Dünyaca ünlü isimler nasıl Müslüman oldular?

'Geçtiğimiz günlerde Hollanda'da aşırı sağcı milletvekili Joram van Klaveren, İslam karşıtı kitap yazdığı süreçte, yaptığı araştırmalar sonucu İslamiyet ile ilgili bakış açısı değişti ve Müslüman oldu. 39 yaşındaki siyasetçi, geçtiğimiz Ekim ayında şehadet getirerek Müslüman oldu. Klaveren, Müslüman olduktan sonra gayrimüslimlerin İslam karşıtlığını çürüten bir kitaba da imza attı. 'Dünyaca ünlü isimler nasıl Müslüman oldular?' adlı videoyu izlemek için tıklayın. Geçtiğimiz Ekim ayında Müslüman olduğunu açıklayan bir diğer isim ise dünyaca ünlü İrlandalı şarkıcı Sinead O'Connor'dı. Bundan 30 yıl önce müzik dünyasına 'Nothing Compares 2 U' adlı şarkı ile girmiş, o tarihten sonra daima konuşulan bir isim olmuştu. Zirvede olduğu günlerde layık görüldüğü Grammy ödülünü reddetmesi ile hafızalara kazınmış, politik kimliğini sanatı ile harmanlayarak ABD ve savaş karşıtı bir çizgide ilerlemişti. Geçtiğimiz yıl intihara meylinden bahseden bir video yayınlayan ünlü şarkıcı, aradığı huzuru İslam'da bulduğunu söylemişti. Müslüman olduğunu ve ismini 'Şüheda' olarak değiştirdiğini açıklayan O'Connor, 'Müslüman olmaktan gurur duyduğumu açıklamak istiyorum' şeklinde konuşmuş, 'Bu, her akıllı ilahiyatçının doğal olarak varacağı bir sonuç. Tüm kutsal metinler, diğer kutsal metinleri gereksiz kılan İslam'a götürür' demişti. 'Sinead O'Connor'ın Müslüman olma anı' adlı videoyu izlemek için tıklayın. Ünlü Hollywood oyuncusu Ellen Burstyn, Katolik bir ailede büyümesine rağmen 30'lu yaşlarda İslam'la tanışarak Müslüman oldu. Burstyn, röportajında Müslüman olduktan sonra hayatının çok farklı yerlere gittiğini söyledi. Dünyaca ünlü müzisyen Cat Stevens, kariyerinin zirvesindeyken Müslümanlığa geçmesinin ardından adını 'Yusuf İslam' olarak değiştirdi. İslam'a geçiş öyküsünü ise şu sözlerle dile getirdi: 'Çok zor durumdaydım. Pasifik Okyanusu'nun ortasında bir defasında yüzmeye çalışıyordum, bütün gücümü kaybettim. Suyun üzerinde kalmak için tüm gücümü harcadım. O an dinim ortaya çıktı. Allah'ım lütfen beni kurtar dedim. Benim dinim buydu, Allah beni kurtardı, ben oradan kurtuldum ve Kur'an'a ulaştım.' Yusuf İslam, hayatının dönüm noktası olarak nitelendirdiği Müslümanlığı seçmeden önce Ortodoks bir aile öğretisiyle yetişmişti. Onun İslam'a geçişi gerek İngiltere'de gerekse tüm dünyada büyük bir şaşkınlığa sebep olmuştu. 1978 yılında çıkardığı 'Back to heart' albümünden sonra müziği bırakarak kendini dine adadı. 1982 yılında, ünlü filozof Roger Garaudy İslam'ı seçti. Garaudy, Türkiye'de 20'inci yüzyılın ikinci yarısından itibaren tanınmaya başlayan bir isimdi. 1960'larda dilimize çevrilen 'İslamiyet ve Sosyalizm' adlı eserinde İslam'la ilgili fikirleri, adeta onun ileride Müslüman olacağının bir işareti gibiydi. Fransız filozof kendini, insanoğluna yönelik baskıların, zulümlerin ve eşitsizliklerin ortadan kaldırılması için bir çare bulmaya adamıştı. Bu sırada yaptığı çalışmalarsa onu İslam'a ulaştırdı. Garaudy'nin 'Yaşayan İslam', 'İslam ve İnsanlığın Geleceği' gibi çok sayıda eserinden çıkarılabilecek sonuç şudur: İnsanlığın evrensel barışa ve kimsenin kimseyi ezmediği sosyal adalet düzenine erişebilmesinin zemini Kur'an'dır. Onun gözünde Kur'an, hiç eskimeyen, daima yenilenen bir kitaptır. Garaudy düşüncelerini şu sözlerle anlatmıştı: 'Dünyada her fikir, her söz, 50-100 sene içinde eskiyip değerini yitirmeye mahkûmdur. Bunun tek istisnası Kur'an'dır. Eskimediği gibi her geçen gün daha da anlaşılır hale gelmekte, adeta gençleşmektedir.' Ünlü filozof Müslüman olduktan sonra Filistinli mazlumlara da sahip çıktı. Filistinlilerin haklarını savunmanın bir Müslüman için kaçınılmaz bir dava olduğuna inandı. 'İlahi Mesajlar Toprağı Filistin'i ve 'İsrail, Mitler ve Terör'ü yazdı. Garaudy, her iki eserinde de İsrail'in hukuksuz uygulamalarına karşı çıktı. 'Hitler'in soykırımını dillerinizden düşürmüyor ama şimdilerde asıl sizler Filistinlilere karşı amansız bir soykırım yapıyorsunuz' diye haykırıyordu. Garaudy'nin sözleri Yahudi lobisini rahatsız etti, eserleri yasaklandı. 2012'de hayatını kaybeden Garaudy'den geriye fikirlerini kaleme aldığı kitapları kaldı. Arsenal'in unutulmaz futbolcularından biri olan Thierry Henry de geçtiğimiz yıllarda Müslüman olduğunu açıklamıştı. Henry, İslam'la tanışmasında takım arkadaşlarının etkisi olduğunu anlatarak 'İslamiyet benim için her şeyden önce gelmeye başladı' dedi. Henry, 'Diğer dinlere mensup olan insanlara sesleniyorum. İslam'ı merak ediyorlarsa etraflarına baksınlar, dünyayı gözlemlesinler, o zaman İslam'ı anlayacaklardır' şeklinde konuştu. Futbol kariyerinde Real Madrid geçmişi bulunan bir dönem Elazığspor'da forma giyen Fransız futbolcu Julien Faubert de İslam'ı seçenler arasında. Faubert, Cezayir asıllı bir Müslüman ile evlenmesinin ardından Müslüman oldu. Bir dönem Galatasaray forması giyen Franck Ribery de Müslümanlığı seçen isimlerden biri. Ribery, 2006 yılında ilk kızının doğumunun ardından Müslüman olduğunu açıklamış, Kur'an-ı Kerim'i defalarca okuduğunu ve çok etkilendiğini dile getirmişti. İslam'ı seçtikten sonra 'Bilal' ismini alan ve her maç öncesinde sahada dua eden Ribery, Almanlara özgü şampiyonluk kutlamalarında alkol sebebiyle geri planda kalmayı tercih ediyor. 2013 yılında Bayern Münih'te forma giydiği dönemde şampiyonluk kutlamaları saha içinde yapılmaya başlanmış, Ribery'nin başından aşağı bira dökülmesi, Müslüman oyuncuyu oldukça kızdırmıştı. Maçtan önce takım arkadaşlarını ikaz ettiğini belirten Ribery, 'Ben onları sakın bana böyle bir şaka yapmayın diye uyardım. Boateng ile bir daha konuşmayacağım. Benim Müslüman olduğumu bile bile bana bunu yaptı' sözleriyle kızgınlığını dile getirmişti. Fenerbahçe'nin eski futbolcusu, Chelsea'nin Fransız yıldızı Nicolas Anelka, 2004 yılında arkadaşlarıyla yaptığı bir din söyleşisinde, İslam'dan oldukça etkilendi. Birleşik Arap Emirlikleri'nde bir camide şehadet getirerek İslam'ı seçen yıldız futbolcu, Mekke ve Medine'yi de ziyaret edip umre görevini ifa etti. Adını 'Bilal Abdusselam' olarak değiştiren Anelka'nın İslam dinini seçmesi, İngiliz ve Fransız basınında büyük yankı uyandırdı. Amerikalı yazar Şems Friedlander, 1940 yılında Rus Yahudisi bir ailenin çocuğu olarak New York'ta doğdu. Mevlevilerle tanıştıktan sonra Mevlana'nın 'gel' çağrısına uydu. Friedlander, yaşadığı dönüşümü 'İslam hayatın her yerinde olmalı bu yüzden bütün hayatımı İslam'a entegre ettim. İslam, bir hayat tarzıdır. İslam'ı hayatınızdan ayrıştıramazsınız' sözleriyle vurgulamıştı. Boksun efsane ismi Muhammed Ali, İslam'ı sonradan seçenlerden biri. Sözde 'Özgürlükler Ülkesi' Amerika'nın 50-60 yıl önceki hali içler acısıydı. Siyahiler ikinci sınıf vatandaş olarak görülüyor; insan hakları ve özgürlükler ayaklar altına alınıyordu. Martin Luther King ve Muhammed Ali, bu adaletsizlikler karşısında mücadele veren önemli isimlerden oldu. O zamanki adıyla Cassius Marcellus Clay, 1964'te 22 yaşındayken dünya şampiyonu oldu. Şampiyonluğun ardından ülkesine döndükten sonra bir restorana gidip sandviç yemek istedi ancak o dönemde restoranlarda siyahilere servis yapılmıyordu. O gün Clay orada yemek yiyemedi. Yaşadığı hayal kırıklığıysa hayatını değiştirdi. Kendini sorgulamaya ve köklerini araştırmaya başlayan Clay, Afrika kökenli olduğunu ve dedelerinin İslam dinine inandığını keşfetti. Siyah beyaz ayrımına karşı çıktığı, hak ve eşitlik kavramını savunduğu için İslam'ı seçti ve Muhammed Ali ismini kullanmaya karar verdi. Katıldığı bir televizyon programında 'Bir koruman var mı?' sorusunu şu sözlerle yanıtlamıştı: 'Bir korumam var, evet! Gözleri olmasa bile görebilen, kulakları olmasa bile duyabilen, hafızası olmadan her şeyi hatırlar. Bir şeyi yaratmak istediğinde ona sadece 'ol' demesiyle oluverir. Ama bu dilin söylediği ya da kulakların duyabileceği bir söz değildir. En gizli düşünceleri bile duyandır. Tahmin et bu kimdir? O Allah'tır. Benim korumamdır. O, senin de korumandır.' 'Muhammed Ali 74 yıla neler sığdırdı?' adlı videoyu izlemek için tıklayın. Amerikalı siyasetçi ve insan hakları savunucusu Malcolm X'in İslam'a uzanan hikâyesi hapishane günlerinde başladı. Siyahi milliyetçiliğini savunan Eliyah Muhammed ile tanışması bu yıllarda gerçekleşti. 7 Ağustos 1952'de hapisten çıkar çıkmaz Eliyah'ın örgütü Nation of İslam'a katıldı. Little olan soy ismini X olarak değiştirdi. Bu, 'davanın isimsiz savunucusu' anlamına geliyordu. Ancak Malcolm X 1964'te ırkçı olarak tanımladığı ve bunu İslam'a aykırı bulduğu için Eliyah Muhammed ve Nation of İslam'la yollarını ayırdı. 'Irkçılığın karşısında dimdik duran Müslüman lider: Malcolm X' adlı haberimizi okumak için tıklayın. Ardından Müslüman ülkelerin diplomatlarıyla görüşerek İslamiyet hakkında bilgiler aldı. Malcolm, hayatının bu döneminde El Hacc Malik El Şahbaz adını kullanmaya başladı. Nisan 1964'te kutlu bir yolculuğa niyet etti. Önce Mısır'a, ardından kutsal topraklara gitti. Orada yaşadıklarını eşine şu sözlerle anlatmıştı: 'Betty, bu sözlerime belki şaşıracaksın ama gözleri mavi, saçları sarı, tenleri bembeyaz olan Müslüman kardeşlerimle aynı bardaktan su içtim, aynı kaptan yemek yedim. Biz, hepimiz kardeşiz. Rengimiz ya da ırkımız ne olursa olsun, hepimiz insanız ve aynı Allah'a inanıyoruz.' Ülkesinde her türlü ayrımcılığa maruz kalan Malcolm X, Mekke'de gördükleri karşısında şaşkınlığa uğradı. Herkes ona selam veriyor, onunla kucaklaşıyordu. Kutsal topraklarda gördüklerinden sonra her şeye daha farklı bakmaya başladı. Malcolm X, bir konuşmasında şöyle demişti: 'Mekke'ye hac ziyaretim sırasında gördüm ki, bu ülkede kendini korumak için siyahlarla yan yana duracak birçok beyaz var.' 'Malcolm X'ten mektup: Türkiye ile ilgili propagandalar yalan!' adlı haberimizi okumak için tıklayın. Geçmişten günümüze siyaset, sanat ve futbol dünyasından pek çok farklı isim İslam'ı seçti ve seçmeye devam ediyor. Müslüman nüfus artık sadece Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya Pasifik bölgelerine özgü değil. Dünyadaki Müslüman nüfusun beşte birinden fazlası bugün Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya'da yaşıyor. Müslümanların sayısının Avrupa'da 44 milyonu, Amerika'daysa 5 milyonu aştığı biliniyor. Araştırma şirketlerinin yaptığı çalışmalara göre, 2030 yılına gelindiğinde Avrupa'da yaşayan Müslüman nüfusunun yüzde 8'i, 2050 yılında ise yüzde 20'yi bulması yani 75 milyonluk nüfusa ulaşması bekleniyor. Dünya üzerindeki Müslüman sayısı her geçen gün artıyor. 2015 yılı itibari ile dünyadaki Müslüman nüfusun 1,8 milyar olduğu tahmin ediliyor. Bu sayı ise dünya nüfusunun yüzde 23'üne tekabül ediyor. Yapılan araştırmalar İslam'ın dünya üzerinde en hızlı yayılan din olduğunu ortaya koyuyor. Son bulgulara göre İslam, Hristiyanlıktan sonra dünyadaki en yaygın din konumunda. Avrupa'da 30 ülkede tahminen 25 milyon 800 bin Müslüman yaşıyor. Müslümanlar, Avrupa nüfusunun yaklaşık yüzde 5'ini oluşturuyor. Bu sayı 2010'da 19 milyon 500 bin olarak hesaplanmıştı. Pew Research Center'ın tahminine göre, 2016 yılında Avrupa'daki Müslüman nüfusunun genel nüfusa oranı ise şu şekilde: Fransa'da 5 milyon 720 bin Müslüman bulunuyor. Ülkenin genel nüfusuna oranı yüzde 8,8. 2014'te başlayan göç dalgasıyla çoğu Suriye, Irak ve Afganistan'dan Avrupa'ya her yıl yarım milyon insan sığındı. Araştırmalar, 2050'de bazı Avrupa ülkelerinde Müslüman nüfusun üçe katlanabileceğini öngörüyor. Yüksek göç oranı devam ederse Almanya'nın yüzde 6 olan Müslüman nüfusu, 2050'de yüzde 20'yi bulacak. Ancak, Avrupa ülkeleri sınırlarını tüm göçmenlere ve mültecilere kapatsa bile, kıtadaki Müslümanların oranı gelecek 30 yılda artmayı sürdürecek. Müslüman nüfus ve göç arasındaki ilişkiye dair üç farklı senaryo öngörülüyor. Bunlardan ilki, sıfır göç ihtimali. Önümüzdeki 35 yıl hiç göç yaşanmazsa Avrupa'nın Müslüman nüfusu yüzde 4,9'dan 7,4'e çıkacak. Kıbrıs dışarıda tutulduğunda, en kalabalık Müslüman nüfusa yüzde 12,7 oranıyla Fransa ev sahipliği yapacak. İkinci senaryo, sığınmacı akınının durması ancak diğer sebeplerden göçün devam etmesine dayanıyor. En olası görünen senaryoya göre Batı Avrupa ülkelerinde Müslüman nüfusunda büyük bir sıçrama yaşanması bekleniyor. Avrupa'da şu an Müslüman nüfusu 26 milyon. Bu rakamın 2050 yılında 75 milyona ulaşacağı tahmin ediliyor. Buna göre İsveç'te Müslüman nüfusun genele oranı yüzde 20,5'i, İngiltere'de yüzde 16,7'yi, Finlandiya'da yüzde 11,4 bulacak. Üçüncü senaryo, yoğun göçün 2050'ye kadar sürmesi ihtimaline dayanıyor. Bu senaryoya göre 35 yıl sonra Müslümanların nüfusa oranı İsveç'te yüzde 30,6'yı, Finlandiya'da yüzde 15'i,Norveç'te yüzde 17'yi bulacak. Almanya'da da Müslümanların oranı yüzde 20'ye çıkacak. Avrupa'nın Müslüman nüfusu sadece göçle artmıyor. Müslümanların doğum oranı da diğer dinlerin mensuplarına göre yüksek. Müslümanlar ayrıca Avrupa'nın genç nüfusunu oluşturuyor. Müslümanların Avrupa'daki sayısının 44 milyonu, ABD'de ise 5 milyonu aştığına dikkat çeken Küresel Müslüman Diaspora Raporu'na göre 2030 yılında Avrupa nüfusunun yüzde 8'i, Amerika nüfusunun ise yüzde 2,1'i Müslümanlardan oluşacak.

Dünyaca ünlü isimler nasıl Müslüman oldular?

‘İSLAM KARŞITI’ KİTAP YAZARKEN MÜSLÜMAN OLDU