İsrail, Trump'ın 'Kudüs' kararını fırsat bildi
ABD'nin Kudüs kararını fırsat bilen İsrail, birbiri ardına attığı adımlarla Filistin topraklarındaki işgalini pekiştirmeye çalışıyor. Netanyahu'nun lideri olduğu Likud Partisi Merkez Komitesi, işgal altındaki Filistin toprağı olan Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail'e ilhak edilmesini öngören yasa tasarısını onayladı. Filistinlilere idam cezası getirilmesini öngören yasa tasarısı ise, Knesset'te yapılan ilk oylamada kabul edildi.
Tel Aviv yönetimi, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıma kararının ardından Filistin topraklarındaki işgali pekiştirme yönündeki uygulamalarına hız verdi.
ABD yönetiminin Kudüs kararını fırsat bilen İsrail Parlamentosu (Knesset), 2 Ocak'ta aldığı bir kararla işgal altındaki Doğu Kudüs dahil kutsal şehrin herhangi bir kısmından çekilmeyi onaylamak için parlamentoda en az üçte iki çoğunluk aranması şartı getirdi.
İsrail Bayındırlık ve İskân Bakanı Yoav Galant, Trump'ın söz konusu kararından 3 hafta sonra "İsrail'in başkenti birleşik Kudüs'ün topraklarında konut inşa etme" adı altında 300 bin yeni konut planını açıkladı.
Galant, söz konusu planın İsrail hükümetinin daha önce açıkladığı ve işgal altındaki Doğu Kudüs'ün etrafında yer alan Yahudi yerleşim birimlerinin Kudüs'e bağlanmasını öngören "Büyük Kudüs" planının bir parçası olduğunu vurguladı.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun lideri olduğu Likud Partisi Merkez Komitesi 1 Ocak 2018'de, işgal altındaki Filistin toprağı olan Batı Şeria'daki yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin İsrail'e ilhak edilmesini öngören yasa tasarısını onayladı.
Partinin en üst düzey karar alma mekanizması konumundaki Merkez Komitesi'nin Kudüs'teki konferansında oylanan tasarıda "Batı Şeria'daki tüm yerleşim birimlerinde İsrail kanunları ile egemenliğinin geçerli olması ve daha fazla Yahudi yerleşim birimi inşaatına imkan tanınması" çağrısında bulunuldu.
Filistinlilere idam cezası getirilmesini öngören yasa tasarısı 3 Ocak'ta Knesset'te yapılan ilk oylamada kabul edildi. İdam tasarısını savunan Netanyahu, idam cezasının "uç durumlarda adalet" anlamına geldiğini söyledi.
Netanyahu, 10 Aralık 2017'de yaptığı açıklamada ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıma kararını eleştiren Avrupa ülkelerini "ikiyüzlü davranmakla" suçladı.
İsrail'in Ulaştırma ve İstihbarat Bakanı Yisrael Katz, 13 Aralık 2017'de yaptığı açıklamada, İran'ın Lübnan'da gelişmiş füze tesisi inşa ettiğine dair ellerinde istihbarat bulunduğunu öne sürerek, Lübnan'ı "taş devrine" çevirebilecekleri tehdidinde bulundu.
İsrail'in Batı Duvarı Vakfı'ndan 19 Aralık 2017'de yapılan yazılı açıklamaya göre, Burak (Ağlama) Duvarı'nda 12 yıl süren çalışmaların ardından yapımı tamamlanan yeni bir sinagog açıldı.
ABD'nin Kudüs kararının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Kudüs ve Filistin davasına ilişkin yaptığı destek açıklamaları 20 Aralık 2017'de Knesset'te tartışmaya açıldı. Likud Partisi Milletvekili aşırı sağcı Yehuda Glick ile bazı İsrailli sağcı milletvekillerinin, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kudüs'e ilişkin açıklamalarından dolayı cezalandırılmasını istemeleri" üzerine konunun Knesset Genel Kurulu'nda tartışmaya açılmasına Filistin asıllı Milletvekili Ahmed et-Tiybi tepki gösterdi.
Netanyahu başbakanlığındaki İsrail hükümeti 21 Aralık 2017'de işgal altındaki Batı Şeria'nın Ağvar bölgesinde 10 bin Yahudi'nin iskan edileceği üç yeni Yahudi yerleşim birimi kurulacağını açıkladı.
İsrail Ulaştırma ve İstihbarat Bakanı Katz, 27 Aralık 2017'de yaptığı yazılı açıklamada Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıması ve büyükelçiliğini bu kente taşıması kararının ardından Burak (Ağlama) Duvarı yakınlarına inşa edilecek tren istasyonuna ABD Başkanı Trump'ın adını verme kararı aldığını belirtti.
İsrail hükümeti, 7 Ocak'ta "Filistin İçin İsrail'i Boykot Girişimi" olarak bilinen BDS Hareketi'ne destek verdikleri gerekçesiyle uluslararası 20 kuruluşun temsilcisinin ülkeye girişini yasakladı.
OLAYLARDA 16 FİLİSTİNLİ ŞEHİT OLDU
İsrail güçlerinin, Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak kabul ettiğini duyurduğu 6 Aralık 2017'den bu yana işgal altındaki Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze sınırında düzenlenen gösterilere müdahalesinde şu ana kadar 16 Filistinli şehit olurken, yüzlerce Filistinli de yaralandı.
Filistin Kurtuluş Örgütüne (FKÖ) bağlı Esirler ve Serbest Bırakılmışlar Heyeti, Filistin Esirler Cemiyeti, Vicdan İnsan Hakları ve Esir Bakım Kurumu ile Mizan İnsan Hakları Merkezi tarafından yayımlanan ortak açıklamada, İsrail güçlerinin yüzlercesi Trump'ın Kudüs kararından sonra olmak üzere, 2017 yılı boyunca işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile Gazze'de 6 bin 742 kişiyi gözaltına aldığı kaydedildi.
FİLİSTİNLİ 170 ÇOCUK GÖZALTINA ALINDI
Filistin Esirler Cemiyeti Basın Sözcüsü Fida Necada'nın yaptığı açıklamaya göre, ABD Başkanı Trump'ın Kudüs kararının ardından işgal altındaki Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da başlayan gösterilerde Filistinli 170 çocuk gözaltına alındı.
Necada, halihazırda İsrail cezaevleri ve gözaltı merkezlerinde 350 çocuğun olduğuna dikkati çekerek, Filistinli çocukların yüzde 60'ının işkenceye maruz kaldığını vurguladı.
Filistinli çocukların çoğunun Ramallah'ın batısındaki Ofer Askeri Cezaevi ile İsrail'in kuzeyindeki Megiddo Cezaevi'nde tutulduğunu aktaran Necada, bu çocukların tamamının psikolojik işkenceye maruz kaldığını ifade etti.
İsrail güçlerinin Filistinli çocuklara yönelik birçok hak ihlalinde bulunduğunu dile getiren Necada, söz konusu çocukların İbranice hazırlanmış ifadelere imza atmaya zorlandığını, tehdit edildiklerini ve silah dipçikleri, postal ve yumruklarla darp edildiklerini anlattı.
Filistin Esirler Cemiyeti olarak bu çocukların en temel insan haklarından mahrum bırakıldıklarını ortaya koyan birçok rapor hazırladıklarını kaydeden Necada, Filistinli çocukların bazen iki güne varan sürelerle aç ve susuz bırakıldıklarını vurguladı.
BARIŞ ZEMİNİNİ RİSKE ATTI
Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıyan ABD Başkanı Trump, sadece uluslararası hukuku açıkça ihlal etmekle kalmayıp Filistin ile İsrail arasındaki kaygan barış zeminini de riske attı.
Trump, ülkesindeki başkanlık seçimi kampanyası sürecinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 478 no'lu kararıyla İsrail'in başkenti olarak tanınmayan Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıma sözünü vermişti.
ABD'de 8 Kasım 2016'da yapılan başkanlık seçimlerini kazanan Trump, 20 Ocak 2017'deki yemin töreninden sadece bir gün önce Netanyahu'ya yakınlığıyla bilinen Israel HaYom gazetesi tarafından seçim kampanyası sürecindeki "Kudüs sözünün" hatırlatılması üzerine, "Tabii ki Kudüs ile ilgili sözümü çok iyi hatırlıyorum. Tabii ki unutmadım ve biliyorsunuz ki ben verdiğim sözlerden vazgeçmeyen biriyim." dedi.
ABD Kongresinin 1995'te İsrail'deki büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıma kararı almasına rağmen o tarihten bu yana göreve gelen tüm başkanlar, her altı ayda bir bu kararın uygulanmasını erteliyordu. Trump da iktidara geldiği 20 Ocak 2017'den sonraki ilk dönemde selefleri gibi büyükelçiliği Kudüs'e taşıma kararını erteledi. Ancak Trump 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak tanıdığını ilan ederek büyükelçiliği bu kente taşıma kararı aldı.
Uluslararası toplumun tepkisini çeken Trump yönetimi, bölgenin kaosa sürükleneceği ve İsrail-Arap ihtilafının daha da çözümsüz hale geleceği uyarılarını göz ardı etti.
Filistin devleti de Kudüs kararı sonrasında ABD'nin, İsrail-Filistin barış görüşmelerinde ara bulucu rolünü kaybettiğini ilan etti.
İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve yeni Yahudi yerleşim birimlerinin inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuştu.
TRUMP'IN FİLİSTİN POLİTİKASI YAHUDİLERE EMANET
ABD'de Başkan Trump'ın Filistin politikasına yön verenlerin çoğunlukla Yahudi olması dikkati çekiyor.
Bu isimlerin başında Trump'ın İsrail'e Büyükelçi olarak atadığı David Fridman, damadı ve aynı zamanda üst düzey danışmanı olan Jared Kushner ve Filistin-İsrail meselesinden sorumlu özel temsilcisi Jason Greenblatt geliyor.
Trump'ın özellikle İsrail-Filistin konusundaki politikalarında etkili olduğu düşünülen isimler arasında ABD'li Yahudi milyarderler de yer alıyor. Bunların arasında Sheldon Adelson ve Ronald Laude öne çıkıyor.
Trump yönetiminin Kudüs kararından yaklaşık 3 hafta sonra İsrail'in Jerusalem Post gazetesine açıklamalarda bulunan ABD'nin İsrail Büyükelçisi Friedman, Filistin devleti ve halkının ABD'nin Kudüs kararına karşı ortaya koyduğu tavrın "çirkin, kışkırtıcı ve haksız" olduğunu iddia etti.
Friedman ayrıca ABD'nin müdahalesi olmadan İsrail ile Filistin arasında barışın sağlanmayacağını savunduğu açıklamasında, "Sadece Birleşik Devletler, tarihi bir barışın sağlanmasını sağlayacak bölgesel bir güvenilirliğe sahiptir. İsrail, (ABD'nin olmadığı) başka bir devletin ara buluculuğunda olacak herhangi bir barış görüşmesine asla katılmaz." ifadelerini kullandı.
İSRAİL'İN YAHUDİ YERLEŞİM BİRİMİ FAALİYETLERİ
İsrail'in işgal altındaki Doğu Kudüs'teki kontrolünü güçlendirme amacına matuf Yahudi yerleşim birimleri projeleri, uluslararası hukuka göre yasa dışı sayılıyor. BM'nin aldığı çeşitli kararlara göre "işgalci bir gücün işgal altında tuttuğu topraklara nüfus taşıması" yasak.
Bu yasağı hiçe sayan İsrail 1967'den bu yana Doğu Kudüs'te bir düzineden fazla Yahudi yerleşim birimi inşa etti. Doğu Kudüs'teki bu yasa dışı Yahudi yerleşim biriminde bugün 200 binden fazla Yahudi yerleşimci yaşıyor.
İsrail polisi ve askerleri tarafından korunan Doğu Kudüs'teki Yahudi yerleşim birimlerine Yahudilerden başkasının girmesi yasak. Bazıları Filistin mahallerinin tam ortasında bulunan bu yerleşim birimleri şehri adeta sarmış durumda.
Sol eğilimli İşçi Partisi yönetimindeki İsrail hükümetinin 1967'de başlattığı Yahudi yerleşim yerleri inşa planları, daha sonra iş başına gelen tüm hükümetler tarafından aralıksız sürdürüldü. İsrail yönetimi son olarak geçen ay Doğu Kudüs'te Yahudi yerleşimciler için 15 bin yeni konut inşa etme kararı aldı.
İsrail'in "Kanal 2" televizyonunun haberine göre İsrail yönetimi, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşim birimlerine bugüne kadar 20 milyar dolar harcadı.
İsrail'in bu yerleşim birimlerine eklediği her bir konut, demografik yapının Yahudiler lehine değişmesi anlamına geliyor. İsrail makamları bir yandan Yahudi yerleşim yerlerini genişletirken diğer yandan da şehirdeki yerleşik Filistinli nüfusun yeni konut inşa etmesinin önünde engeller çıkarıyor.
Bir Filistinlinin ev yapmak için İsrail belediyesinden izin almasının neredeyse imkansız olduğu şehirde, Filistinlilere ait 20 bin ev "ruhsatsız olduğu" gerekçesiyle İsrail güçlerince yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor. Belediye ekipleri zaman zaman bu evleri yıkıyor ve yıkım masraflarını da Filistinlilere ödetiyor.
ŞEHİR AYRIM DUVARI İLE FİLİSTİNLİLERDEN KOPARILIYOR
Doğu Kudüs'teki 420 bin Filistinlinin dörtte biri, İsrail'in 2003'te inşa ettiği Ayrım Duvarı nedeniyle şehrin diğer bölgelerine geçemiyor. Ebu Dis, Ezeriye, Kufr Akab gibi yoğun nüfuslu mahalleler şehirden bu şekilde koparılan beldeler arasında yer alıyor.
Ayrım Duvarı aynı zamanda Batı Şeria'daki 3 milyona yakın Filistinlinin de Doğu Kudüs'e geçişini engelliyor. Abluka altındaki 2 milyon nüfuslu Gazze Şeridi'nden de kimse ne Batı Şeria'ya ne de Doğu Kudüs'e geçebiliyor. Böylece Doğu Kudüs, tarihi hinterlandından koparılarak Filistinlilerden izole ediliyor.