Hafızasında kırk bin mısra bulunduran bir şair: Sedat Umran
Dünya hayatı nihayetinde bir oyun ve eğlenceden ibarettir. O halde bu hayatı anlamlandırmak, faydalı işler yapabilmek bizim elimizde olan temel gayemizdir. Bazı insanlar hayatlarını belli bir alana hasreder, o alanla alakalı okuyabilecekleri, öğrenebilecekleri her şeye kendilerini verir, toplayabildikleri kadar malzeme toplamaya gayret ederler. Bu kendini adama durumu gönüllülük esasına dayanır. Çünkü sanat, zorlamayı asla kabul etmez. Zorlama üzerinden ortaya çıkan sanat eseri zamanla değerini yitirir. Sanatsal sezgi insanın her daim içerisindedir ama bunu ortaya çıkaran da sanatsal çabadır. 2013 senesinde aramızdan ayrılan "eşya şairi" Sedat Umran da böyle bir zat idi. Hayatını yalnız geçirmiş, nerdeyse tüm vaktini şiire ayırmış büyük bir münevverimizdi…
SEDAT UMRAN KİMDİR?
Sedat Umran'ın sanat anlayışına geçmeden önce hayatı hakkında kısa bir bilgi edinmek onu daha iyi anlamamıza yardımcı olacaktır.
➡ Sedat Umran 1926 yılında Kumkapı'da doğdu. Aslen Islahiyeli bir aileye mensuptur. Çocukluğu ve gençliği İstanbul'un neşeli, sakin sokak, cadde ve sahillerinde geçti. Yetişme tarzı itibariyle İstanbulluluğa dair tüm hasletleri kendi üzerinde topladı. Son eski İstanbul beyefendilerinden sayılan Umran, Haydarpaşa Lisesi mezuniyeti sonrası -başarısız bir İktisat Fakültesi denemesini saymazsak- Alman Dili ve Edebiyatını tercih ederek Almancanın uçsuz denizlerine açıldı. Okulla arası hiçbir dönem iyi olmayan Umran kendisini sanat, edebiyat ve felsefeye adadı. Alman şair ve filozoflarına duyduğu ilgi sebebiyle Almancaya yöneldi ve okulunu bu şekilde bitirebildi.