Türk şiirinde Kudüs sancısı
İslâmcı şairlerin şehir coğrafyalarının incisi Kudüs. Kan ve gözyaşının hiç dinmediği bir coğrafyada yer alan Kudüs, Türk şiirinde 1960’lı yıllardan itibaren yer almaya başladı ve birçok şairin yürek sızısı olarak mısralara döküldü.
Şehir meselesi edebiyatımıza divan ile girdi. Şairler, şehirleri şiirlerde konu olarak işlenmeye başladı. Özellikle İslâmcı şairlerimiz tarafından derinlemesine ele alınan şehir ve coğrafya konuları, ilk olarak Sezai Karakoç'la bir mesele haline geldi. Devamında ise, birçok İslâmcı şair tarafından şiirlerde yerini aldı.
ŞAİRLERİN YÜREK SIZISI KUDÜS
İslâmcı şairlerin "şehir coğrafyası", Misak-ı Millî sınırlarını aşarak İslâm dünyasına açıldı.
İslâm coğrafyaları, ilk olarak 1960'lı yıllarda Türk şiirinde yer almaya başladı. Bu coğrafyalardan kan ve gözyaşının hiç dinmediği bir şehir olan Kudüs, birçok şairin yüreğinde sancı oldu ve mısralara döküldü.
Coğrafyamızda "Müslüman" ve "ümmet" olmanın öneminin yeniden dirilmeye başladığı bu yıllarda şiirlerin içindeki yerini büyüttü Kudüs.
"…Günahlarımızı kül edecek ateş harmanını;
Verim yağmuru insin ülkemize;
Mekke'ye, Medine'ye, Şam'a,
Kudüs'e, Bağdat'a, İstanbul'a,
Semerkand'a, Taşkent'e, Diyarbekir'e...
Yetiş Peygamber imdadı yetiş,
Yetiş Allah'ın izniyle…"
Sezai Karakoç
Türk şiirinin ilgisine 1960'lı yılların sonunda giren Kudüs, bu yıllardan önce çeşitli hatıratlarda yer aldı. Cumhuriyet'in ardından ümmete dair düşüncelerin bıçak gibi kesildiği bir zamanın ertesinde, içimizdeki Kudüs çırpınışı yeniden dirildi.
"BEN KUDÜS'Ü KOL SAATI GİBİ TAŞIYORUM"
Yedi Güzel Adam'ın ağabeylerinden biri olan Nuri Pakdil, düşünceleri ile fikir dünyamıza ışık tutan şairlerimizden biri. Kendisini devrimci bir Müslüman olarak tanımlayan Pakdil, Türk edebiyatına adını altın harflerle yazdırdı.
Pakdil'in dizelerinde seçtiği kelimeler inanmış olduğu hedefe yönelmiş birer ok gibi uzandı ve adeta "uyan" seslenişinde bulundu. Kudüs için hissettiği yürek sızısını, "Yüreğimizin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır" diye ifade ediyor kendisi. En çok bilinen şiirlerinden birisi olan "Anneler ve Kudüsler" şiirinde ise, şu mısralar dökülüyor kaleminden:
"Tûr Dağını yaşa
Ki bilesin nerde Kudüs
Ben Kudüs'ü kol saatı gibi taşıyorum
*
Ayarlanmadan Kudüs'e
Boşuna vakit geçirirsin
Buz tutar
Gözün görmez olur
*
Gel
Anne ol
Çünkü anne
Bir çocuktan bir Kudüs yapar
*
Adam baba olunca
İçinde bir Kudüs canlanır
*
Yürü kardeşim
Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin"
İSLÂM ŞEHİRLERİNİN HÜZNÜNE MISRALARIYLA SAHİP ÇIKTILAR
Türk şiirinin "Zarif Prensi" olarak tanınan Cahit Zarifoğlu, İslâm şehirlerinden bahsettiği şiirlerinde, Müslüman dünyasının bin parçaya bölünmüş hâlini, bir türlü uzlaşma sağlanamayan kavgasını mısralarına taşır.
İslâm âlemindeki bu karmaşanın, Zarifoğlu'nda yarattığı derin hüznü dizelerinden açıkça anlaşılır. Daha acısı ise, bu dizelerin kaleme alındığı günlerden günümüze dek hiçbir şeyin değişmeyişidir.
Zarifoğlu, acılarla dolu şehir Kudüs'ü ve İslâm coğrafyalarının yaşadığı zulümlere karşı Müslüman dünyasının sessizliğine olan sitemini, "Daralan vakitler" şiirinde şu dizelerle ifade ediyor:
"Beyrut'un gözyaşları şimdi,
Kudüs'ün yanıbaşında,
Müslümanlarsa uzakta,
Sanki başka,
Gelinmez bir dünyada."
Arif Ay, mısralarındaki şehirleri, İstanbul'dan başlayarak tüm İslâm coğrafyasına genişletti ve "Semerkand" şiirinde, bu coğrafyalardaki birlik özlemini şu mısralarla dile getirdi:
"İstanbul seni bekler
Kudüs seni bekler
Bağdat seni bekler
Şam seni bekler"
"GÖKTE YAPILIP YERE İNDİRİLEN ŞEHİR"
Birçok peygamberden iz taşıyan mübarek bir şehir olan Kudüs için, Sezai Karakoç'un "Alınyazısı Saati" adlı şiirinde şu mısralar dökülür kaleminden:
"Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.
Altında bir krater saklayan şehir.
Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.
Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi
Hani Şam'dan bir şamdan getirecektin
Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine
Ruhları aydınlatan bir lamba
İfriti döndürecek insana:
Söndürecek canavarın gözlerini
İfriti döndürecek insana
Ve Kudüs'ü terk ettiğin o ikindi
Birinci Cihan Harbi günü vakti
Kan sızdırıyor kaburga kemikleri
Karlı dağlardan indirdiğin atların
Bir evde perdeyi indiriyor bir kadın
Mahşerin perdesini kıyametin perdesini
Ağlıyor yere inen saçları
Göğü yırtan kefen beyazı elleri
Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir.
Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri."
"Mescid-i Aksa" şiiri sebebiyle "Kudüs şairi" olarak anılan bir başka şair Mehmet Akif İnan ise, içindeki Aksa sevdasını şu dizelerle dile getirir:
"Gözlerim yollarda, bekler dururum
'Nerde kardeşlerim' diyordu bir ses.
İlk kıblesi benim ulu Nebimin
Unuttu mu bunu acaba herkes.
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Götür Müslüman'a selam diyordu.
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu."
Fikriyat