“Ezelde canlara sunulan merhaba”: Bezm-i Elest
Allahu Teala ve kul arasındaki münasebeti kapsamlı bir şekilde izah eden bezm-i elest, Allah’ın “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” hitabını sunduğu ilk ahiddir. Elest kavli, tasavvuf, fıkıh ve kelam ilimlerinde irdelenmekle beraber edebiyatta da zengin çağrışımları içermesi bakımından asırlarca yaygın bir şekilde kullanıldı. Edebiyatımızda çok farklı dönemlerde yazılmış iki şiir vardır ki şairlerimizin elest bezmini nasıl algıladığını en canlı biçimde gösterir. Gelin elest bezminin edebiyatta hangi anlamları sembolize ettiğine Ahmet Paşa ve Mehmet Akif'in dizeleri üzerinden yakından bakalım…
ELEST BEZMİ NEDİR?
📌Edebiyatımız asırlar boyunca İslami inanç ve kültürle şekillendi. Özellikle divan şiirinin ilkelerine baktığımızda bu edebiyatın İslami geleneğin bir mahsulü olduğunu görürüz.
📌Şiirlerde ayetlere, hadislere ve birtakım kıssalara *mazmunlar aracılığıyla yer vermek divan şiirinde çok yaygındı. Ruhlarımızın ezelde verdiği kavl olan elest bezmi kavramının edebiyatımızda geniş bir yer edinmesi buna yalnızca bir örnektir…
🔎*Mazmun: Mazmun kelime anlamı olarak "anlam, kavram" demektir. Edebiyatta, bazı düşüncelerin ifadesinde kullanılan klişeleşmiş söz ve anlatımlara denir. Edebiyattaki terim anlamı "bir şeyin özelliklerini çağrıştıracak kelime grupları içinde gizlemek"tir.
Örnek beyitlerle divan edebiyatındaki 15 mazmun
Farsça "sohbet meclisi" anlamına gelen bezm kelimesi "bezm-i elest", "bezm-i ezel", "bezm-i can" veya "kalû belâ" gibi çeşitli tanımlamalarla da adlandırılır. Bezm-i elest Yüce Allah'ın insanlara "Elestü bi-Rabbiküm (Ben sizin Rabbiniz değil miyim?)" hitabını yaptığı ve ruhların da "Belî - evet" şeklinde cevap verdikleri meclis anlamında kullanılır.
KUR'AN-I KERİM'DE BEZM-İ ELEST
📌Yüce Allah ile kullar arasında yapılan bu ahid, Kur'an-ı Kerim'de Araf Suresi'nin 172. ayetinde şu şekilde geçer:
"Rabbin Âdemoğulları'ndan -onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim? "Elbette öyle! Tanıklık ederiz" dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, "Bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz." (Araf Suresi 172. Ayet)
Araf Suresi'ni dinlemek için tıklayınız
📌Konu ile ilgili nakledilen hadisler de mevcuttur. Übey b. Kâ'b'dan nakledilen bir hadise göre Allah, insanların kıyamet gününde Rablerinden habersiz olduklarını ileri sürmesinler diye ezelde "Ben sizin Rabbiniz değil miyim" hitabına muhatap kılmıştır. (Müsned, V, 135).
➡ Çeşitli fıkıh ve kelam alimleri, elest bezminde adem soyunun bu soruya nasıl muhatap kılındığına dair farklı görüşler ortaya koymuş olsa da kavramın edebiyattaki yansımaları çok farklı şekillerde gerçekleşti.
EDEBİYATIMIZDA BEZM-İ ELEST KAVRAMI
📌"İlk ahit" olarak da adlandırılan kavram, edebiyatımızda genel olarak bezm-i elest olarak tanımlanır. Divan edebiyatı anlayışına göre Allah ile ruhlar arasındaki en eski meclis olan bezm-i elestte ilk aşkın tohumları atılmıştır. Aşıklar, sevgililerine bezm-i elestte görür görmez aşık olmuşlar ve bu aşk o zamandan beri sürüp gelmiştir.
➡Klasik edebiyatta bütün şiir kurgusu "aşk" kavramı ekseninde teşekkül eder. Beşeri ve ilahi aşk olarak nitelendirilen bu aşk türleri, aslında evreni oluşturan aşk düşüncesi üzerinde yoğunlaşır. Beşeri aşkın bir basamak olarak görüldüğü bu edebiyat geleneğinde varılması gereken son nokta ilahi aşkın sırlarıdır. İşte edebiyatımızda elest bezmi de ruhların ilahi aşkla dolup taştığı bir meclistir.
📌Klasik edebiyatta bezm yani meclis kavramı çok önem arz eder. Klasik edebiyattaki anlayışa göre elest meclisinde ruhlar, sonsuza kadar sürecek bir aşk iksiri içmişlerdir. Ve bu içeceğin etkisiyle söz gelimi "sarhoş" olmuşlardır. Klasik şiirde kullanılan "mey, şarap" gibi kelimeler gerçek anlamıyla kullanılmaz. Aşık, içtiği su etkisiyle dahi sevgilinin aşkıyla sarhoştur. İlahi aşkın cezbesine kapılanlar, Yüce Allah'ın ruhlarla muhatap olması sonucu, elest günüden beri Allah aşkının vecdiyle bu dünyada ebedi bir sarhoşluk içindedir.
📌Aşık, elest bezmindeki içtiği aşk iksiri sayesinde en büyük aşığın kendisi olduğunu savunur. Klasik şiirde şairlerin, en büyük aşık olarak kendilerini görmeleri ve tanıtmaları yaygın bir anlayıştır. Fuzuli bu anlayışı "Mende Mecnûn'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var / Âşık-ı sâdık menem Mecnûn'un ancak adı var." şiiriyle dile getirir.
➡Divan şairlerinin bezm-i elest mazmunu ekseninde ortaya koyduğu şiirler genellikle ilahi aşkı anlatmaktadır. Dünya gerçekliklerinden habersiz yalnız sevgilinin aşkıyla yanan ve ondan başka bir şey düşünmeyen aşığın odaklandığı tek bir şey vardır: Bezm-i elestte verdiği söz… O gün sevgilinin aşkına sadık kalacağına dair söz veren aşık, bunu asla unutmadan dünya hayatına yön verir.
AHMET PAŞA'NIN EZELDE CANINA SUNULAN "MERHABA"
📌Fatih Sultan Mehmet'in vezirliğini yapmış olan Ahmet Paşa, klasik edebiyatımızın önemli isimlerindendir. Bezm-i elestin söz konusu edildiği en ünlü şiirlerden biri Ahmet Paşa'ya aittir. Beşeri ve ilahi aşkın birbirine geçtiğini düşündüğümüz bu şiirde, şair elest bezmi tasviri yapar. Şairler, klasik şiirin anlam katmanlarından yararlanmak için ilahi ve beşeri aşkı iç içe geçirerek edebi ve estetik güçlerini ortaya koyarlar.
➡Bu şiir, Aşık Paşa'nın aşkındaki tutarlılığı ve sadakati göstermesi bakımından çok önem arz eder.
"Cânıma bir merhaba sundu ezelde çeşm-i yâr
Şöyle mest oldum ki gayrın merhabâsın bilmedim"
Çeşm-i yar: Sevgilinin gözü. (bakışı)
Gayr: Başka.
Mest: Sarhoş.
➡ Eski bir vakitte sevgili şöyle göz ucuyla bana bir merhaba lûtfetti. O gün bu gündür, o bakışın mestliğiyle başka birinin merhabasını hiç tanımadım.
🔎Ahmet Paşa'nın söylemek istediği aslında nedir?
📌Ahmet Paşa şiiriyle aşkın ezeli bir duygu olduğunu ortaya koyar. "Ezelde" kelimesiyle elest bezminin hatırlatıldığı beyitte Ahmet Paşa, büyük bir aşka tutulduğunu ifade eder. Allah-u Teala'nın sorusuna muhatap kalan Ahmet Paşa'nın ruhu, "merhaba" terennümüyle ezelde ilahi aşka tutulmuş ve her şey bundan sonra başlamıştır.
➡Ahmet Paşa, Yüce Mevlanın hitabına muhatap olduğu için bu dünyadaki hiçbir güzelliğe meyledemeyeceğini ifade eder. Aşık rolüne bürünen Ahmet Paşa, verdiği bu sözün cazibesiyle sevgiliye karşı büyük bir bağlılık gösterir. Nitekim aşkın en önemli merhalesi vefadır. Aşık Paşa şiirinde "O merhabadan sonra Allah'tan başka kimseye kul olmadım" demek ister aynı zamanda.
BEZM-İ ELESTTEN BERİ VUSLAT ZAMANINI BEKLEYEN MİLLİ ŞAİRİMİZ
📌Kur'an-ı Kerim'i eserlerinin ve yaşantısının asıl kaynağı haline getiren Mehmet Akif Ersoy, sanat hayatı boyunca şiirlerine dini ve kültürel bir hüviyet kazandırdı. Ahmet Paşa'nın bu şiirinden çok etkilenen Milli şairimiz ise asırlar sonrasında bir *nazire kaleme alır. Gölgeler/Gece isimli şiirinde şu dizeleri kaydeder Akif:
*Nazire: Nazire, bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı şekil, vezin, kafiye ve redifle yazılan şiir. Divan edebiyatı nazım türüdür.
"Senin Mecnûn'unum, bir sensin ancak taptığım Leylâ;
Ezelden sunduğun şehlâ-nigâhın mestiyim hâlâ! *Gel ey sâkî-i bâkî, gel, Elest'in yâdı şâdolsun:
Yarım peymâne sun, bir cür'a sun, tek aynı meyden sun!"
Şehla-nigar: Hafif şaşı bakış ( Divan edebiyatında bir kusur olarak değil güzellik unsuru olarak görülmektedir.)
Saki: Meclislerde içecek sunan kişi.
Peymane: Kadeh.
Cür'a: Yudum.
Vatan şairi Mehmet Âkif'den alıntılar
➡Şiir, Mehmet Akif'in "Üstâd-ı hakîmim Ferid Beyefendi'ye" şeklinde arkadaşına ithaf ettiği bir cümleyle başlar.
➡Şiirin bütününe baktığımızda Mehmet Akif'in Gece'yi tasavvufi duygularla kaleme aldığı hemen fark edilir. Şiirinde kainatın yaratılışına ve insanın Allah ile olan ilişkisine yer veren Akif, Yüce Allah'tan ayrılmış olmanın hüznünü içinde duyduğunu ifade eder.
"Perişan rûhumun inler harâb evtâr-ı îmânı.
Perîşan: çünkü, yükselmiş değil feryâd-ı gümrâhım;
Şu mahşer mahşer envârın biraz yol verse, Allah'ım!"
Evtar: Teller.
Gümrah: Yolunu kaybetmiş.
Envar: Nurlar.
📌Akif'in Gölgeler/ Gece şiirinin bir bölümü aynı vezin ve kafiyeyle yazılarak Ahmet Paşa şiirine bir nazire olmuştur. Şiirde de Araf Suresi 172. ayete atıf vardır. Şiirde bezm-i elestten beri Rabbinden ayrı kalan Akif'in vuslat hasreti dile getirilmektedir. Hak aşığı olan İstiklal şairimiz de ezelden beri sevgilinin "bir bakışı" etkisiyle sarhoştur.
Asırlar geçmiş, edebiyatta büyük farklılıklar ortaya çıkmış olsa da iki farklı çağın şairini ortak bir noktada toplayan yüreklerinde duydukları Allah aşkı ve vuslat isteğidir. Bu sebeple her iki şair de ezelden verdikleri sözü, hayatlarının ve sanatlarının bir hakikati haline getirmişlerdir.
BEZM-İ ELEST İLE İLGİLİ ŞİİRLER
"Yeter müstağrak-ı bezm-i Elest ol
Gel ey derd ehlinin dermânı bülbül
Yeter ol câm ile hayrân ü mest ol
Gel ey derd ehlinin dermânı bülbül"
Aziz Mahmud Hüdayi
Müstağrak: Batmış, dalmış, içine gömülmüş, gark olmuş.
Cam: Kadeh.
"Gönlüme bir câm sundı sâkî-i bezm-i elest
Nice yıllardur yatur meyhâne-yi vahdetde mest"
Bağdatlı Ruhi
Vahdet: Birlik, teklik
"Senin keyfiyyet-i hâlin meğer hamr-ı riyâdandır
Beni ser-mest eden zâhid mey-i Bezm-i Elest ancak"
Aşkî
Keyfiyyet: Bir şeyin esâsı ve iç yüzü. Nasıl olduğu ciheti.
Hamr: Sarhoşluk veren şey.
Riya: İki yüzlü olma
Ser-mest: Sarhoş
Zahid: Takvâ sahibi olan; nefsî isteklerden uzak kalan.
"Âlem-i vahdetde ey sâkî bizi mest-i Elest
İtdi ikrâr-ı safâ mey-hânesinde şöyle mest"
Baki
İkrar: Açıktan söylemek. Kabul ve tasdik etmek.
"Dahı düzülmemişdi şehâ Meclis-i Elest
Kim itmiş-idi cânumı ışkuñ şarâbı mest"
Ahmedi
Şeha: Ey Şah!
Elest bezminin edebiyatta hangi anlamları sembolize ettiğine çok farklı iki çağın şairi #AhmetPaşa ve #MehmetAkif'in dizelerinden yakından bakalım… https://t.co/8NlNc3COiP
— Fikriyat (@fikriyatcom) March 2, 2021