Osmanlı'nın ilk özel fikir müsveddesi: Tercüman-ı Ahvâl
On yedinci yüzyıldan beri tarihi günü gününe, her ayrıntısıyla izleyen gazete, kitle iletişim araçları içinde hala etkin konumdadır. Gazetenin basıma başlamasıyla kolayca amacına uygun kuşam takınan gazeteler, ilk olarak yabancı dilde çıkarılmaya başlandı. İlk özel gazetemiz Tercüman-ı Ahvâl ile halka dönüldü ve onların anlayacağı dil ve biçimle bambaşka bir boyut kazandı. Artık gerek basın tarihi gerekse düşünce tarihimizde, 1860 yılında bugün hayatımıza giren Tercüman-ı Ahvâl ’den izler görmek mümkündü.
Fikir gazeteciliği, dünyanın her yerinde ciddi, içerikli, okuyucusuna belli düşünsel hedefler doğrultusunda hizmet eden gazetecilik türü olarak nitelemesine rağmen bazen tarihin müsveddesi, bazen kanaat gazetesi ya da kaliteli gazetecilik olarak adlandırılır. Ayrıca haberle birlikte yorumun ağırlık kazandığı, ünlü yazar ve düşüncelerin gazete sayfalarında halka seslendikleri, gazetedeki etkinin fotoğraflara değil kelimelere yüklendiği gazetecilik türüdür.
TÜRKİYE'DE FİKİR GAZETECİLİĞİ
Avrupa'da 1609'larda başlayan gazetecilik, Türkiye'ye 1790'larda gelebilmiş ve bu tarihte Fransızca gazeteler yayımlanmaya başlamıştı. Türkiye'de ilk gazete 1831 yılında devlet tarafından haber gazeteciliği şeklinde resmi bir gazete olarak yayımlanmaya başladı. 1840'ta özel kişilerin çıkarmaya başladıkları gazeteler de yarı resmi nitelikteydiler.
İLK FİKİR GAZETESİ: TERCÜMAN - I AHVÂL
Bilindiği üzere Osmanlı Devleti bünyesinde yayımlanan ilk Türkçe gazete 1831'de İkinci Mahmut'un emriyle yayın hayatına başlayan Takvim-i Vakayi'dir. Ardından 1840 yılında William Churchill adlı bir İngiliz tarafından çıkarılmaya başlanan yarı resmi gazetemiz Ceride-i Havadis gelir.
30 yıllık süreçte yapılan Türkçe gazetecilik devlet eliyle sürdürüldü. Bu ise Türkçe gazetelerin devletin resmi görüşünün dışında başka görüş bildiremeyecekleri anlamına gelir. Neredeyse iki nesil bu iki Türkçe gazetelerle büyüdü. Gazetenin hedef kitlesi de her kademeden devlet memuru, askeriye, ilmiye ve özellikle de kanaat önderleri olan üs düzey remi görevliler oldu. Esnaf, zanaatkâr, ziraat erbabı vs. göz ardı edilmiştir dense çok da yanlış sayılmaz. Sözü geçen gazetelerde çalışanların hemen hemen tamamı devlet memuruydu.
Fikir öncülüğü cephesinden bakılacak olursa 21 Ekim 1860 tarihinde yayın hayatına başlayan Tercüman-ı Ahvâl ile birlikte Agâh Efendi, Şinasi ve Namık Kemal fikir gazeteciliğinin öncülerinin başında gelirler.
Tecüman-ı Ahvâl ile birlikte Türkçe basınında yeni bir sayfa açıldı. Agâh Efendi Tıbbiye'de eğitim görmüş, çok iyi derecede Fransızca öğrenmiş ardında Babıâli'de kâtip olarak göreve başlamış, İtalyanca ve İngilizceyi de iyi derecede öğrenmesinin ardından Tercüme Odası'na seçilmiş bir Osmanlı aydınıydı. Son derece eğitimli olan bu kişi, kendini geliştirmesi için hükümet tarafından Fransa'ya gönderilmiş, orada Batı kültürünü tanıma fırsatını yakalamıştı. Dönüşünde Tercüman-ı Ahvâl için hazırlıklar yapmaya başladı.
İstanbul'da yabancıların çıkardığı her dilden gazetenin fazla olması ve Türkçe gazetelerin bunlara nazaran azlığını bir dilekçede belirten Agâh Efendi, Ceride-i Havadis'e benzer başka bir gazete çıkarmak istediğini Maarif Nezareti'ne bildirmişti.
Dilekçesi Meclis-i Maârif'te görüşülerek hazırlanan raporda, Osmanlı Devleti "bende"lerinden bir zatın gazete yayımlamaya heves göstermesinin övgüye değer bulunduğu ve basılmasından hoşnutluk duyulacak bu gazete için ruhsat verilmesinin uygun olduğu belirtilmişti. Bunun üzerine yayın iznini alan Agâh Efendi, Maarif Meclisi'nden olan İbrahim Şinasi Efendi ile birlikte özel bir sermaye kurdu, yayın hayatını devlet desteği almadan sürdüren ilk gazeteyi çıkardı.
GAZETENİN ÇIKARILMA SEBEBİ
Gazetenin yazarları, içeride ve dışarıda meydana gelen olaylara dair halkı haberdar etmek maksadıyla bu gazetenin çıkarıldığını, bu amaçla gazeteye isim olarak Tercüman-ı Ahvâl (hallerin/vaziyetin tercümanı) adını uygun gördüklerini beyan ettiler.
Tecüman-ı Ahvâl'in İbrahim Şinasi tarafından kaleme alınan mukaddimesinde (ön sözünde) halkın devlete karşı nasıl bir kısım görevleri, sorumlulukları varsa bir takım haklarının da olduğu belirtildi. Özellikle söz ve yazı özgürlüğünün bu haklardan biri olduğu vurgulanmıştı. Şinasi, halkın devletinin yararına olmak şartıyla doğru bildiğini söylemesinin de yazmasının da hakkı olduğunu söyledi.
Tercüman-ı Ahvâl, gazeteyi "umum halkın kolaylıkla anlayabileceği mertebede" kaleme almak gerektiği üzerinde duruyordu. Nitekim Divan düzyazısındaki uzun, anlaşılması güç cümleleri parçalayarak tumturaklı anlatımdan yalın anlatıma geçişin de öncüsü oldu.
TERCÜMAN-I AHVÂL NASIL HAZIRLANIYORDU?
Gazete, Bahçekapı'da, Hacı Bekir'in şekerci dükkânı karşısındaki hanın üst katında hazırlanıyordu. Burada üç oda vardı. Birinde yazarlar çalışıyor (gazetenin sahibi Agâh Efendi, Şinasi, bir iki kişi daha). Bir başka odaya gazetenin basıldığı basit el tezgâhı yerleştirilmişti. Üçüncü odada da mürettipler yazı dizip sayfa bağlıyorlardı.
Hepsi yaşlı insanlardı, en genci altmış yaşında… Asıl görevleri cami hatipliği, imamlık, medrese hocalığı. Kimisi devlet matbaası Matbaa-i Amire'den getirtilmiş, kimisi üç beş kuruş kazanabilmek için dizgiciliği öğreniyordu. Dizgi harflerinin bulunduğu "hurufat kasalarının önündeki "kürsü" denilen, minderli, çevresi yastıklarla donatılmış sedire oturmuşlar, harfleri birer birer önlerindeki kasalardan alıp ellerindeki "kumpas"a yerleştiriyorlardı. Dizilen satırlar sütunlara, sütunlar sayfalara dönüşüyordu. Sayfalar bağlanıyor, düzeltisi yapıldıktan sonra yandaki odaya götürülüp el tezgâhına yerleştiriliyor ve gazete basılıyordu.
GAZETENİN TEK SATICISI TÖMBEKİCİ HASAN AĞA
Tömbekici Hasan Ağa, merdiven başından gazeteyi alıp bitişikteki ya da pek yakındaki tütüncü dükkânına götürüyordu. Ve isteyenlere, tezgâh altından çıkarıp vererek parasını alıyordu. Henüz gazete satıcısı, gazete dağıtıcısı olmayan bir zaman dilimiydi. Bir süre sonra "müvezzi" denilen dağıtıcılar ortaya çıkacaktı.
TERCÜMAN-I AHVÂL ANATOMİSİ
İlk sayısı 21 Ekim 1860'ta çıkan ve ilk özel gazete olarak nitelenen Tercüman-ı Ahvâl, ilk özel gazeteydi ama ilk gazete değildi.
Agâh Efendi, "ruhsat" (yayın izni) alınca, Tercüman-ı Ahvâl'i haftada bir yayımlamaya başladı. 40x55 santimetre boyutundaki gazetede, "Havadis-i Dâhiliye" ve "Havadis-i Hariciye" başlığı altında verilen iç dış haberler, ülke dışında yayımlanan ya da Beyoğlu'nda çıkan yabancı gazetelerden çevrilen siyasal haber ve makaleler, çoğu çeviri olan ansiklopedik bilgiler yer alıyordu. Gazetede resmî ve özel ilanlar da önemlice bir yer tutmaya başladı. (Tarifeye göre ilanın satırı 3 kuruştu; birkaç kez verildiğinde indirim yapılmaktaydı.)
Gazete ikinci sayısından itibaren tefrika da yayımlamaya başlamıştı. Yayımlanan ilk tefrika, Şinasi'nin "Şair Evlenmesi" adlı eseriydi.
Gazetenin sayfa düzeni bile okumayı kolaylaştıracak şekilde tertip edilmişti. Satır araları, harf araları mümkün mertebe açık tutulmaya çalışılmış, daha büyük puntoların kullanımı tercih edilmişti.
Gazete, 25. sayısından (22 Ocak 1861) başlayarak yayın süresini haftada üçe çıkardı. Bu kez boyutları yarı yarıya küçüldü ve fiyatı üç kuruştan kırk paraya (bir kurusa) indi. Daha sonra haftada dört, beş ve altı gün çıkacaktı. Başlıca rakibi, Ceride-i Havadis 'ti. Bu gazete 1864'te Ruzname-i Ceride-i Havadis adını alacak ve Tercüman-ı Ahvâl'le rekabet edebilmek için büyük boyda ve haftada beş gün yayımlanacaktı.
(Derlenmiştir.)