Roman kahramanınız kim?
Bir romanı bazen tek bir kahramanı sevdirir. Akılda ve gönülde yer eder. Bazen yazarın ‘yüksek müsaadesi’yle bazen de kendi parıltısıyla romanın bile önüne geçer tek bir kahraman. Biz de ünlü edebiyat ustalarına kendilerinde iz bırakan roman kahramanlarını sorduk...
BAHADIR CÜNEYT YALÇIN (YAZAR)
Lennie/Fareler ve İnsanlar/John Steinbeck: En sevdiğim roman kahramanı Fareler ve İnsanlar'ın Lennie'si. Okuma dünyamın farazi telefon defterinde adını en çok aradığım kişidir. Bendeki alametifarikası trajik sonu ya da güdük zekâsı veya deliliği yüzünden komik olması değil. Gördüğüm, duyduğum en büyük hayalperverdir Lennie. Bu kadar güçlü, dörtnala hayal kuran ve hüzünlü akıbetinin kıyısındayken bile düşlerini gerçekleştirmeye çok yakın olduğuna beni neredeyse inandıran bir karakter okumadım hiç.
SELİM İLERİ (YAZAR)
First/Vişne Bahçesi/Çehov: Gerçi bir oyun kişisi ama perde kapanırken söyledikleri bütün bir roman...
Mrs. Dalloway/Mrs. Dalloway/Virginia Woolf: Sanki bende yaşadı, öteki bütün kişileriyle birlikte romanın.
Fahim Bey/Fahim Bey ve Biz/Abdülhak Şinasi Hisar: Hayat hikâyeme çok yakın, aynı hayaller adamı olmak...
Reşat Nuri'nin bütün roman kahramanları: Merhameti savundukları için.
ASLI E. PERKER (YAZAR)
Santiago/Yaşlı Adam ve Deniz/Ernest Hemingway: Bu kitabı ilk okuduğumda dokuz yaşımdaydım ve hayatımı değiştireceğini bilmiyordum. Kitabın başkarakteri Santiago benim için sabrın, bilgeliğin, aklın timsali oldu. Denizi çok iyi bilmesine rağmen doğanın her an onu alt edebilecek olduğu fikrine karşı gösterdiği tekamül benim belki de inanç sistemimi etkilemiştir. Çok erken yaşa bile çok büyük dersler öğretecek, ama bunu en basit cümlelerle, işin felsefesine girdiğini hissettirmeden, sadece kendi kendine konuşan yaşlı bir adam olarak yapabilecek kadar iyi yazılmış bir roman kahramanı Santiago.
Holden Caulfield/Gönülçelen/Salinger: Yazar olmaya erken karar verenlerdenim. Karar verdiren kitaplardan biri de Gönülçelen. Düzelteyim, kitap değil, kahramanıydı beni yazarlığa heveslendiren. Holden edebiyat tarihinde görüp görebileceğiniz en gerçek karakterlerden biri. Ne bir fazla ne bir eksik. Var olduğuna emin olduğunuz, tanışmak, arkadaş olmak isteyeceğiniz biri. En azından benim için öyle. Çünkü komik. Zannederim bu kitaptaki mizah anlayışı beni çok etkilemiştir ve ilk kitabıma az da olsa sızmıştır. Kitabıma sızmış bir şey mi, muhtemelen bugün üç beş kişiyi güldürebiliyorsam müsebbibidir.
Deli Şadan/Ben Deli Miyim?/Hüseyin Rahmi Gürpınar: Beni her düşündüğümde ya da kitabı elime aldığımda hayretler içerisinde bırakan bir karakter. Nasıl olur da 1924 yılında böyle bir kahraman yazılabilir? Nasıl olur da sansürlenmez? Hoş Deli Şadan'ın kullandığı edepsiz dil yüzünden hem yazar hem de yayınevi dava edilir ama sonra da kahraman deli olduğu için beraat ederler. Bana öyle geliyor ki asıl beraat eden kahramandır. Etmelidir de, çünkü aslında muhtemelen Türk edebiyatı tarihinde eşi benzeri olmayan biridir. Bu kitabın Hüseyin Rahmi'nin diğer eserlerine nazaran daha az okunduğunu biliyorum. O yüzden kırmayın ricamı, lütfen ilk iş alıp okuyun. Benim için neden bu kadar önemli Şadan? 1924 yılında yaratılmış bu karakter bugünün bütün yazarlarını hizaya getirmelidir. Daha iyisini yapamıyor olabiliriz ama en azından deneyebiliriz.
SADIK YALSIZUÇANLAR (YAZAR)
Werther/Genç Werther'in Acıları/Johann Wolfgang Von Goethe: Dünya edebiyatından, beni en çok etkileyen roman kişilerinin başında Werther geliyor. Bir duygu durumu aşk ile yaşantı olarak aşk arasındaki sınırda bir sarkaç gibi sallanıp duran biri Werther. 'Acıları'nı, mektup formunda tanıdığımız bu zengin karakter üzerinden umarsız bir aşkın nasıl insanı bedbaht ettiğini izleyebiliyoruz. Bu tabii sadece bedbahtlık olarak değil, bir tür acı çekerek derinleşme/zenginleşme öyküsü aynı zamanda. Aşkın psikopatolojisini, bir arınma ve olgunlaşma imkanı oluşunu, aşkınlaşmayı sağlayışını ama sonuçta bir semender gibi kişiyi nasıl ateşlerde yaktığını gerçekçi biçimde anlatıyor.
Aylak Adam, Fahim Bey ve Murtaza: Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ı, psişik ayrıntıların bir nakış gibi işlendiği, şematik olmaktan uzak, capcanlı bir karakter. Sadece yazarın aşırı soğukkanlı bir gözlemci gibi davranması ve karaktere, olaylara aşırı mesafeli görünmesi eleştirilebilir. Abdulhak Şinasi Hisar'ın Fahim Bey'i ise enfes bir mizahî hatta absürd karakter olarak çok ilgimi çeker. Ne var ki, Hisar, bir iklimi hatta toplumsal algıyı/düzeni hicvederek anlatmaktan bu karakteri derinlemesine yansıtmayı ihmal eder. Buna rağmen Fahim Bey, edebiyatımızda 'tip'e yakın bir karakter olarak ileride daha ayrıntılı incelenecektir, diye düşünüyorum. Murtaza, bizim yerli edebiyatımızın en tutarlı, en güzel işlenmiş mizahî ve hüzünlü karakterlerinden biridir. Orhan Kemal'in berrak Türkçesi ve sevgi dolu yüreği, bu muhteşem karaktere anlatı boyunca eşlik eder.
ALTAY ÖKTEM (ŞAİR YAZAR)
Zebercet/Anayurt Oteli/Yusuf Atılgan: Nasıl ki Anayurt Oteli edebiyatımızın en ayrıksı mekanlarından biriyse, Zebercet de en güçlü anti-kahramanlarından biridir. İçe kapanıklıktan vahşiliğe, özgüven eksikliğinden kişilik sapmalarına nasıl hızla geçilebildiğini gösteren psikolojik bir olgudur. Diğer yandan, saplantılı bir tutkunun esir aldığı patolojik, ama bir o kadar da gerçek bir karakter olarak edebiyatımıza damgasını vurmuştur. Onu kötü yapan kötücül karakteri değil, zaafları ve tutkularıdır.
ALİ AYÇİL (DERGÂH DERGİSİ GENEL YAYIN YÖNETMENİ-ŞAİR)
Bardamu/Gecenin Sonuna Yolculuk/ Louis Ferdinand Celine: Onda herhangi bir kültür ya da uygarlık tarafından terbiye edilememiş, öyle olduğu için de sakatlanmamış bir yan vardır. Bu yüzden terbiye edilmişler, onu sakat biri olarak görür!
Kuyucu Kör Hafız/Uzun Çarşının Uluları/Mitat Erinç: Âmâ olduğu halde, evlerin bahçelerindeki kuyulara düşürülen eşyaları çıkarır. Bahçede oturan ve o kuyuya düşen bilezikleri, kap kacağı vb. malzemeleri çıkarırken âmâ olduğu için rahatlarını bozmayan kadınların portrelerini, ruh grafiklerini seslerinden çıkarır. Aslında bir 'ses ustası'dır.
Seyid Lütfullah/Saatleri Ayarlama Enstitüsü/Ahmet Hamdi Tanpınar: Romanın en aykırı kahramanıdır. Seyid Lütfullah'ı severim. Onda, realiteyi bütünüyle devre dışı bırakan garip bir yan vardır ve bizi de neredeyse buna inandırır. Seyid Lütfullah her türden biçimsizliğiyle bizi rahatlatır.
Behemoth/Üstat ve Margarita/ Mihayl Afanasyeviç Bulgakov: Kitabın bol bol konuşan kedisi. Onun için Kiev'de bir heykel bile yapılmış. Stalin dönemi Moskova'sını bıyıklarıyla kontrol eden Behemonth'u kim sevmez ki.
AFŞİN KUM (YAZAR)
Tom Ripley/Becerikli Bay Ripley/ Patcicia Highsmith: Sevilme arzusu, kendine acıma, kıskançlık gibi kırılgan kişilik özellikleriyle soğukkanlı bir katilin ruhunu bu kadar doğal bir şekilde biraraya getirebildiği ve bizi herkesin içinden bir cani çıkabileceğine inandırabildiği için...
SADIK YEMNİ (YAZAR)
Harry Palmer/Ani Tehlike/Len Deighton: Bir gün elime The Ipcress File adlı bir kitap geçti. 1962'de basılmıştı. Yazarı Len Deighton adlı biriydi. Gülten Suveren'in çevirisiydi. 1965 yılında Sydney J. Furie yönetmenliğinde filme çekildi. Genç aktör Michael Caine Harry Palmer rolüyle bütün dünya tarafından tanındı. Türkiye'de kitap Ani Tehlike başlığıyla basılmıştı. Film de aynı adla vizyona girdi. Romanda kahramanın bir adı yoktu. Kitaplarda başkahramanın adı geçmiyordu. Filmde ise bir adı vardı haliyle: Harry Palmer. Harry Palmer silah taşımayan, yumruk kullanmayan, yemek pişirmeyi seven, mali sıkıntı içinde yüzen bir İngiliz gizli servis ajanıydı. Harry Palmer, soğuk nane, android prototipi Holmes, Victorian koket Miss Marple, kendi gri hücrelerine kara sevdalı Poirot, yumruğuna tükürmüş Mike Hammer, kaslı ve aşırı testosteron yüklü Shell Scott benzeri hafiyeler ve o sıralarda Üçüncü Dünya diye adlandırılan yerleri çok aşağı gören, ahalisinden adeta nefret eden, rijit, seksist, acımasız ve sımsıkı bir Soğuk Savaş sembolü (şimdilerde artığı) olan James Bond'dan çok farklıydı. Okurları biliyor, kitaplardaki Bond karakteri filmlerde bize gösterilenlerden çok farklıdır. Anglosakson cazibesine sahip Sean Connery (kendine biçtiği sıfattır), 'esprilektüel' yakışıklı Roger Moore ve diğerleri arasında kitaptaki tipolojiye şu ana kadar en çok benzeyeni en sonuncu Bond olan Daniel Craig'tir. Harika bir mizah yeteneği, özeleştiri ve ince alay yüklü diyaloglar, ilerici politik görüşlerin yumaklandığı çözümlemeler, vuruşmasız ve dövüşsüz yaratılan gerilim sanatıyla bezeli metinleri okumak bana yepyeni bir bakış açısı kazandırmıştı.
NAZLI ERAY (YAZAR)
Akayiy Akakiyeviç/Palto/Gogol: Nikolay Gogol'un Palto adlı ölümsüz eserindeki Akakiy Akakiyeviç benim favori karakterimdir. Akakiyeviç yedinci dereceden bir devlet memurudur. Gogol'un bütün kişileri gibi ezik, umutlu, hülyalı ve şanssız bir insandır. Düşlerindeki paltoya ulaşmak için zaten kısıtlı olan hayatındaki birçok şeyi daha da kısar. Günlük kahvesini içmez, mumunu erken söndürür ve kendini adeta bir korseye sokar. Sonunda çok istediği paltoya kavuşur. Fakat ne yazık ki palto çalınır. Bunun üzerine bu acıya dayanamayan Akakiyeviç ölür ve ruhu gecenin karanlığında şehrin sokaklarında başkalarının paltolarını giyerek başıboş bir şekilde dolaşmaya başlar. Onu görenler dehşet içinde kalır. Bu küçük memur uğruna öldüğü paltoya sanki ölümünden sonra kavuşmuştur. Ve işte bu garip hortlak benim dünya edebiyatında en sevdiğim kişidir. Büyük bir Gogol hayranıyım. Onun büyülü gerçekçi bir yazar olduğu artık anlaşıldı. Palto romanı dünya edebiyatında bir mihenk taşıdır.
Stanley/Arzu Tramvayı/Tennessee Williams: Amerikalı ünlü oyun yazarı Tennessee Williams'ın Arzu Tramvayı oyunundaki Stanley de çok sevdiğim karakterlerden biridir. Ona tutulmuş yarı deli kadınla oyun boyunca kedinin fareyle oynaması gibi oynar. Dünya edebiyatının bu iç titreten, heyecan veren oyunu ve Stanley pek tabii ki benim de başkişilerimdendir.
Sabah