Yazmayı bırakan yazarlar
Dünyanın en zor işlerinden biridir yazmak. Bu zor işin ustaca icra eden yazarlar, bazen herhangi bir nedenle kalemi bırakır. Bu durumun ardında ise Bartleby sendromu yatıyor. Bartleby sendromu, yazarlık hayatının zirvesindeyken susmayı tercih eden ve bir daha asla yazmayan, eser vermeyen yazarları nitelemek için kullanılıyor. Behçet Necatigil’in dediği gibi “yazmayı süresiz erteleyen” yazarları sizler için derledik.
LEV TOLSTOY
"Çoğunluğun onayı bir yanlışı doğru yapmaz."
Eserlerini "mürekkep hokkasının içine vücudundan etler bırakarak" yazan Tolstoy, yaşamanın son zamanlarına kadar ekol oluşturacak eserler verdi. Fakat yaşamının son kısmında edebiyatın bir uğursuzluk olduğuna inandığını söyler. Bundan sonra da bir daha yazmamaya karar verdi.
Daha sonra ise Tolstoy, çocukluğundan beri yaşadığı Yasnaya Polyana'daki evini terk etti. 20 Kasım 1910'da Odesa-İstanbul üzerinden Bulgaristan'a gitmeye çalışırken zatürreye yakalandı ve Astapova'da metruk bir tren garında hayata veda etti.
"Edebiyat dünyasında bir Tolstoy varsa yazar olmak hiç de zor değil. Eğer başarılı olamadıysanız, hatta başarısızlığınız devam ediyorsa bile kendinizi o kadar kötü hissetmezsiniz, zira Tolstoy herkes için yeterince başarmıştır." Çehov
FRANZ KAFKA
"Bir yabancıdan daha yabancı yaşıyorum."
Hastalığına kadar dünyadaki en başarılı romanlardan birkaçına imza atmayı başaran yazar, tutkulu bir aşık olmasının yanında insan zihnini ele geçiren ve büyük bir kuşku ile dolduran karakter yaratımlarının da sahibiydi.
Öldükten sonra hak ettiği değeri ancak görebilen Kafka, dünyanın karmaşıklığı karşısında insanın umutsuzluğunu yapıtlarında güçlü bir biçimde yansıttı. Esrarlı bir dünyanın saplantısı arasındaki çekişmelerini anlatan yazar, dünyadaki en başarılı romanlardan birkaçına imzasını attı.
Kafka, karakterleri gibi hep varoluşsal sıkıntıyı yaşadı ve yazmanın yetersizliğini imâ etti. "İnsanlar ne kadar yürürlerse, varış noktasından o kadar uzaklaşırlar." diyordu.
Artık yazmak istemediğini ve ölmeye karar verdiğinde yazım hayatına nokta koyar ve yazar en yakın arkadaşı aynı zamanda yayıncısı olan Max Brod'a tüm yazılarını emanet edip onları yakmasını ister. Fakat Max Brod o yazıları yakmayacak ve dünya edebiyatına Kafka'yı armağan eder.
"Hayat doğarken kaybedilmiş bir savaştır."
OSCAR WILDE
Ama gene de herkes sevdiğini öldürür,
Bu böylece biline,
Kimi bunu kin yüklü bakışlarıyla yapar,
Kimi de okşayıcı bir söz ile öldürür,
Korkak, bir öpücükle,
Yüreklisi kılıçla, bir kılıçla öldürür!
Modernist edebiyatın öncülerinden biri sayılan İrlandalı oyun yazarı, romancı, kısa öykücü ve şair Oscar Wilde, bir otel odasında yaşama veda etti.
Çarpıcı olduğu kadar komik söz oyunlarıyla örülü bir konuşma retoriği geliştirerek kendine özgü özdeyişler, parlak nükteler, şaşırtıcı paradokslar üretirdi.
André Gide Oscar Wilde'ın yaşamının son günlerini şöyle anlatıyor:
"Bir akşam bulvarlarda G. İle dolaşırken adımı işittim. Döndüm, Wilde'dı. Ah! Ne kadar değişmişti. "Oyunumu yazmadan gelirsem, insanlar beni yalnızca forsa olarak görür" demişti. Oyununu yazmadan ortaya çıkmıştı; birkaç kapı yüzüne kapandığından hiçbir yere girmeye çalışmıyordu, aylak aylak dolaşıyordu. Dostları birçok kez onu kurtarmaya çalışıyor, Wilde kısa süre sonra kaçıyordu. Yine Paris'e geliyordu. Wilde, G. ve bana iki kokteyl söyledi. Ben Wilde'ın karşısına oturacakken, bu hareketime kırılarak yanındaki sandalyeyi gösterdi: "Şuraya, yanıma oturun, o kadar yalnızım ki artık!"
Giyimi hala özenliydi ama artık şapkası eskisi kadar pırıl pırıl değildi. Gururlu olmaya çalışarak sözlerini sürdürdü: "Ben bir zamanlar Verlaine'le karşılaştığımda ondan utanmazdım. Zengindim, mutluydum, ünlüydüm ama onun yanında görünmek benim için bir şerefti…" Sonra birden farklı bir havaya büründü, esprili olmayı, şakalaşmayı denedi; iç karartıcıydı. Bu karşılaşmanın anısı bana müthiş acı veriyor.
Oscar Wilde yazıyı bırakmasını şu sözlerle açıklar:
"Yaşamı tanımadan önce yazıyordum; şimdi yaşamın anlamını bildiğim için yazacak bir şeyim yok."
J. D. SALINGER
Çavdar Tarlasındaki Çocuklar, Salinger'ı dünya çapında üne kavuşturan, 16 yaşındaki buhranlı bir gencin 3 gününü anlatan roman, edebiyat dünyasının şüphesiz en önemli ve en tartışmalı eserlerinden birisi.
Aralarında bu kitabının da bulunduğu başyapıtlar veren J. D. Salinger, son kitabından sonra 45 yıl boyunca tek bir satır bile yazmadı. .D. Salinger, dünyaya öfke duyan bir yazardı. Röportaj da vermeyerek izini kaybettiren yazarın saplantılı okurlar ve hayran kitlesine sahipti. Bunlar kendisini bulmak için dedektif bile tutmuştu.
GUY DE MAUPASSANT
Başarılı bir öykü yazarı olan Mauppasant, kendi ismiyle anılacak öykücü ekolünün de mimarıdır. Kazandıkları ile birlikte lüks içinde yaşamını sürdüren Mauppasant bir süre sonra kafasında dönüp duran "ölümsüzlük" fikri ile de baş etmeye çalışır. Öykü yazmayı bırakan yazar, daha sonra kendini ölümsüz ilan eder. İki kere kendi kafasına silah ile kurşun sıkan Mauppasant bu esnada ölmez. Kendini hançerlediği sırada kanlar içinde kaldığında ise bu son denemesi olur.
Dönemin gazete manşetlerinde ise "Ölümsüz Mösyö Guy De Mauppasant'ın delilik hali sürüyor" gibi haberler yapılır.
ARTHUR RIMBAUD
"O, nedensiz tutulmuş bir göktaşıydı, tek başına yanıp söndü".
Rimbaud, 'Sarhoş Gemi' şiirini 16 yaşındayken yazdı. Yirmi dokuz yaşındayken çıkan ikinci kitabının ardından ölümüne kadar yazmayı bıraktı. Kendini seyahatlere ve tehlikeli maceralara verdi. Dünyayı gezdi ve maceralara atılarak ruhunu dinginleştirmeye çabaladı. Sarhoş Gemi şiirindeki "Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar; mahkûm gemilerinin sularında yüzemem." satırları adeta onu özetler niteliktedir.
Borges'in onun için şöyle der: "Şairin bazen yetenekli, bazen neredeyse utanç verici biçimde yeteneksiz olması gibi yaygın bir durum vardır. Çok daha sıra dışı ve hayranlık uyandırıcı olansa şairin sınırsız bir ustalığa sahip olduktan sonra yapıtlarını küçümsemesi ve suskunluğu yeğlemesidir."
"Kanımı yoğurdum. Görevim beni tanıdı. Mührü bozulmuş bir yüreğe artık sır verilemez"
HERMAN MELVİLLE
Herman Melville, en ünlü eseri Kâtip Bartleby ile yazarların yazma bırakma sendromunun da adı olan Bartleby Sendromu'nun adı isim babasıdır. Bu eseri ilk yayınlandığında değeri pek anlaşılmaz. Daima tedirgin, tuhaf melankolik olan Melville'nin ilk eserleri deniz öyküleriydi. Okunması zor bir roman olan Mardi'den sonra edebiyat tarihinin önemli yapıtlarından olan Moby Dick'e imza attı.
30'lu yaşlarının ortasında yazmayı bırakarak New York'ta bir büroda ruhunu karartarak sıkıcı işler yaparak yaşamını sürdürmeye devam etti. . 1891'de unutulmuş olarak öldü.
ROBERT WALSER
Kâtip Bartleby'ye belki de gerçek hayatta en çok benzeyen kişiydi. Kitapçıda tezgâhtarlık, avukat sekreterliği, banka memurluğu, dikiş makineleri fabrikasında işçilik gibi pek çok iş yapan yazar Robert Walser, zaman zaman Zürih'te bulunan "Boşgezenler Yazma Kulübü"ne çekilirdi.
Dünya karşı kendisini korumaya çalışırken daha fazla zarar veren yazarlardan biridir Robert Walser. Yıllar boyu eline geçen her kâğıt parçasına bir şeyler karalayan yazar öylesine küçük harflerle sürdürüyordu ki bu serüvenini, yazdıklarını çözmek ve onları kitaplaştırmak epey zaman aldı. Unutulmak, hayatta en çok arzuladığı şey idi. Hayatının son 28 yılını tımarhanelerde geçirdi.
Herman Hesse, Robert Welser için: "Walser'in yüz bin okuru olsa dünya daha güzel bir yer olurdu." der.
HENRY ROTH
Henry Roth, Amerika'ya göç etmiş bir ailenin çocuğuydu. İlk romanını 28 yaşında yazdı. Bu romanda, Amerika deneyimini anlattı. Fakat bu eseri pek ilgi görmedi ve bu yazarı umutsuzluğa itti.
Roth, su tesisatçılığından akıl hastanesinde hasta bakıcılığa kadar pek çok farklı iş yaptı. Aradan elli yıl geçtikten sonra tekrar basılan eseri Amerika'da büyük ilgi gördü ve bir klasik olarak kabul edildi.
Henry Roth, daha sonra ölümüne kadar geçen yıllarda tek kitap dışında bir şey yayımlamadı, unutulmayı seçti.
EDMUNDO DE BETTENCOURT
Edmundo de Bettencourt, en iyi kitabı Poemas Zurdos'u 1940 yılında yayımladı. Kitabı beklediği ilgiyi görmediği için büyük bir bunalıma girdi. Ardından 23 yıl sürecek suskunluğuna gömüldü.
Uğradığı hayal kırıklığı, edebiyat dergilerinin kendisiyle ilgili hazırladıkları özel sayılara, dosyalara rağmen devam etti. Ölümünden on yıl önce eski şiirlerini bir kitapta toplasa suskunluğu devam etti. Şair öldüğünde Republica gazetesi şöyle yazdı: "Şair, yaşamını bir susturucu takmış gibi tek bir dize mırıldanmadan geçirmeyi yeğlemişti."
Tek bir kelime dahi yazmayan şair geriye kalan zamanını sessiz sedasız ölümü bekleyerek geçirdi.