcı Jörg Haider'in 1999 seçimlerinde elde ettiği başarının ardından siyasi söylem ve seçim kampanyaları hep sağa kaydı. Ülkenin önemli partileri ÖVP ve SPÖ bu söylemi benimsedi ve daha açık bir toplum için alternatif arayışına girişmedi." dedi.
ÖVP ve SPÖ'nün aşırı sağcı söylem karşısında ikilem yaşadığını söyleyen Hafez, sosyal demokratların, "Göçmenler işimizi elimizden alıyor." popülist söylemine siyasi kaygılar nedeniyle cevap veremediğini, Hristiyan demokrat ÖVP'nin ise "Yabancılar kültürümüzü yok ediyor." savunması karşısında sessiz kalarak aşırı sağcı yöne kaydığının altını çizdi.
Hafez, "ÖVP bugün sağ popülist söylemde FPÖ'yü solladı. Ancak aşırı sağcı parti FPÖ'nün Genel Başkanı Heinz Christian Strache doğal olarak diyor ki 'Bu siyaseti bulan biziz.' ve bu konuda da haklı. Sebastian Kurz'un kendi programı olarak sunduğu neredeyse bütün konular FPÖ'nün son 15 yıldır savunduğu siyasetin merkezinde yer alan başlıklar." diye konuştu.
"AŞIRI SAĞ İDEOLOJİ YÖNETİMDE"
Almanya'da 24 Eylül'de düzenlenen genel seçimlere de değinen Hafez, bu seçimlerin Avusturya'ya ciddi etkisinin olmayacağını ancak Avusturya'nın Alman siyasetini etkilediğini vurguladı. Almanya için Alternatif Partisinin (AFD) aşırı sağcı FPÖ'nün her yönüyle bir kopyası olduğunu ifade etti.
Hafez, ÖVP Genel Başkanı Kurz'un eliyle aşırı sağ söylemin yönetime taşındığı görüşlerine değinerek şunları kaydetti:
"Aşırı sağ ideoloji halihazırda yönetimde. 2015'te çıkartılan İslam Yasası, yakın tarihte çıkartılan burka yasağını da içeren Uyum Yasası, bunların hepsi sağ siyasetin yönetime hakim olduğunu gösteriyor. Ayrıca güvenlik politikalarının değiştirilmesine ilişkin öneriler, Balkan rotasının sığınmacılara kapatılması ya da Akdeniz'in sığınmacılara kapatılmak istenmesi, bunlar da tamamen sağ eğilimli politikalar. Bu nedenle 'Kurz gelince sağ ideoloji hakim olacaktan' ziyade, sağ ideoloji ÖVP ve SPÖ eliyle uzun zamandır yönetimde zaten."
Avusturya'da yaşayan Müslümanların organize olamadığına ve bütünlük içinde hareket edemediğine dikkati çeken Hafez, siyasi partiler üzerinde baskı oluşturamayan Müslümanların çoğunlukla yok sayılarak taleplerinin göz ardı edildiğini sözlerine ekledi.
Gazeteci, yazar ve aktivist Willhelm Langthaler da seçim kampanyalarına damgasını vuran göç, mülteci ve uyum konularının ülkenin asli sorunları olmadığına işaret ederek "Asıl sorun gelir dağılımındaki eşitsizlik. Biz dünyanın en zengin sayılı ülkelerinden biriyiz ancak adaletsiz gelir dağılımı, zengin ve fakir arasındaki farkı ciddi oranda derinleştiriyor. İkinci en önemli sorun demokratik hakların kısıtlanması. Bu iki önemli sorun medya ve siyasiler tarafından gündeme taşınmıyor, bunun yerine bir suçlu aranıyor. Sorunun müsebbibi olarak insanlara göçmenler, sığınmacılar gösteriliyor. Ancak gerçek sorunu oluşturan bugünkü politikacılar." değerlendirmesinde bulundu.
"MÜSLÜMANLARI DÜŞMAN OLARAK TANIMLIYORLAR"
Lagthaler, Sebastian Kurz'un aşırı sağcı partinin uzun yıllardır dillendirdiği politikaların büyük bölümünü aynen ÖVP'nin programına aldığını ifade ederek "Bu durum ülkede Müslüman karşıtlığının toplumun geneline yayılmasına neden oldu. İslam karşıtlığını sadece aşırı sağ partiler değil aynı zamanda toplumun büyük çoğunluğunu temsil eden partiler de yapmaya başladı. Kurz'un yönetime gelmesi sağ siyaseti bir adım daha öteye taşıyacaktır. Ancak genel itibarıyla neredeyse bütün partiler, yeni kurulanlar da dahil ortak bir dil kullanarak, Müslümanları düşman olarak tanımlıyor." diye konuştu.
Siyasilerin Müslümanlara karşı söz konusu ortak tutumunun, bu azınlıklar üzerinden siyaset yapılmasına neden olduğunu belirten Lagthaler, şunları söyledi:
"Burka yasağına bakalım, öncelikli olarak antidemokratik bir yasaklama, bununla beraber kimin bu ülkede burkayla ne gibi bir sorunu var? Kaç kişi burka giyiyor? Ayrıca kim ne isterse onu giyebilmelidir. Ancak burada yapılmak istenen ucuz seçim kampanyası. Avusturyalı bir demokrat olarak Müslümanların savunulması gerektiğini düşünüyorum. Müslümanların savunulması, demokratik hakların savunulması anlamına geliyor."