Şiirin lezzetine bürünmüş derlemeler: Mecmualar
Ülkemizde ve dünyanın çeşitli kütüphanelerinde kayıtlı olduğunu bildiğimiz binlerce şiir/nazire mecmuası, hem genel vasıfları hem de kendilerine has özellikleriyle ilginç, önemli, zevkli ve hatta eğlenceli kaynak eserlerimizden sayılır. Ayrıca başta tezkireler olmak üzere edebî kaynaklarda çeşitli sebeplerle yer bulamamış birçok şaire ve şiirine mecmualarda rastlanır. Bu sayede onları edebiyat dünyasına tanıtmak mümkün olur.
Kendisine katı sınırlar çizilmemekle beraber altı asırlık bir geleneğin muhtelif, tantanalı, hem gerçek hem kendine has mecaz sistemiyle kurulu doğasında vücut bulan Divan edebiyatı, başka bir deyişle klasik Türk edebiyatı, kendinden önce etkisini hissettiren ilmî, coğrafî ve dini etkilerle kendi dünyasında orijinal söyleyişini meydana getirir. Bahsi geçen edebiyat temayülünün önemli hususiyetlerden birisi hiç şüphesiz Orta Asya'dan getirmiş olduğumuz kültürdür. Aynı zamanda bu edebiyata, Fars ve Arap edebiyatlarını tanıdıktan sonra ortaya çıkan kurmaca bir yapı kaynaklık eder.
Kendimize has bu kültürün hiç şüphesiz önemli taşıyıcıları "mesnevîler, divanlar, münşeatlar, tezkireler gibi eserlerdir. Bu sebepten dolayı farklı kişilere ait eserleri barındıran, içerisinde varyantların bulunduğu mecmualar bu edebiyat geleneğinde önemli bir yer teşkil ediyor.
CEM EDİLMİŞ ESERLER
Mecmua, içinde seçme yazıların bulunduğu el yazması eser; cem olunmuş, toplanmış bir araya getirilmiş şey, top olarak tanımlandığı gibi toplanıp biriktirilmiş, tertip ve tanzim edilmiş şeylerin hepsi, seçilmiş yazılardan meydana getirilen yazma kitap, dergi; aynı veya farklı türden seçilmiş çeşitli hacimlerdeki metinlerin ve risalelerin ortak adı olarak da tanımlanıyor.
Edebiyat tarihinde yeri yadsınamaz
Mecmuaların edebiyatımız için öneminden ilk bahsedenlerden biri Ali Canip Yöntem idi. Ali Canip Yöntem, mecmuaların araştırmacıları acele, şahsi, hükümler vermekten menettiğinin, mecmualarda bu eserin en eski metnine ulaşılabildiği için bu eserlerin önemli olduğunu belirtir. Ayrıca, tezkirelerde yer alan bir şair hakkındaki abartılı övgülerin bizi yanıltacağını, o şiir hakkında doğru fikir edinebilmek için onun devrinde kaleme alınmış mecmuaların incelenmesi gerektiğini söyler. O, bu kanaatiyle mecmuaların, yazıldıkları dönemin edebi beğenisinin ve şairlerin ve şiirlerinin popülaritesini yansıtma gibi bir işleve sahip olduğuna da dikkat çeker.
Türk şiir tarihi açısından değerli kaynaklar olan şiir mecmuaları sayesinde, edebiyat tarihlerindeki bir kısım bilgiyi netleştirmek ve zaman zaman da düzeltmek, yeni yeni bilgiler eklemek mümkün olabilir. Derleyeni ve yılı tam olarak bilinmese de bir mecmuanın derleniş tarihi, içindeki metinlerden yaklaşık olarak tespit edilebildiği için, döneminin şiir zevkini, beğenilen şairlerini ve hatta toplanan şiirlere göre de yazıldığı dönemin en beğenilen şiirlerini belirleme imkanı verir. Yine mecmualarda divan sahibi olmayan, hatta divanı bulunduğu halde şiiri divanında bulunmayan şahsiyetlere, bilinmeyen eserlere rastlanabilir. Kısaca, Türk şiirinin gelişimini, değişimini ve geçirdiği merhaleleri tespitte mecmualar, özellikle seçme şiir mecmuları ve nazire mecmualarının önemi küçümsenemez.
Şiir mecmualarıyla ilgili çalışmaların son yıllarda artış göstermesini özellikle, mecmualardan yararlanarak divanların hazırlanmasını, kaynaklarda geçmeyen şairlerin şiirleri ve kişiliklerinin ortaya çıkarılmasını, mecmuaların edebiyat tarihi açısından öneminin anlaşılmasına bağlamak yerinde olur.
ORTAK METİNLERİ BİR ARAYA GETİRİR
Mecmuayı; "farklı kişilere ait metinlerin / metin parçalarının bir araya getirildiği eserler bütünü" olarak tarif etmek mümkün. Mecmuada bir araya getirilen metinler arasında çoğunlukla benzer veya ortak olan taraflar var. Söz gelimi "mecmû'atü'r-resâ'il"leri (risaleler mecmuası), bir araya getirilmiş hacimce küçük eserler oluşturur. Bu eserler arasında çoğunlukla konu yakınlığı da bulunmakla birlikte esas müştereklik -kısmen- hacimsiz eserler derlemesi oluşudur. Bununla birlikte hacimli eserlerin toplanmasından oluşan mücessem mecmualar da yok değil.
Aynı konudaki metinlerin toplandığı mecmualar, içerikleriyle anılmakta. İçindeki bütün manzumelerin "ilâhî"lerden oluştuğu mecmualara "mecmû'a-i ilâhiyât", fetvaların toplanmasıyla meydana gelmiş mecmualara "mecmû'a-i fetâvâ", kasidelerin derlenmesiyle oluşturulan mecmualara "mecmû'a-i kasâ'id" denmesi gibi.
Mecmuaların içeriğinde birçok farklı türde ve biçimde eser bulunduğu gibi, tek bir tür ve şekle münhasır mecmualar da bulunuyor. Şiir mecmuaları, risale mecmuaları, hadis mecmuaları, fetva mecmuaları, dua mecmuaları, tarih manzumelerini içeren mecmualar, fevâid mecmuaları, hutbe mecmuaları, tıpla ilgili mecmualar, gizli ilimlerden bahseden mecmualar, letaif mecmuaları, zikir ve evrâd mecmuaları, hikâye mecmuaları, münşe'ât mecmuaları, müzikle ilgili mecmualar, mektup mecmuaları, müsvedde mecmuaları, ilâm mecmuaları, söz, deyiş mecmuaları, hadis ve tefsir benzeri kaynaklardan edinilen dinî bilgilerin yer aldığı mecmualar bunlardan bazılarıdır.
Özellikle klâsik şiirimize ait türler ve nazım şekillerine mahsus manzumelerin toplandığı mecmualar da bulunmaktadır: Kaside mecmuaları, naat mecmuaları, gazel mecmuaları, nazire mecmuaları, rubai mecmuaları, terkib-i bent mecmuaları, terci-i bent mecmuaları, sadece müstakil beyitler bulunan mecmualar, birden çok şairin divanlarını barındıran mecmualar gibi. Ayrıca bazı mecmuaların derleyicilerinin adıyla anıldığı, bazılarının özel adları olduğu görülür.
FARKLILIKLARINA GÖRE DE TASNİFLENMİŞ
Tarihi ve edebi malzemelere kaynaklık etmek amacıyla aynı veya farklı özelliklere ait malzemelerin toplanmasından oluşan mecmualar, farklı ölçütlere göre tasnif edilir.
1. Nazire Mecmuaları: Mecmuatü'n-nezâir, Câmiü'n Nezâir, Mecmaü'n nezâir, Pervane Bey Mecmuası, Metâliü'nnezâir.
2. Seçme Şiir Mecmuları: Mecmua-i eş'ar (Mecmuatü'l-eş'ar), Mecmua-i devavin (Mecmuatü'd-devavin).
3. Aynı Konu ile İlgili Eserlerin Bir Araya Gelmesi ile Oluşan Mecmualar: Eş'arnâme-i müstezad, Mecmua-i tevârih, Menâhicü'l-inşa, Mecmua-ı münşeatü's-selâtin.
4. Karışık Mecmualar: Câmiü'l-meâni.
5. Tanınmış Kişilerce veya Derleyeni Belli Kişilerce Hazırlanmış Mecmualar: Müstakimzâde mecmuası, Ayvansarayî mecmuası, Süleyman Faik Efendi mecmuası, Fasih Ahmed Dede mecmuası, Hattat Hüseyin ve Salih Namık mecmuası.''
Pek çoğu bir tür el kitabı mahiyetinde olduğundan fazla rağbet gören, ayrıca iddiasız bir isim taşıdığı için kitap yazmaktan kaçınan müellifler tarafından tercih edilen mecmua, bundan dolayı Osmanlı dünyasında çok yaygınlaşmış ve bazı türlere ayrılmıştı.
Bunların başlıcaları şunlardır: Tefsir, hadis, fıkıh-hukuk, fetva, ferâiz, sak, kavânin, muâhedât, kelâm-akaid, tasavvuf, dua, hutbe-vaaz: divan, şiir, nazîre, kaside-gazel, na't, methiye, mersiye, muamma, lugaz, rubâî, letâif, destan, lugat-ıstılah; tarih, münşeat-inşâ, vefeyât, hatt-ı hümâyun ve telhisler gibi resmî yazılar, biyografi (terâcim); risâle; fevâid; mûsiki; tıp; havas; astronomi.
Arapça, Farsça veya Türkçe olmak üzere tek bir dille kaleme alınan mecmuaların yanı sıra, bu dillerin ikisinin veya üçünün birlikte kullanıldığı mecmualara da rastlamak mümkün. Genellikle ilmî ve dinî konularda derlenmiş mecmualar mensur ve Arapça, edebiyat ve sanat konularında derlenmiş olanlar ise manzum ve Farsça-Türkçe olarak karşımıza çıkıyor.
Anadolu sahasında ilk örneklerine XV. yüzyılın başlarında rastlanan şiir mecmuaları beğenilen, tanzir edilen manzumeleri, çeşitli sebeplerle divanlara alınmamış şiirleri de barındırması yönüyle son derece önemli kaynaklardır. Bu kaynaklar vasıtasıyla kendi döneminde veya daha sonraki dönemlerde öne çıkan şiirleri tespit etmek ve bu vesileyle devrin edebî yapısını değerlendirirken somut veriler elde etmek mümkün olabiliyor. Farklı yazarların farklı nitelikteki eserlerinden oluşan yazma kitaplar da mecmua adıyla anılmakta olup böylesi mecmualarda, bir şairin divanının tamamına da rastlanabiliyor.
ŞİİRLERİN BİR OLMA YERİ
Herhangi bir nazım türü veya nazım şekli birliği / müşterekliği aranmaksızın derlenmiş manzum metinlerden oluşan toplamalara şiir mecmuası diyoruz. Bu eserler, kütüphanelerde "Şiir Mecmuası" adı altında kayıtlı olabileceği gibi genellikle Mecmû'a-i eş'âr veya Mecmû'atü'l-eş'âr olarak kayıtlıdır. On dokuzuncu yüzyıl sonları veya yirminci yüzyıl başlarında, bir defterde toplanmış şiirlerin kütüphanelerde "şiir defteri" olarak kaydedildiği de görülür. Esas olarak bunlar da elbette şiir mecmuasıdır ve öyle kabul edilmelidir.
MECMUA ZEVKLİ DERLEYİCİLERDEN OLUŞMALI
Şiir mecmualarında pek çok şairin (bazılarında sadece birkaç şairin) türlü nazım şekillerindeki şiirleri -genellikle- bir sıra, esas gözetilmeden bir araya getirilmiştir. En büyük etken derleyicinin zevkidir. Şairler değişik yüzyıllardan, farklı mezhep ve meşreplerden; şiirler değişik nazım şekillerinden, muhtelif uzunluklarda hatta Türkçenin yanı sıra Farsça veya Arapça olabilir. Kimi şiir mecmualarını derleyicilerinin kendileri de şairdir ve mecmuaya kendi şiirlerinden örnekler de alırlar. Mecmuaların çoğu bizzat derleyicisinin kaleminden çıkmışken, yani mürettip (derleyici) aynı zamanda müstensihken kimi mecmuaların müstensah nüsha olduğu fark edilir. Sipariş üzerine istinsah edilmiş ya da doğrudan müstensihin kendisi beğendiği bir şiir mecmuasını çoğaltmış olabilir.
MECMUALARIN DERLENMESİNDE KURALLAR YOK
Şiir mecmualarının bazılarının baştan veya sondan, bazılarının da hem baştan, hem sondan eksik olduğu görülür. Yaprakları düşmüş, koparılmış veya kesilmiş olan mecmualara da sık rastlanır. Bu tür eksiklikler elbette kayda değer olmakla birlikte, her şiir bağımsız bir metin olduğu için müstakil bir eserdeki eksiklik kadar önemli sayılmaz.
Cildi, tezhip vd. süslemeleri, cetvelleriyle sanatsal bakımdan değerli olanlar, özenle düzenlenenler de vardır ama şiir mecmualarının önemli kısmının yazı ölçüleri, satır, sütun sayısı gibi yazma eserlerin nüsha tavsifiyle ilgili hususlarda kendi içinde bir standardı yoktur.
KAYIT TUTMAYA GEREK DUYMAYAN DERLEYİCİLER
Şiir mecmualarının çoğunda ferağ / ketebe / istinsah kaydı bulunmaz. Bunun sebebi, bugün bizim için son derece önemli kaynaklar arasında yer alan mecmuaların, derleyen kişilerin tabir caizse tamamen "zevklerine göre" tuttuğu defterler kabilinden olmasıdır. Aynı nedenle mecmuaların derlendiği tarihin tespiti de çok kolay değildir. Ancak tarihin tespitinde mecmuada şiiri bulunan şairlerin yaşadıkları dönemden, mecmuanın fizikî durumundan (kâğıt, cilt vs.) hareketle en azından tahminde bulunmak mümkündür. Mecmua derleyicisinin düştüğü kimi tarih notları da (varsa) bu hususta işimizi kolaylaştırabilir.
ŞİİRLERİ SÜSLEYEN SANATLARI DA BARINDIRIYOR
Şiir mecmualarında sadece şiirler bulunmaz. Mecmuanın boş sayfalarına, derkenarlara çeşitli dualar, tılsımlar, ilaç terkip ve tarifleri, bazı din büyüklerinin duaları, padişahların cülus veya ölüm tarihleri, türlü mektup suretleri, şecere kayıtları, mecmua sahibi / sahipleri tarafından eklenen -aile efradı veya diğer yakınlarının doğum ve ölüm tarihleri vb. gibi- bazı bilgi notları ve kayıtlar da yer alır. Bu türden notların önemli bir yekûn tuttuğu şiir mecmuaları, kütüphane kataloglarında "mecmû'a-i eş'âr ve fevâyid" adıyla da kayıtlı olabilir.
Farklı zamanlarda birbirine ilave edilmek suretiyle oluşturulduğundan farklı renk ve türlerde kâğıtların kullanıldığı mecmualar, yine aynı sebepten farklı renkte mürekkep ve yazı türlerinin bulunduğu görülür. Kâğıt ve mürekkep farklılığının sebebi mecmuanın farklı zamanlarda yazılması olabileceği gibi uzun bir süreçte farklı kimselerin elinden geçmesi, yani eserin aslında birden çok derleyicisinin bulunması da olabilir.
ARAŞTIRMALARDA BAŞ KAYNAK NAZARINDA
Edebiyat araştırmalarında şiir mecmuaları, genel olarak tanıtım, içerik dökümü, makaleye konu etme, divan veya mukayeseli metin neşirlerinde nüsha olarak kullanma, bilinmeyen şairleri ve şiirleri gün yüzüne çıkarma ve kimi şairlerin divanlarında yer almayan şiirlerini belirleme, devirlerin edebî yapısını tespit ve tasvir etme gibi konularda değerlendirilmişti. Akademik anlamda kullanım alanı geniş olan mecmuaların müstakil neşirleri ise henüz yaygınlık kazanmadı. Şiir mecmualarının değerlendirilme alanları da oldukça geniş.
Şiir mecmuaları üzerine yapılan çalışmalar tespit ve tasnif edildiğinde önümüze, müstakil mecmua neşirleri; neşredilmiş mecmualara yapılan eleştiri ve katkılar; mecmuaların tanıtımı ve muhtevası ile ilgili çalışmalar; metin neşrinde ve şair/şiir tespitinde ve üslup değerlendirmelerinde mecmualardan yararlanmaya ilişkin çalışmalar; mecmualardan istifadeyle yapılan edebiyat tarihine katkılar, halk kültürüne ait unsurlar gibi muhtelif değerlendirmeler; araştırma projeleri; üniversitede yapılan tezler çıkıyor.
Şiir mecmualarının tanıtımına yönelik çalışmalarda ele alınan mecmuanın nüsha tavsifi, mürettibi/ müstensihi belli ise onun hakkındaki bilgiler; mecmuada yer alan şairlerin ve şiirlerin tasnifi; şair, nazım tür ve şekilleri yönünden diğer mecmualarla mukayese gibi çeşitli konular değerlendirilmiş. Bazı çalışmalarda tanıtılan mecmuadaki şiirlerin matla beyitleri veya ilk bentlerine yer verilmiş. Bu tarzda yapılmış çalışmaların en önemli işlevi mecmualarda yer alan şair ve şiirlerin gün yüzüne çıkarılması ve ilgililerin istifadesine sunulmuş olması.
Edebî kaynaklarda adı geçen ve yaşadığı dönemde rağbet gördüğü kuvvetle muhtemel olan kimi şairler divan tertip etmedikleri/edemedikleri için sonraki dönemlerde unutulmaya yüz tutmuş olabiliyor. Şiirleri çeşitli hacim, tür ve şekillerde mecmualara giren şairler bu sayede tekrar gün yüzüne çıkarılmakta.
Edebi şahsiyet ve nazire mecmuaları
Divan neşirlerinde, şairlerin kimliğini, edebî şahsiyetini değerlendirmede ve şiirlerini tespit etmede mecmualar sıklıkla kullanılmıştı. Ulaşabildiğimiz çalışmaların büyük çoğunluğu metin neşrinde ve şair/şiir tespitinde mecmualardan istifade etmeye dayalı incelemelerdi. Divan ve tezkire gibi temel kaynaklar kadar önemli olan şiir mecmuaları klâsik metin neşrinde muhtevasına göre kimi zaman ele alınan eserin bir nüshası olarak kabul edilmiş, kimi zaman da gerekli kısımlarda istifade kaynağı olmuş.
Ayrıca neşredilmiş bir metin ile mecmualardaki nüshasının mukayesesi sonucunda söz konusu metnin sıhhat derecesi de arttırılabilir. Özellikle nazire mecmuaları, gazeliyat ve kasâid mecmuaları bu konuda önem arz ediyor. Bu çalışmalarda çeşitli sebeplerle divan nüshalarına girmemiş şiirler, mecmualardan tespit edilip metne dâhil edilmişti. Ayrıca zaman içerisinde hacim ve içerik açısından farklılaşan kimi şiirlerin de söz konusu değişim aşamaları mecmualar aracılığıyla tespit edilmeye çalışılmış. Nazire mecmularındaki tasnif ve ipuçlarından yola çıkarak dönemin şiir zevkini belirlemenin yanı sıra üslûp sahibi şairlerin ve zemin şiirlerin tespiti de mümkün olabilmekte.
Zengin verileri araştırmacıların odağında
Mecmualar her türlü edebî mahsulü içerebildiği için ilgilisine zengin veriler sunar. Araştırmacılar da mecmuaların bu özelliğini değerlendirerek farklı çalışmalara imza atmışlardır. Yazıldığı dönem ve içerdiği konular açısından devrin edebî ve sosyal durumunu yorumlama, mevcut edebî kaynaklarda yer almayıp sadece mecmualarda geçen şairlerin edebî şahsiyetlerini değerlendirme ve şiirlerini tespit etme yoluyla edebiyat tarihine katkı salama ve bir inceleme alanında literatür oluşturma gibi konularda yapılan çalışmalar öne çıkıyor.
Son dönemde üniversitelerimizde yapılan yüksek lisans ve doktora tezlerinin yayınlanmasıyla beraber mecmuaların neşrinde artış oluyor/olacak. Dokuz civarında örneğinin bulunduğu söylenen nazire mecmuaları, edebî değer yönünden diğer mecmualardan daha ziyade rağbet görmesine rağmen hâlihazırda sadece bir örneği neşredilmiş. Diğer mecmualar ise yüksek lisans ve doktora tezi olarak hazırlanmış ve henüz yayınlanmamış.
Projeler şiir mecmuaları araştırma projesi olarak da değerlendirilebiliniyor. Mevcut çalışmaların birinde hacimli olan mecmuanın metni bilimsel çevriyazı sistemiyle yeni yazıya aktarılmış. Aynı minvalde hazırlanmış olan bir proje yayınlanmış; diğer projelerde ise iki mecmuanın matla', şairler ve kâfiye redif dizini gerçekleştirilmiş.
Mevcut edebî ve akademik çalışmalar içerisinde şiir mecmualarının en yoğun olarak çalışıldığı alan tezlerdir. Yüksek Öğretim Kurulu Ulusal Tez Merkezi Elektronik Tez Arşivi Projesi sisteminden hareketle yapılan taramada 2011 yılı itibarıyla Türkiye üniversitelerinde şiir mecmuaları üzerine yapılan lisans üstü tezlerin sayısı 82 olarak görünüyor.
ZENGİN İÇERİKTE NEŞRİN YOKSUNLUĞU
Mecmuaların muhtevasına ilişkin çalışmaların ve mecmualardan istifadeyle yapılan değerlendirmelerin çokluğuna rağmen müstakil mecmua neşirlerinin sayısı sınırlı. Bunun sebepleri;
-Muhteva: Mecmualar ilim, edebiyat, tıp, botanik, halk kültürü gibi birçok alandaki muhtelif malzemeyi barındırdığı için muhteva zenginliğine/dağınıklığına sahip. Bu durum mecmuların müstakil neşrinden ziyade konu merkezli incelemelerin üretilmesi sonucunu veriyor.
-Hacim: Mecmuaların hacmi neşirlerini geciktiren bir başka husus… Kimi örnekleri bireysel çaba ve çalışmaları aşan mecmuaların neşri de zorlaşıyor.
-Özgünlük/Nitelik: Edebiyat tarihi açısından son derece önemli olan mecmualarla beraber muhtevalarının karmaşıklaştığı kimi mecmua örneklerine de rastlanıyor. Bu husus bazı mecmuaların niteliğini tartışılır hâle getirmekte ve müstakil neşrini zorlaştırıyor. Ayrıca mecmua mürettibinin özensizliği ve seçtiği şiir örnekleri de neşir açısından dikkate alınan/alınması gereken diğer ölçütler.
TEZKİRE VE MECMUA
Divan edebiyatında biyografi denildiğinde, bu işe hasredilmiş olan şuara tezkireleri başta olmak üzere, Hoca Sadeddin'in Tâcü‟t -Tevârih'i, Âlî'nin Künhü‟l - Ahbâr 'ı, Kâtip Çelebi'nin Fezleke'si gibi umumî tarihlerde yer alan biyografiler, Şakâik, te'lif, tercüme ve zeyillerinde yer alan biyografiler akla gelir.
Tezkireler ve mecmualar meydana getiriliş amaçları bakımından temelde farklılık gösterirler. Tezkirecilik, biyografik künye yazıcılığını esas aldığı için yazarı, ortaya koyduğu eserden daha önde tutup sanatın kaynağındaki insan unsuruna yönelir. Mecmualar ise karşıt bir durum oluşturacak şekilde, şairin eserlerinden örnekler sunma amacı taşır. Ancak hem tezkireler hem de mecmualar içerisinde temel amaçlarının dışına çıkan eserler olmuştur.
Mecmua ve tezkire türleri her ne kadar amaç, içerik ve yöntem bakımından farklılıklar gösterseler de aynı kültürün ortak ürünü olmaları sebebiyle şairler hakkında bilgi verirken biçim, üslup, muhteva, dil ve terminoloji bakımından benzerlik gösterirler.
Başlangıçta uzun ve uzun olduğu kadar da ayrıntılı olan biyografi yazma geleneği on yedinci yüzyılda kısalmıştı. Antoloji tipi tezkirecilik olarak adlandırılan bu anlayışta şairin tanıtımından çok eserlerinden örnekler öncelenmiş.
Tezkirecilik anlayışı özellikle Kâfzâde Fâizî ve onun tarzını benimseyen diğer tezkirecilerde sadece şairin adına, mesleğine ve ölüm tarihine işaret eden bir kimliğe bürünmüş. Kimi şiir mecmuaları da bu anlamda antoloji tipi tezkirelere yakınlaşarak şairin adına, mahlasına, lakabına, fiziksel özelliklerine, kişilik özelliklerine, memleketine, mesleğine, milliyetine, ölümüne dair bilgilerin yer aldığı eserler şeklini almıştı. Hatta kimi mecmualarda bu sınırların dışına çıkılarak, şairin sanatçı kişiliği ve eserleri de değerlendirilmiştir. Bu hâliyle şiir mecmuaları biyografi için aslî kaynak olmasalar bile yardımcı kaynak eserler konumundadırlar.
MECMUALAR İÇİN BİBLİYOGRAFYA İHTİYACI DOĞDU
Bibliyografyada verilen çalışmaları, doğrudan mecmualar hakkında yapılmış çalışmalar (transkripsiyon-tanıtım-inceleme), mecmuaların önemi/işlevi üzerine yapılmış çalışmalar ve mecmuaların katkısıyla bir şair ve şiirleri hakkında yapılmış yayınlar oluşturuyor. Mecmualardan istifade edilerek hazırlanan divanlar –divan sahibi şairlerin divanları– bibliyografyaya dâhil edilmedi. Ayrıca, güfte, ilahi, şarkı ve kanto mecmuaları da bu bibliyografyaya dâhil edilmemiş, elbette onlar da edebî tür olarak şiirdir fakat buradaki kıstas mecmuadaki şiirlerin doğrudan Klâsik Türk edebiyatıyla ilgili olması.
Özelde şiir mecmualarının, genelde de bütün mecmuaların fayda ve önemleri tek tek ve birbirinden bağımsız olarak incelendiğinde çok fazla bir anlam ifade etmezler. Meselâ Bâkî'nin divanında bulunmayan şiirlerini inceleyecek olsak bir tek mecmuayı taramamız ne ifade eder? Yahut bir mecmuada falan şairin şu kadar filan şairin bu kadar şiirinin bulunmasının bir anlamı var mıdır? Bu olsa olsa bize o derleyicinin şiir zevkini yansıtan bir işareti verir. Ama aynı dönemde derlenmiş yüzlerce mecmuanın taranmasından ortaya çıkacak manzara devrin müşterek anlayış ve zevkini ortaya dökecektir.
NAZİRE MECMUALARI
Nazîre bir şâirin takdir ettiği bir başka şâirin şiirine vezin, kafiye ve konu itibarıyle benzeri olarak söylediği şiirlere denir. Nazîre söylerken şâirin kendi üslubunu ortaya koyma ve orijinal şiirden daha güzelini yazma amacı vardır. Şâir nazîre şiirinde kendi tarzını, şahsiyetini yansıttığı oranda şâirlik gücünü ispatlamış olur.
Muhteva ve şeklin önceden belirli olduğu dîvan şiirinde şâirler yeni muhteva arama ihtiyacı hissetmeden mevcut olanı değişik bir tarzda kendi üsluplarını katarak ifade etmeye çalışmışlar, bunun için nazîre yönteminden faydalanmışlardı. Nazîre geleneği dîvan edebiyatının kuruluşundan, Cumhuriyet dönemine kadar devam etmiş bir gelenek. Bu gelenekle yazılmış olan şiirler meraklılarınca toplanarak eser haline getirilmesiyle nazîre mecmuaları oluştu. Anadolu'da yazılmış, derleyicisi belli ve elde mevcut bilinen beş nazîre mecmûası vardır.
MECMÛ'ATÜ'N-NEZÂ'İR
Mevcut bilgilerimize göre Türk edebiyatında yazılmış ilk nazire mecmuası Ömer b. Mezîd'in Mecmû'atü'n-nezâ'ir'idir. Orijinal nüshası Londra'da School of Oriental and African Studies Library, 27, 689'da bulunan eserin bu nüshadan istinsah edilmiş bir nüshası da Türk Dil Kurumu Kütüphanesi, Yazma A 101'de kayıtlı.
Aynı zamanda Latin harflerine çevrilerek yayımlanmış olan tek nazire mecmuası olan bu eser, 1436/37'de derlenmiş.
Derleyici 6 bahre ayırdığı şiirleri, uyak düzenine göre ayrıca bir sıra içerisinde düzene koymuş. Yapıtta 84 şairden 397 şiir bulunuyor.
Kısa bir önsözden sonra başlayan nazireler bölümünde ilk şiirin sahibi olan şairi çığır açıcı sayarak o şiirlere "Ahmedî-râ-st, Şeyhî-râst..." başlıklarını koyan derleyici, nazire şiirlere de "Nazîre-i Ezherî, Nazîre-i Mukbil..." gibi başlıklar koymuş.
Bu mecmua, ihtiva ettiği şairler bakımından edebiyat tarihimizin aydınlanması için önemli bir rol oynuyor. Nesîmî, Ahmedî, Şeyhî gibi klâsik şiirimizin ilk ustaları olarak bilinen şairlerin nasıl bir şiir ikliminde yetiştikleri, etkilendikleri ve etkiledikleri şairler bakımından önemli izler taşıdığı gibi bulunduğu güne nazaran varlığından habersiz olunan birçok önemli şairin edebiyat tarihimize kazandırılması gibi önemli bir rol de oynar.
CÂMİ'U'N-NEZÂ'İR
on altıncı yüzyılın ilk nazire mecmuası Eğridirli Hacı Kemal'in derlemiş olduğu Câmi'u'n-nezâ'ir'dir.
Mevcut bilgilerimize göre iki nüshası olan eserin hacimli nüshası Bayezıd Kütüphanesi, Nu. 5781'de yer alıyor.
1512/13 derlenen 454 yapraklık bu mecmuada derleyicinin kendi ifadesine göre kendisiyle birlikte 266 şairin 3140 şiiri bulunuyor. Derleyicinin önsözde belirttiğine göre eserde 232 kaside, 34 murabba, 9 muhammes, 1 müseddes, 13 müstezad, 4 bahr-i tavil, 2 muaşşer, 13 münacat ve 2832 gazel var. Bu durumda mecmuada 3140 şiir bulunmakta.
Hâlbuki elimizdeki nüshanın birçok varağı eksik. Meselâ "sad", "dad" harfleri gibi hiç şiir olmayan harfler olduğu gibi kimi harflerle biten kafiyelerde de önemli eksikliklerin olduğu fark ediliyor. Derleyici, 266 şairin 3140 şiirinden bahsederken, bizim tespitlerimize göre eserdeki şiir sayısı 2824'dür. Gazel dışındaki nazım şekilleriyle kaleme alınan şiirlerin başlıklarında nazım şekli özellikle vurgulanmış. Dehhanî, Daî, Melihî, Cemalî, Habîbî gibi şiirleri diğer mecmûalarda hiç bulunmayan veya çok az bulunan şâirlerin eserlerini ihtiva etmesi, Câmiü'n-nezâir'in değerini arttırıyor.
MATÂLİ'U'N-NEZÂ'İR
17'nci yüzyılda derlenen nazire mecmualarından ilki Budinli Hisalî'nin derlemiş olduğu Matâli'u'n-nezâ'ir'dir. Şiirlerin sadece matla beyitlerini içeren bu eserin orijinal nüshası, 2 cilt halinde Nuruosmaniye Kütüphanesi 4252 ve 4253'de kayıtlı.
Bu mecmûa derleyeni belli nazîre mecmûalarımızdan, yalnızca matla'ları ihtiva etmesi, beyitleri bir araya getirirken zemin şiirin belirtilmemesi gibi yönleriyle diğer nazîre mecmûalarından farklı. Hisâlî'nin, matla'ları derleyerek meydana getirdiği eserinde dîvan şiirindeki genel özellikleri görmek mümkün. Şâir matla'ları sıralarken ilk olarak Besmele ile başlamış, sırasıyla Allah'ın isimlerini, sıfatlarını anlatan beyitleri, Hz. Muhammed'le ilgili beyitleri, daha sonra da dîvan edebiyatının genelinde işlenen sevgilinin güzelliği, cefası, âşığa yüz vermemesi, dünyanın fâniliği, dünyaya fazla bağlanılmaması gerekliliği gibi değişik konuları ihtiva eden matla'ları derlemiş.
Beyitlerin bu şekilde sıralanması klasik bir dîvan tertibini hatıra getirmekte ve Hisâlî'nin Metâliü'n-nezâir'i tertib ederken konu birliğine önem verdiğini göstermektedir. Toplam 670 varaktır. Mecmûanın başındaki eserin çoğunluğu Türkçe matla'lardan oluşuyor; yer yer Arapça ve Farsça matla'lar da bulunuyor.
PERVÂNE BEY MECMUASI
Pervâne Bey Mecmuası, "elifbâ" sırasına göre düzenlenmiş. Elifbâ sıralamasında -lamelif de bir harf olarak kabul edilerek - 29 harfe yer verilmiş. Bu sıralama dışında vezin, redif, revî harf gibi herhangi bir sıralama unsuru gözetilmemiş.
Pervâne Bey Mecmuası'nın diğer mecmualardan farklı bir özelliği, bir zeminden diğer zemine geçeceği zaman arada zemin şiire yazılmış bir nazire olmadığı anlaşılan şiirlere yer verilmiş olmasıdır. Araştırmacılar bu şiirleri "geçiş şiirleri" şeklinde adlandırdı. Bu geçiş şiirleri genellikle zeminlerden sonra birer tane verilmiş, bazı zeminlerden sonra ise iki ya da üç tane verilmiş.
Mecmuada 550 şaire ait 7345 zemin şiir ve nazire, 74 şaire ait 827 geçiş şiiri olmak üzere toplam 8172 şiir bulunuyor. 74 şairden 59'unun aynı zamanda zemin ve nazire şiirleri de bulunuyor. Böylece sadece geçiş şiiri bulunan şairler ve hem zemin şiiri/naziresi, hem de geçiş şiiri bulunan şairlerle beraber mecmua 565 şairin 8172 şiirini ihtiva etmekte.
Mecmuada tespit edilemeyen iki şairle beraber toplam 142 şairin 747 zemin şiiri bulunuyor. En çok zemin şiir sahibi şairler 102 şiirle Necâtî, 70 şiirle Ahmed Paşa, 40 şiirle Zâtî'dir. Bu şairleri 27 şiirle Hayâlî, 25 şiirle Şeyhî, 21'er şiirle Nizâmî ve Hafî takip etmektedir.
Zemin şiirlerine yazılan nazirelerin çokluğuna baktığımızda ilk sırada Ahmed Paşa geliyor. Ahmed Paşa'nın zemin şiirlerine yazılan nazire sayısı 1008. Bu sayı nazirelerin yaklaşık altıda birine tekabül etmektedir. Ahmed Paşa'yı kendisine yazılan 859 nazireyle Necâtî, 371 nazireyle Ahmedî, 346 nazireyle Nizâmî ve 318 nazireyle Şeyhî takip ediyor.
MECMAÜ'N-NEZÂİR
Edirneli Nazmî'nin Mecmaü'n-nezâir'i, 1533-34'de yazılmış. Mecmûada 357 şâirin 5527 şiri yer alıyor. Eser on dört, on beş ve onaltıncı yüzyıla ait zengin malzemeyi ihtiva eder.
Edebiyatımızda nazire mecmualarının dışında da mecmualar meydana getirildi.
MECMÛA-İ GAZELİYYÂT
Mecmuanın orijinal nüshası, İngiltere British Library Or.4129 numarada Nuh b. Mustafa Konevî "Mecmûa-i Gazeliyyât" adıyla kayıtlı. Eserin orijinal nüshasını inceleme imkânımız yok. Ancak temin ettilen dijital kopyasından eserin fiziki niteliği ve muhtevasıyla ilgili şu bilgileri verebiliriz.
Mecmua 120 varaktan oluşuyor. Baştan iki ve sondan üç sayfa boş. Mecmua, hareketli nesih ile çift sütun halinde ve 13 satır olarak yazılmış. Müstensihi ve istinsah tarihi belli değil. Mecmuada 16 adet minyatür bulunuyor.
MECMÛ'A-İ EŞ'ÂR
Çalışmaya konu olan bu mecmua düzenleyeni ya da müstensihi bilinmemekle birlikte antoloji niteliğinde bir seçme şiirler mecmuasıdır.
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanesi (Üniversite) A.26'da kayıtlı olan mecmua 33 yapraktan oluşuyor. Yaprak ölçüsü 182x110 mm. olup, yazı ölçüleri ve sütunları düzensiz. Su yolu filigranlı kâğıt üzerine Ânî Çelebi'nin divanî ile yazılmış gazeli dışındaki şiirler ta'likle yazılmış. Mecmua sırtı meşin, deffeleri ebru kaplı mukavva bir ciltle kaplı olup, sağ deffenin üst köşesi kopuktur.
Eserin başında, okunamayan bir imza ile sonradan yazılmış şu not var:
"Şiʿr Mecmūʿası. Bu mecmūʿa bir münteḫabāt-ı eşʿār ise de vasaṭ ṭaraflarında Şemsı̇ ̄ isminde ġayr-ı maʿrūf bir şāʿirin bāġ, çemen ve ezhār medḥinde müteʿaddid ġazelleri vardır. Gül, ḳaranfül, sünbül, vaṣfında ve faḳaṭ ḳaṣı̇ ̄ de şeklinde tek tük de ġazel ṭarzında şiʿrler meşhūr ise de böyle birbiri ardınca ve ġazel vādı̇ ̄ sinde çiçeklere dāʾir ṭopluca bir es̱er maʿlūm degildir ve ben de görmedim. 24 Temmuz 925."
Mecmuada kimlikleri tespit edilebilen şairler göz önünde bulundurulduğunda genellikle on beşinci ve on altıncı yüzyılda yaşamış 23 şairin şiiri yer alıyor. Bu şairler, Necâtî, Figânî, Hayretî, İshak Çelebi, Selîkî, Za'fî-i Gülşenî, Fuzûlî, Hayâlî, Hayâlî-i Gülşenî, Emrî, Şemsî, Ulvî, Makâlî, Â şık Çelebi, Muhibbî, Bâkî, Sıdkî, Günâhî, Revânî, Sezâyî, Mâtemî, Ahmedî ve Ânî Çelebi'dir.
Bu mecmuayı önemli kılan, Şemsî Ahmed Paşa'ya ait, eski Türk edebiyatında tabiata ait unsurların şiire yansımasına örnek teşkil eden bahar, bağ, çemen, serv, çenar, gonca, gül, sünbül, lale, nergis, benefşe, karanfül, yasemen ve zanbak redifli 14 gazelin birbiri ardınca yer alması.
Mecmuadaki şiir sayısına gelince; 50 gazel, 3 mesnevi kafiyeli manzume, 1'i Farsça 3 muhammes, 1 tahmis, 1'i Farsça 2 kıt'a, 9 matla ve 4 ferd olmak üzere 73'tür.
MECMŪʿATÜ'L-LEṬĀʾİF VE SANDŪKATÜ'L-MAʿĀRİF
Aynı kafiye, redif ve vezinle yazılmış, aralarında hayal ve ruh birlikteliği olan şiirlerin kafiye harfine göre sıralandığı eser, bu özellikleriyle nazire mecmuası özelliği gösteriyor. Bununla birlikte Bursa nüshasında şiirlerin başlıklarındaki şair tanıtımlarında ve bazı şiirlerde yer alan kimi ifadelerde eserin letaif türüne kayan özelliklere sahip olduğu görülüyor. Mecmuada 252 şaire ait 1429 şiir yer almaktadır Mecmû'atü'l-Letâ'if ve Sandûkatü'l-Ma'ârif'te yer alan şiirlerin içeriklerinden ve başlıklarından şairlerin aynı edebî muhite mensup şairler olduğu, şiirlerin bir kısmını şakalaşma ve hiciv amacıyla birbirlerine yazdıkları anlaşılır. Şairlerin büyük bir çoğunluğunun danişment zümresinden olması, derleyicinin ve şairlerin ilmiye sınıfından olduğunu göstermekte…
Başlıklardaki ve şiirlerdeki teklifsiz, kaba saba söyleyişler, derleyicinin ve şairlerin birbirlerini muhtemelen eğitim gördükleri dönemden itibaren tanıdıklarını düşündürüyor. Bazı şiirlerde bu şakalaşmaların çok ileri boyutlara ulaştığı; hatta hicvin sınırlarını aşarak aşağılama ve küfre kadar vardığı dikkati çeker. Derleyicinin Fuzûli gibi büyük şairlere bir şiirlik yer ayırması bunun yanı sıra ikinci, üçüncü sınıf şairlere fazlaca yer vermesi bu tezi destekler.
SULTÂN-I HÛBÂNA MÜNASİB EŞ῾ÂR
Ispartalı Yâverîzâde Kâbilî tarafından derlenmiş olan "Sultân-ı Hûbâna Münâsib Eş'âr" adlı şiir mecmuası, çoğunluğu on altıncı yüzyıla ait Türk ve Fars 722 şairden seçilmiş 5515 beyitten oluşuyor. Beyitlerden 1046 tanesi Farsça, diğerleri Türkçedir.
Eser, şekil özellikleri itibarıyla matlalar mecmuası, içerik özellikleri itibarıyla da tematik bir mecmua niteliğinde. Nüshada eserin istinsah tarihine ilişkin bir kayıt yer almıyor. Bununla birlikte içerisine alınan şairlerin 16'ncı yüzyıla ait olması, mecmuanın bu dönemde derlendiğini düşündürüyor.
NA'T VE Mİ'RÂCİYYE MECMÛASI
Mecmûa mürettibinin kim olduğu hakkında eserde herhangi bir açık kayıt yok. Buna rağmen eserdeki kimi hususlar bu mecmûanın, na'tlarıyla meşhur Süleymân Nahîfî tarafından tertip edildiğini düşündürüyor.
Umumiyetle 17'nci yüzyıl şairlerine ait na't örneklerinin derlendiği bu mecmûada 16 şaire ait 45 şiir yer alıyor.
Eserde Nahîfî'nin 17 şiiri (1 mesnevî, 3 kasîde, 13 gazel), Nev'î-zâde Atâyî'nin 5 şiiri (4 mesnevî, 1 kasîde), Nadirî'nin 4 şiiri (2 kasîde, 2 gazel), Dânişî'nin 3 şiiri (1 kasîde, 2 gazel), Sâbit'in 3 kasîdesi, Şehrî'nin 2 şiiri (1 tercî'-i bend, 1 kasîde), Riyâzî, Şeyhülislâm Azîz Efendi, Mezâkî, Haylî, İsmetî, Fehîm, Neşâtî ve Rızâyî'nin 1'er şiiri bulunmaktadır. Mecmûada nazım şekli olarak 1'i muvaşşah 21 kasîde, 15 gazel, 5 mesnevî, 2 mütekerrir murabba', 1 terkîb-i bend ve 1 tercî'-i bend bulunuyor. Nazım türü açısından bakıldığında mecmûada 34 na't, 4 mi'râciyye, 4 na't-mi'râciyye, 2 münâcât-na't ve 1 Ramazâniyye-na't bulunmakta.
(Derlenmiştir.)