Afrin'de nasıl bir idare kurulacak?
Zeytin Dalı sonrasında bütün dünyanın dikkatinin Türkiye’nin Afrin’de nasıl yol takip edeceğine, yerel halk ile nasıl bir ilişki kuracağına odaklanacağı kesin. Dış kamuoyunun algılarını değiştirmekten daha önemlisi Türkiye’nin Afrin’de Kürtler ile kuracağı sağlıklı ilişkinin hem içeride hem de sınırlarında istikrar, güvenlik ve refah anlamına gelecek olması.
Türkiye'nin Afrin'de yürüttüğü Zeytin Dalı Harekâtı iki ayı tamamlamadan sona erdi. Operasyonun ilk ayındaki hızına bakarak birkaç ay daha sürebileceği beklentisi güçlü idi. Ancak anlaşılan YPG/PKK bütün askeri taktiklerini Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO)'nu sınırda karşılamak ve tutmak üzerine kurgulamış. Sınır hattındaki YPG/PKK direncinin kırılması ile operasyonun ikinci ayı TSK/ÖSO'nun neredeyse boşalan yerleşimlere ilerlemesi şeklinde geçti ve şehir merkezi kısa süre içinde kuşatıldı. Bu aşamada YPG/PKK'nın merkezde direnç göstermesi bekleniyordu. Ancak Kandil'in "direnme" çağrılarına rağmen yereldeki YPG unsurları şehri terk etmeyi tercih etti.
Operasyon öncesinde Afrin'de 8-10 bin arasında YPG militanının bulunduğu düşünülüyordu. Resmi açıklamaya göre bu sayının 3 bin 500 civarı etkisiz hale getirildiği düşünülecek olursa yaklaşık 5 bin civarında YPG'linin Rusya askeri varlığının bulunduğu Tel Rıfat bölgesine geçtiği anlaşılıyor. Bu unsurların rejim bölgeleri üzerinden Münbiç ve Fırat'ın doğusuna geçmesi beklenebilir. Bunun yanı sıra bazı YPG unsurlarının silahlarını bırakarak sivil halk arasına karıştığı da görülüyor. Afrin'in ele geçirilmesi sonrasında yerel halkın yönlendirmesi ile silah bırakan bazı YPG'liler tutuklandı. Bu örnek şehir içinde halen silahını bırakmış YPG'liler olduğunu gösteriyor. Bunların bir kısmı siviller arasına karışıp kurtulmayı amaçlarken diğer kısmının YPG sonrası dönemde TSK/ÖSO'ya karşı terör eylemleri için kaynak oluşturması ihtimal dahilinde. PKK'dan gelen "Afrin'de mücadeleyi başka bir boyuta taşıyacağız" yönündeki açıklamalar da örgütün en iyi bildiği kırsalda vur-kaç tarzı eylemlere ve şehir merkezinde terör saldırılarına yöneleceğinin işareti. Ancak bu durum Afrin'de ortaya çıkan stratejik durumu değiştirmesi açısından anlamlı değil. Artık YPG/PKK Afrin'de sadece bir asayiş sorunu olabilir.
OPERASYONUN KADERİNİ İHA'LAR BELİRLEDİ
Zeytin Dalı Harekâtı'na Türkiye açısından bakıldığında ilk öne çıkan unsur askeri alanda sağlanan başarı. Fırat Kalkanı Harekâtı ile kıyaslandığında çok daha zorlu bir coğrafyada daha fazla sayıda tehditle mücadele etmek durumunda kalan TSK ve ÖSO kısa sürede, az kayıp vererek, başarılı bir askeri planlama ile ve son olarak yerli silah sistemlerini de test ederek Zeytin Dalı Harekâtı'nı tamamladı. Yerli silah sistemleri içinde ise İHA'lar öne çıktı. Hatta Başbakan Binali Yıldırım Afrin operasyonunun kaderini İHA'ların belirlediğini ifade etti. Bu sistemlerin kullanılmasının YPG ile mücadelede TSK'ya inanılmaz bir askeri üstünlük sağladığı anlaşılıyor. Bunun Türkiye içinde PKK ile mücadelede de Türkiye lehine kritik etkileri olacaktır. İHA'lar istihbarat toplama, anında hedefi vurma işlevlerinin yanı sıra YPG ile yürütülen propaganda savaşında da öne çıktı. YPG'lilerin sivil halkın şehirden çıkışını engellemeye çalışması, sivillerin ölümüne neden olan tuzaklamalar, TSK tarafından vurulduğunu iddia ettikleri sivil alanlara hiçbir zarar gelmediği İHA'ların çektikleri görüntülerle uluslararası kamuoyuna gösterildi.
Operasyon askeri açıdan değerlendirildiğinde ÖSO'ya da ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Yine Fırat Kalkanı ile kıyaslandığında ÖSO'nun görüntü, savaşma kapasitesi, TSK ile uyum, sivil halk ile iletişim gibi konularda çok daha başarılı bir sınav verildiği söylenebilir. Buna karşın istisnai olmakla birlikte operasyon sırasında yerel halkı tedirgin edecek bazı görüntülerin sosyal medyadan paylaşılması ve Afrin merkezin ele geçirilişi sonrası küçük bir grubun malları yağmalama görüntüleri de uluslararası basına yansıdı.
Ancak en önemlisi ÖSO'nun kendi içinde bu tip olaylara karşı durması ve yaptırım uygulaması. Afrin'de bundan sonra kısa vadede iki başlığa odaklanılması beklenebilir. Birincisi şehirde güvenliğin tam anlamıyla sağlanması. Bu açıdan işin askeri boyutu belli bir süre daha devam edecektir. Şehir merkezi içindeki bombaların ve tuzakların temizlenmesi bu sürecin en önemli ayağı. Bunun yanı sıra Afrin kırsalında da YPG eylemlerine maruz kalınabilir.
NASIL BİR SİVİL İDARE KURULACAK?
İkinci önemli başlık ise şehir merkezinde güvenliğin nasıl bir iç güvenlik yapılanması ile sağlanacağı ve kimler üzerinden nasıl bir sivil idarenin kurulacağı. Bu açıdan Fırat Kalkanı bölgesinin örnek teşkil etmesi beklenebilir. Başta Afrin merkez olmak üzere yerleşim merkezlerindeki güvenliğin yerel unsurlardan oluşturulacak bir iç güvenlik teşkilatına bırakılması söz konusu olabilir. Bu Afrinlilerin güvenlik kaygılarının ortadan kaldırılması için de uygun bir seçenek gibi görünüyor. ÖSO unsurları ise aynen Fırat Kalkanı bölgesinde olduğu gibi yerleşim merkezlerinin dışında, kırsalda görev alabilir. Güvenlik yapılanmasının en tepesinde ise yine TSK yer alacaktır. Ancak TSK unsurlarının bizzat güvenliği sağlamaktan ziyade daha çok stratejik noktaları tutarak şehre dönük olası YPG tehdidini caydırması, güvenlik boşluğu olduğu durumlarda ortaya çıkması ve eğitim faaliyetlerine ağırlık vermesi beklenebilir.
Şehirde sivil idare konusunda da yine Fırat Kalkanı bölgesi modelinin uygulanması beklenebilir. Afrinli önde gelen figürlerin içinde yer alacağı bir Sivil Konsey oluşturulup temel hizmetlerin temini, altyapı yatırımlarına karar verilip uygulanması, idari işlerin sürdürülmesi gibi yetkilerin bu yapıya devredilmesi yüksek olasılık. İşleyen bir yargı ve infaz sisteminin kurulması, eğitim ve sağlık hizmetlerinin sağlanması da yine öncelikli konular arasında yer alacaktır. Buna dönük bazı hazırlıkların yapıldığı anlaşılıyor. Zeytin Dalı Harekâtı'nın bitmesine paralel Gaziantep'te "Afrin Kurtuluş Kongresi" düzenlendi ve Kongre sonucunda 30 kişilik bir "Yerel Meclis" oluşturuldu. Bu yapı ya da benzerleri Afrin'de sivil idareyi üstlenebilir.
Gerçek anlamda güvenliğin sağlanması ve sivil idarenin işlemeye başlaması ile gündeme gelecek en önemli mesele Afrinli sivillerin şehre geri dönüşünün sağlanması olacaktır. Hali hazırda PYD/YPG baskısından kaçarak Türkiye'ye yerleşmiş 100 binin üzerinde Afrinlinin olduğu tahmin ediliyor. Bunun dışında operasyon sonrasında da bir kısım Afrinli istikrarsızlık nedeniyle şehirden çıkmak durumunda kalmıştı. Türkiye sivillerin güvenli bir şekilde Afrin'e dönmeleri konusunda rol üstlenecektir.
Batı kamuoyunda yaratılmak istenen algı Türkiye'nin PKK'dan ziyade Kürtlere karşı olduğu şeklinde. Aynı şekilde PKK da bölgesel çapta Kürt halkının desteğini alabilmek ve Türkiye'nin hem içerde hem de bölgede Kürtlerle olan ilişkisinde ayrışım yatabilmek için aynı argümanı sıklıkla kullanıyor. Zeytin Dalı sonrasında bütün dünyanın dikkatinin Türkiye'nin Afrin'de nasıl yol takip edeceğine, yerel halk ile nasıl bir ilişki kuracağına odaklanacağı kesin. Dış kamuoyunun algılarını değiştirmekten daha önemlisi Türkiye'nin Afrin'de Kürtler ile kuracağı sağlıklı ilişkinin hem içeride hem de sınırlarında istikrar, güvenlik ve refah anlamına gelecek olması. Son olarak Afrin'de askeri operasyon sonrası ortaya çıkacak tablo Türki-ye'nin ileriki aşamalarda Fırat'ın doğusuna gerçekleştirmeyi planladığı hamleler açısından elini güçlendirecek ve PKK'nın söylemlerinin içini boşaltacak. Bu açıdan Türkiye'nin Afrin'de vereceği sınavın, oluşturacağı sistemin başarısının Fırat Kalkanı bölgesinden daha önemli olacağı söylenebilir.
Oytun Orhan / ORSAM - Star Açık Görüş