Polisiye yazarı Melih Günaydın: "Epstein Vakası’ndaki korkunç gerçekliği, korkutucu bir şekilde anlatmak istedim"
"Sürgün Avı" romanıyla polisiye edebiyata giriş yapan Melih Günaydın, ikinci eseri "Buzlar Çözülünce"nin lansmanında Karga Kadıköy’de kitapseverle buluştu.
İlk romanıyla, kültür sanat portalı "Kayıp Rıhtım" tarafından düzenlenen "2020 Kayıp Rıhtım Yılın En"leri okur oylamasında "Yılın En İyi Yerli Polisiyesi" ödülüne layık görülen Melih Günaydın, yaptığı açıklamada, ikinci çalışmasında temel olarak "Epstein Vakası"na göndermede bulunduğunu söyledi.
Günaydın, Epstein olayındaki "korkunç gerçekliği", korkutucu bir şekilde anlatmak istediğinin altını çizdi.
Konuya yazar kimliğinden önce bir baba olarak yaklaştığını vurgulayan Günaydın, "1,5 yaşında bir kızım var ve bu tüyler ürpertici olayda, çocukların istismar edilerek özgürlüklerinin elinden alınması beni çok etkiledi. Şu anda teknoloji çağındayız. Çocukların da teknolojiye fazlasıyla entegre olduğu bu zamanlarda, onların hızlıca böylesi bir ağın içerisine dahil olabileceklerini görmek son derece yorucu bir durum. Bu manzaradan korktum ve bununla yüzleşmeye çalıştım. Yüzleştiğim bu durumla okurlarımın da karşılaşmasını istedim. Çünkü insanlar korkularıyla yüzleşip onların üzerlerine gitmeli. Zira bu olaylara dair farkındalıklar ancak bu yüzleşmeyle artabilir ve ben de bunun olmasını istiyorum." dedi.
- "Romanın kahramanı, bir anti-kahraman"
Romanın, bir seyahat esnasında metro duvarında gördüğü mozaikleri yapan insanların, bu mozaiklere kendi geçmişlerine dair bir işaret bırakıp bırakmadıkları sorusu üzerine doğduğunu dile getiren yazar, şunları kaydetti:
"Eşimle yaptığımız bir seyahatte aklımıza gelen bu sorunun üzerine daha sonra fazla fazla düşündüm. Buradaki çizimleri, Epstein olayını da hesaba katarak çocuk çizimleri olarak kurguladım ve bu çizimler üzerinden bir polisiye vaka ortaya çıkmış oldu. Fakat romanda bir kahramandan ziyade anti-kahramanımızın olmasını istedim. Yani romanın kahramanı, bir anti-kahraman. Bu tür eserlerde soruşturmayı genelde polisler ya da dedektifler yürütür. Benim romanımda da polisler var ama olay onlardan çok anti-kahraman üzerinden ilerliyor. Romanın anti-kahramanı Ali, bu soruşturmayla hiç ilgisi olmayan sıradan bir vatandaş ve bu garip olay onun hem kendi geçmişiyle hem de hiç ilgisi olmayan bu olayla yüzleşmesine yol açıyor. Polisler ile anti-kahramanımızın aydınlatmaya çalıştığı bu olayla onlar da görüyor ki burada muazzam büyük bir suç ağı var ve yüzleşmeleri gereken asıl mesele çok daha derinlerde bir yerde."
- "İyi polisiye edebiyat metni, iyi bir edebi üründür"
Melih Günaydın, polisiye edebiyatın, toplumun kanayan yaralarına değinmek için diğer edebi türlere göre daha fazla imkana sahip olduğunu belirterek, "Polisiye edebiyat, benim gibi duyarlılığı olan birisi için bir konfor alanı sunuyor. Bir edebi metin üretim sürecinde, böylesi bir çemberin içinde yer almak benim için hem keyifli hem de üretimimi arttıran bir anlama sahip. Ama bu iyi bir edebi metnin taşıması gereken özelliklere halel getirmez. İyi polisiye edebiyat metni, iyi bir edebi üründür. Diğer edebi metinde olması gereken ne varsa burada olması gerekir. İyi bir dil ve kurgu, metinlerarası geçişler, gerçekle kurguyu ayırt edemediğiniz anlar, tekrar okuma isteği gibi bütün özellikleri taşımalıdır iyi bir polisiye. Bununla birlikte polisiye edebiyat, toplumcu-gerçekçi bir anlama sahiptir ve ben bu gerçekçiliğin, insanların kendi korkularıyla yüzleşmelerini sağlamak için kullandım. Benim için asıl önemli olan, insanların bu olaylar hakkında korkarak düşünmesi." diye konuştu.