Haziran'ı hüzne boğan zarif şair
Şiirin zarif prensi Cahit Zarifoğlu, sahip olduğu edebi yetenek ve estetik bakış ile olduğu kadar inanç özü ile yoğrulmuş fikir dünyası itibarıyla da edebiyatımızda dikkat odağı olmuş isimlerden biridir.
Ankara'da 1 Haziran 1940 yılında dünyaya gelen şair ve yazar Cahit Zarifoğlu, baba tarafından Kafkasya'dan gelip Maraş'a yerleşen bir aileye mensuptur. Çocukluğu Ankara, Siirt-Baykam, Şanlıurfa-Siverek ve Maraş'ta geçti.
Maraş Lisesi'nde okurken edebiyatla ilgilenen bir arkadaş grubuna dâhil olan Zarifoğlu, Erdem Beyazıt, Mehmet Akif İnan, Rasim Özdenören ve Alaeddin Özdenören gibi ileride şair, hikâyeci ve yazarlar çıkaracak bu gruptaki arkadaşlarıyla 'Hamle' adlı okul dergisini çıkardı. Bir taraftan da Maraş'taki mahallî gazetelerde sanat-edebiyat sayfaları hazırlıyorlardı. 1962'de tek sayılık Açı dergisini çıkardı. Aynı yıl İstanbul'da Sezai Karakoç'la tanıştı. Kişiliği üzerinde belirleyici rolü de Sezai Karakoç ve Necip Fazıl Kısakürek oynar.
Lise öğrencisiyken bir süre güreşle meşgul olan ve son sınıfı uçma tutkusuyla okuyan Zarifoğlu, 1958 yılında katılmaya hak kazandığı bir planör kursuna, annesinin izin vermemesi üzerine, gizlice katıldı. Yaz boyunca kurs görerek, "Türk Hava Kurumu Türkkuşu / Milli Model Uçak (B) Sertifikası" alan Şair, jet pilotu olmak istediyse de kulağında çıkan rahatsızlık nedeniyle Hava Harp Okuluna giremedi.
İçe kapanıklığına, dalgınlığına, zeki olmasına karşın alabildiğine inatçıdır Cahit Zarifoğlu. Lise yıllarında arkadaşlarına cebir, geometri dersleri verir. Fakat kendisi bir yıl edebiyat ve cebir derslerinden, iki yıl da yalnız cebir dersinden sınıfta kalır. İnat edip kitapların kapağını açmaz. Edebiyat sınavına girer, hiç bir soruya cevap vermez. Cebir sınavlarında da aynı tutumu sürdürür. İşte bu süreçte bir yandan şiir yazarken bir yandan da mahalli gazetelerde çalışmaya başlar.
Cahit Zarifoğlu, sanat hayatına lise yıllarında yerel dergilerde yazdığı şiirlerle başladı, sonraki dönemlerde ise Türk Dili, Diriliş, Mavera, Papirüs gibi birçok dergide şiirlerini yayınladı. İslami duyarlığın kendine özgü şairlerinden olan Zarifoğlu, ilk şiirlerinden itibaren İkinci Yeni'nin kapalı şiir anlayışını benimser. Zarifoğlu Afganistan ve Filistin direnişlerini kendi şiir haritasının merkezine yerleştirirken, baskıya maruz kalan Müslüman toplumların dramını, İslami bir bakışla sunar.
DARALAN VAKİTLER
Yanakları saçları gözleri yanmış
Zehirli gaz bombaları
Yılan gibi sokmuş yalamış gövdelerini
Ağızları, küçücük dilleri yanmış
Bütün Beyrut sapsarı kalmış
Sanki ağlamak imkânsız
Başları
Paletlerle ezilmiş babaları
Yahudi doğramış analarını
Binlerce çocuk topların betonların altında
Beyrut'un gözyaşları şimdi
Kudüs'ün yanı başında
Müslümanlarsa uzakta
Sanki başka
Gelinmez bir dünyada
Acın bir vadi
Zehirli çiçekler bir ova gibi karşımda
Gözüm baksın sadece
Ayrıntıları
Kıvrılıp kırılmış bilekleri
Kemikten yakılmış etleri
Kuma serilmiş cesetleri
Büyük ajansların yaydığı resimleri
Bir seyirci gibi görsün dursun
Bir kadın gibi ağlasın…
Beyrut yengeç kıskacında
Çoğu Müslüman kâfir yanında
Yaslanmış yastıklara sonunu beklerler filmin
Sen Filistin hokkaları doldur kanla
Şairler eğer ahın varken
Uzanırlarsa tomurcuklara güllere
Her biri kanlı bir ateş gibi korku
Bir azar bir şamar olsun
Filistin sen işine bak kar toprağını
Yoğur gazabını Yaradan'ın…
Bu ateş bulutu hangi kavmin üzerinde
Çam ormanlarının salınışında
Kuşların cıvıldayışında
Otların serin tenlerinde
Eğer varsan bakıp görmeye
Şeffaf perdenin az ötesini
Bir ateş bulutu var en bildik yerde
En emin yerde
Ve bak asıl ölen yaylalar villalar tok karınlar
Hissiz dudaklar gayretsiz kalpler
Asla değil kavruk çölde yatan kadavralar
Farz et körsün olabilir
Elele tut
Taş al ve at
Kâfiri bulur
Hani ceylanların
Hani cihat marşın
Bir yumruk harbinden nasıl kaçtın
En arka safta bile kalmadın
Cengi attın dünyaya daldın
Tezeğe konan sinekler gibi
Dönüyor burgaç
Dünya üstten yanlardan daralıyor
Ovalardan
Dar geçitlere sürülen sığırlar gibi
Bir gün ister istemez
Karşısında olacaksın kaçtıklarının
Dua et
O gün henüz mahşer olmasın
Lisenin bitimiyle birlikte de İstanbul'a gelerek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü'ne yazılır. Fakat üniversiteyi tam on yılda bitirir. Üniversite onun için oldukça sıra dışı ve dingin bir süreç olacaktır. Yazın evine dönmeyen şair bir kayıkçının yanında ücretsiz çalışarak zaman geçirirken, bir başka yaz tatilinde ise otostopla Avrupa'yı gezmeye başlar. Bu gezinti daha sonra bir Volkswagen arabayla devam eder.
BİR DAĞ NASIL SÖYLERSE ÖYLE
Cahit Zarifoğlu, sahip olduğu edebi yetenek ve estetik bakış ile olduğu kadar inanç özü ile yoğrulmuş fikir dünyası itibarıyla da edebiyatımızda dikkat odağı olmuş isimlerden biridir. Zarifoğlu, sadece şiirleriyle değil tüm edebi eserleriyle belli bir fikri duyarlığı ve değerler sistemini temsil etmiş, bu temsil gücünün ona verdiği icazet ile yaşadığı devirde ve hatta günümüzde edebiyat ortamlarında olduğu kadar toplum üzerinde de derin tesirler uyandırır.
Zarifoğlu'nun kendini ifade ederken de dağ motifine sıklıkla başvurduğuna ve bunu bir "yükseklik ve tekebbür" ifadesi değil "bir tevazu ve içiyle hâlleniş" imkânı olarak kullandığına dikkat çekerek çalışmanın tesmiye serüveni hakkında bilgi veriyor.
BİZİM ARTİSTİMİZ
Cahit, Necip Fazıl'ın evinde bir sohbet meclisindedir. Herkes pür dikkat üstadı dinler ama yerinde duramayan Cahit ayağa kalkar ve evin içinde dolaşmaya başlar. Necip Fazıl'ın kitaplığına bakan, plaklarını karıştıran şair liseden bu yana Aristo olan sonra lakabı Necip bundan sonra 'Artist' olacaktır. Cahit'in evin içinde dolaştığını ve kitapları karıştırdığını gören Necip Fazıl ona şunları söyler: "Yahu burada muhteşem bir konser varken sen notalarla meşgulsün artist."
"Artist" söylemi Nuri Pakdil tarafından da daha sonra tekrar dile getirilecek, Nuri Pakdil "Yedi güzel adam içerisinde en artist mizaçlı kişi Cahit Zarifoğlu'ydu." diyecektir.
Necip Fazıl'ın aracılığıyla Abdülhakim Arvasi hazretlerinin soyundan gelen Betül Hanım'la evlenir.
Sevdiğim
Önce kemir bu tel örgüleri gövdemden
Geç derimin altındaki tehlikeleri
Yürek kızgın bir kuma devrilmeden
Yokla beni
Anlıyorum kaçmaya zaman yok
Şafak birden doğrulacak
Eşi Berat Zarifoğlu anlatıyor: "Bir gün Cahit Bey'e bana hiç şiir yazmadığını söyledim. O da kâğıdı kalemi eline alıp yazmaya başladı. Söyledikten sonra bir anlamı yok dedim, bana baktı oturdu ve o şiiri yazdı. Onu her okuduğumda farklı duygulara kapılırım, zaman geçtikçe ona olan özlemim artıyor. Öyle mükemmel, adı gibi öyle zarif bir insandı ki ondan sonra insan algım değişti. Yerini de kimse alamadı zaten."
"Ne çok acı var!" cümlesiyle başlayan Yaşamak adlı günlükleri Türk edebiyatında bu türde yazılmış en orijinal eserlerden biridir. Zarifoğlu, Savaş Ritimleri adlı romanında Afganistan'ın işgal günlerini on dört yaşındaki bir çocuğun ağzından anlatmaktadır. Ölümünden sonra yayımlanmış, bir savaş pilotunun romanı olan Anne'de derin psikolojilerle iç içe geçmiş bir uçma serüveni anlatılır.
"Yaşamak" adlı günlüğündeki "Ne çok acı var" ifadesiyle de bilinen Zarifoğlu, "İşaret Çocukları", "Yedi Güzel Adam", "Korku ve Yakarış" ve "Menziller" isimli önemli eserlerin yanı sıra çocuk hikâyeleri, çocuk şiirleri, romanlar, denemeler ve tiyatro eserleri yazdı.
"BİR RÜYA GÖRDÜM!"
Şairin yakalandığı pankreas kanseri gittikçe ilerler. Bir gün acılar içinde uyumakta olduğu yatakta aniden uyanır, ona refakat eden Rasim Özdenören'dir. "Rasim" der "Bir rüya gördüm, Necip Fazıl bana yirmi beş yıl sonra burada buluşacağız dedi.". Cahit yanlış duymuştur rüyasındaki zamanı, Rasim Özdenören'in anlattığına göre yirmi beş yıl sonra değil, yaklaşık yirmi beş gün sonra vefat eder şair.
Yakalandığı pankreas kanserinden kurtulamayarak 7 Haziran 1987'de, 47 yaşında öldüğünde İstanbul Radyosu'nda denetçi idi. Ölümünün ardından şairler, yazarlar ve bilginlerin de katıldığı bir cenaze merasimiyle Beylerbeyi Küplüce Mezarlığı'nda toprağa verildi.
Radyo oyunları ve Yaşamak eseri 'mikrofon'la buluşuyor
Şair ve yazar Cahit Zarifoğlu, 7 Haziran 2018 Perşembe günü uzun yıllar görev yaptığı TRT İstanbul Radyosu'nda anılacak. Program, Türk ve dünya tarihinin önemli "Radyo Tiyatrosu" ve "Arkası Yarın" yapımlarının elli yıldan uzun süredir gerçekleştirildiği, teknik altyapısı yenilenen TRT İstanbul Radyosu'nun tarihi C Stüdyosu'nda yapılacak.
Vefatının 31. yılında şiiri ve edebiyatıyla yâd edilen Zarifoğlu'nun, bugüne kadar yayınlanmamış radyo oyunları yeniden hayat bulacak. Ayrıca, "Bir Roman Bir Hikâye" programında yayınlanmak üzere, Zarifoğlu'nun "Yaşamak" adlı kitabının kayıtlarına da aynı gün başlanacak.