Türk şiirinde Kudüs sancısı

İslâmcı şairlerin şehir coğrafyalarının incisi Kudüs. Kan ve gözyaşının hiç dinmediği bir coğrafyada yer alan Kudüs, Türk şiirinde 1960’lı yıllardan itibaren yer almaya başladı ve birçok şairin yürek sızısı olarak mısralara döküldü.

Yayınlanma Tarihi: 09.12.2017 00:00 Güncelleme Tarihi: 17.01.2018 15:33

Şehir meselesi edebiyatımıza divan ile girdi. Şairler, şehirleri şiirlerde konu olarak işlenmeye başladı. Özellikle İslâmcı şairlerimiz tarafından derinlemesine ele alınan şehir ve coğrafya konuları, ilk olarak Sezai Karakoç'la bir mesele haline geldi. Devamında ise, birçok İslâmcı şair tarafından şiirlerde yerini aldı.

ŞAİRLERİN YÜREK SIZISI KUDÜS

İslâmcı şairlerin "şehir coğrafyası", Misak-ı Millî sınırlarını aşarak İslâm dünyasına açıldı.

İslâm coğrafyaları, ilk olarak 1960'lı yıllarda Türk şiirinde yer almaya başladı. Bu coğrafyalardan kan ve gözyaşının hiç dinmediği bir şehir olan Kudüs, birçok şairin yüreğinde sancı oldu ve mısralara döküldü.

Coğrafyamızda "Müslüman" ve "ümmet" olmanın öneminin yeniden dirilmeye başladığı bu yıllarda şiirlerin içindeki yerini büyüttü Kudüs.

"…Günahlarımızı kül edecek ateş harmanını;

Verim yağmuru insin ülkemize;

Mekke'ye, Medine'ye, Şam'a,

Kudüs'e, Bağdat'a, İstanbul'a,

Semerkand'a, Taşkent'e, Diyarbekir'e...

Yetiş Peygamber imdadı yetiş,

Yetiş Allah'ın izniyle…"

Sezai Karakoç

Türk şiirinin ilgisine 1960'lı yılların sonunda giren Kudüs, bu yıllardan önce çeşitli hatıratlarda yer aldı. Cumhuriyet'in ardından ümmete dair düşüncelerin bıçak gibi kesildiği bir zamanın ertesinde, içimizdeki Kudüs çırpınışı yeniden dirildi.

"BEN KUDÜS'Ü KOL SAATI GİBİ TAŞIYORUM"

Yedi Güzel Adam'ın ağabeylerinden biri olan Nuri Pakdil, düşünceleri ile fikir dünyamıza ışık tutan şairlerimizden biri. Kendisini devrimci bir Müslüman olarak tanımlayan Pakdil, Türk edebiyatına adını altın harflerle yazdırdı.

Pakdil'in dizelerinde seçtiği kelimeler inanmış olduğu hedefe yönelmiş birer ok gibi uzandı ve adeta "uyan" seslenişinde bulundu. Kudüs için hissettiği yürek sızısını, "Yüreğimizin yarısı Mekke'dir, geri kalanı da Medine'dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır" diye ifade ediyor kendisi. En çok bilinen şiirlerinden birisi olan "Anneler ve Kudüsler" şiirinde ise, şu mısralar dökülüyor kaleminden:

"Tûr Dağını yaşa

Ki bilesin nerde Kudüs

Ben Kudüs'ü kol saatı gibi taşıyorum

*

Ayarlanmadan Kudüs'e

Boşuna vakit geçirirsin

Buz tutar

Gözün görmez olur

*

Gel

Anne ol

Çünkü anne

Bir çocuktan bir Kudüs yapar

*

Adam baba olunca

İçinde bir Kudüs canlanır

*

Yürü kardeşim

Ayaklarına bir Kudüs gücü gelsin"

İSLÂM ŞEHİRLERİNİN HÜZNÜNE MISRALARIYLA SAHİP ÇIKTILAR

Türk şiirinin "Zarif Prensi" olarak tanınan Cahit Zarifoğlu, İslâm şehirlerinden bahsettiği şiirlerinde, Müslüman dünyasının bin parçaya bölünmüş hâlini, bir türlü uzlaşma sağlanamayan kavgasını mısralarına taşır.

İslâm âlemindeki bu karmaşanın, Zarifoğlu'nda yarattığı derin hüznü dizelerinden açıkça anlaşılır. Daha acısı ise, bu dizelerin kaleme alındığı günlerden günümüze dek hiçbir şeyin değişmeyişidir.

Zarifoğlu, acılarla dolu şehir Kudüs'ü ve İslâm coğrafyalarının yaşadığı zulümlere karşı Müslüman dünyasının sessizliğine olan sitemini, "Daralan vakitler" şiirinde şu dizelerle ifade ediyor:

"Beyrut'un gözyaşları şimdi,

Kudüs'ün yanıbaşında,

Müslümanlarsa uzakta,

Sanki başka,

Gelinmez bir dünyada."

Arif Ay, mısralarındaki şehirleri, İstanbul'dan başlayarak tüm İslâm coğrafyasına genişletti ve "Semerkand" şiirinde, bu coğrafyalardaki birlik özlemini şu mısralarla dile getirdi:

"İstanbul seni bekler

Kudüs seni bekler

Bağdat seni bekler

Şam seni bekler"

"GÖKTE YAPILIP YERE İNDİRİLEN ŞEHİR"

Birçok peygamberden iz taşıyan mübarek bir şehir olan Kudüs için, Sezai Karakoç'un "Alınyazısı Saati" adlı şiirinde şu mısralar dökülür kaleminden:

"Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir.

Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri.

Altında bir krater saklayan şehir.

Kalbime bir ağırlık gibi çöküyor şimdi.

Ne diyor ne diyor Kudüs bana şimdi

Hani Şam'dan bir şamdan getirecektin

Dikecektin Süleyman Peygamberin kabrine

Ruhları aydınlatan bir lamba

İfriti döndürecek insana:

Söndürecek canavarın gözlerini

İfriti döndürecek insana

Ve Kudüs'ü terk ettiğin o ikindi

Birinci Cihan Harbi günü vakti

Kan sızdırıyor kaburga kemikleri

Karlı dağlardan indirdiğin atların

Bir evde perdeyi indiriyor bir kadın

Mahşerin perdesini kıyametin perdesini

Ağlıyor yere inen saçları

Göğü yırtan kefen beyazı elleri

Ve Kudüs şehri. Gökte yapılıp yere indirilen şehir.

Tanrı şehri ve bütün insanlığın şehri."

"Mescid-i Aksa" şiiri sebebiyle "Kudüs şairi" olarak anılan bir başka şair Mehmet Akif İnan ise, içindeki Aksa sevdasını şu dizelerle dile getirir:

"Gözlerim yollarda, bekler dururum

'Nerde kardeşlerim' diyordu bir ses.

İlk kıblesi benim ulu Nebimin

Unuttu mu bunu acaba herkes.

Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde

Götür Müslüman'a selam diyordu.

Dayanamıyorum bu ayrılığa

Kucaklasın beni İslâm diyordu."

Fikriyat

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.