Jose Saramago nasıl kör oldu?
Her zaman bakmak yeterli değildir görmek için. Bazen göremediklerimizin farkına varır, körlüğümüze şaşarız. Peki direksiyon başında bir adam ansızın körleşirse ve bu körlük bütün şehre bulaşırsa ne olur? Saramago'nun kaleme aldığı Körlük’te zaman, mekân belirsiz; kahramanlar isimsizdi. Ünlü yazar, 1995'te yayımladığı bu romanda neyin peşindeydi?
EZİLENLERİN SESİ
"Aslında kötümserim, ama kendimi kafamdan vuracak kadar değil."
José Saramago, 1922'de Portekiz'de doğdu. Nüfus memuru, kimliğine ailesinin soyadı Meirinho yazmak yerine yanlışlıkla Saramago'yu yazdı. Yoksul bir ailede büyüyen Saramago bir kardeşini bakımsızlıktan kaybetti. Bu yoksulluk onu erken yaşlarında çalışmak zorunda bıraktı. Okuluna devam edemeyen Saramago, Makinistlik eğitimi aldı. Teknik ressamlık, redaktörlük, editörlük ve çevirmenlik gibi birçok alanda çalıştı. 1947 yılında, yani yirmi dört yaşındayken İlk romanı Günah Ülkesi yayımlandı. Saramago bu eserinden sonra 19 yıl hiçbir eser yayımlamadı. 1966 yılında, edebiyata, Muhtemel Şiirler isimli eseriyle döndü. Ses getiren İsa'ya Göre İncil"i 1991'de yayımladı. Katolik Kilisesi bu romana tepki gösterdi ve Saramago'yu aforoz etti. Portekiz hükümeti kitabı yasaklattı ve Avrupa Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilmesini engelledi. Saramago, 1998 yılında, 'okurlarını farklı bir gerçeklikle tanıştırdığı, hayal gücünün ve ironinin hâkim olduğu bir boyut vaat ettiği' için Nobel Edebiyat Ödülü kazandı.
"En kolay yapılan şeyin kötülük olduğunu herkes bilir."
2002'de İsrail'in Filistin halkına davranışını 'soykırım' olarak tanımladı. Portekiz'in AB'ye üyeliğine karşı çıkarak tepkisini gösterdi. 2009'da "İncil, kötü alışkanlıkların el kitabıdır" dedi ve büyük bir kesim tarafından eleştirildi. Ünlü yazar 87 yaşında hayatını kaybetti. Ölümünün ardından yakılan naaşı evinin bahçesine gömüldü.
EŞİNİ NOBEL'E TERCİH ETTİ
"Yalnız yaşamak; bünyesi alıngan, kırılgan ve esneklikten uzak kişiler için cezaların en ağırıdır."
Edebiyat dünyasının en önemli ödülü olan Nobel Ödülü'nü almasının yanında verdiği tepkiyle tarihe iz bıraktı. 1998 yılında Nobel'i kazanan Jose Saramago ödülü aldığını öğrendiği sırada havaalanına doğru gidiyordu. Ödülü aldığı öğrendiğinde Saramago ise yetkililere verdiği şu yanıtı verdi: "bırakın karıma gideyim."
NOKTADAN VE VİRGÜL BAŞKA NOKTALAMA İŞARET KULLANMADI
''İki insandan biri uyandıktan sonra, "Bugün, hiç kimseye zarar vermeyeceğim" dese ve bunu ertesi gün de tekrarlasa hatta bu kelimeleri yaşatsa işte o zaman dünya kısa süre içinde değişecektir.''
José Saramago, kahramanları söyleşilerinde konuşma çizgisi veya tırnak işareti kullanmadan yazar. Diyaloglar, bir paragraf içinde, her bir söz alanın dile getirdiği ilk sözcüğün virgülden sonra büyük harfle yazılmasıyla veriliyor. Öte yandan Portekizce diğer Avrupa dillerine göre daha az ilgi gösterilen bir dildir. Kitapları, Necip Fazıl'ın dediği gibi muşambadan dekore edilmiş dünyaya dair öğretiler, fona yerleştirilmiş doğu klasiklerini aratmayan ilkeler de bunun en büyük teşvikçisidir zaten.
SONSUZ BİR GÜNDÜZÜ YAŞAYAN KÖRLER ÜLKESİ
"Bence biz kör olmadık, biz zaten kördük, Gören körler mi, Gördüğü halde görmeyen körler."
Adı bilinmeyen bir ülkenin adı bilinmeyen bir kentinde, arabasının direksiyonunda trafik ışığının yeşile dönmesini bekleyen bir adam ansızın kör olur. Ancak karanlıklara değil, bembeyaz bir boşluğa gömülür. Arkasından, körlük salgını bütün kente, hatta bütün ülkeye yayılır. Ne yönetim kalır ülkede, ne de düzen; bütün körler karantinaya alınır. Hayal bile edilemeyecek bir kaos, pislik, açlık ve zorbalık hüküm sürmektedir artık. Yaşam durmuştur, insanların tek çabası, ne pahasına olursa olsun hayatta kalmaktır. Roman, kentteki akıl hastanesinde karantinaya alınan, oradan kurtulunca da birbirinden ayrılmayan, biri çocuk yedi kişiye odaklanır. Aralarında, bütün kentte gözleri gören tek kişi olan ve gruptakilere rehberlik eden bir kadın da vardır. Bu yedi kişi, cehenneme dönen bu kentte, hayatta kalabilmek için inanılmaz bir mücadele verir. Saramago'nun müthiş bir gözlem gücüyle betimlediği bu kaotik dünya, insanın karanlık yüzünün simgesi.Körlük, ürkütücü bir roman, beklenmedik bir felaketi yaşayan bir toplumun nasıl çöktüğünün, nasıl bencilleştiğinin ve değer yargılarını yitirdiğinin hikâyesi. Konusunun ürkütücülüğüne rağmen olağanüstü bir şiirsellikle anlatılmış bu unutulmaz roman, usta yazarın belki de en etkileyici yapıtı.
Roman ismi belirsiz bir şehrin ana caddesinde kırmızı ışıkta duran bir arabanın şoförünün panik cümlesiyle açılıyor: "Kör oldum. Jose Saramago, Körlük romanı ile okuyucularını bir yolculuğa çıkarıyor. İlk aşamada yönetmeni zor bir görev beklemektedir, hele de körlük gibi bir tema esas alındığında. Zor olan 'körlüğün görselleştirilmesi' sorunudur. Bir başyapıt olan bu eser karanlık bir dünyanın içine iterek adeta gözlerimizi açıyor. "Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan, gözle" cümlesiyle başlarken romana, görmenin ve körlüğün üzerine dipsiz bir kuyuya düştüğümüzü hissettiriyor. Bu körlük alıştığımızdan farklıydı. Saramago, bu salgını doğal körlükten ayırmak için ona farklı bir ad takar. Çünkü bu körlük beyazdı. Salgına yakalananların gözüne bembeyaz bir perde iner. Koca şehirdeki herkes sırayla salgına yakalanırken sadece doktorun karısı görebiliyor. Karantinaya alındıkları hastanede hoparlöründen yapılan duyuruda yemek verileceği fakat herhangi bir yaralanma veya hastalık durumunda yardım edilmeyeceği açıkça söyleniyor. Hükümetin "Böcek ölürse zehir de kalmaz." politikasıyla ilerlediğini net olarak gören körler, hastalıklarıyla mücadele etmeleri bir yana bir de gördükleri muamelenin verdiği psikolojik bunalımla mücadele ediyorlar. Körlük, demokratik bir toplum üzerine düşünmeyi mesele edinir. Herkesin birbirinin kurdu olduğu, bir körün bile arabasını çalanların var olduğu bir toplum tasviridir. Bu eser Saramago'nun evrensel bir sorunu işlediği bir romandır. Bu nedenle yerel özelliklerden itinayla uzak durur. Olay, herhangi bir zamanda herhangi bir şehirde geçmiş olabilir. Hastalığa yakalananların milliyeti önemli değildir. Saramago eseriyle, karantina altına alınanları izlerken, bozulan hiyerarşik yapının mikro düzeyde tekrar kuruluşuna tanık oluruz.
Bakabiliyorsan; Gör
Görebiliyorsan; Fark et..
Derlenmiştir.