Fransa ‘terörizm’den ne anlıyor?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın emriyle Fırat'ın doğusuna yönelik Barış Pınarı Harekâtı, geçtiğimiz günlerde başlatıldı. Harekât kapsamında, Fırat Nehri'nin doğusundaki Ayn El Arab, Tel Abyad ve Tabka, Kamışlı, Amude ve Rasulayn ilçeleri ile Deyrizor terörden arındırılacak. Barış Pınarı Harekâtı, bölgedeki terör koridorunu ortadan kaldıracak ve burada bir terör devleti kurulması önlenmiş olacak. Türkiye'nin başlattığı bu operasyon, ABD ve Batı ülkelerinin karşı çıkmasına rağmen kararlılıkla devam ediyor. Teröre karşı gerçekleştirilen bu harekâta karşı çıkan ülkelerden biri de Fransa. Geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Fransa Savunma Bakanı Parly, ülkesinin, Türkiye'nin bölgeye barış ve huzur getirmek amacıyla başlattığı Barış Pınarı Harekâtı'nda kullanma ihtimali olan her türlü savaş teçhizatının ihracatının durdurulması kararını aldığını belirtti. 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri'nde A Milli Futbol Takımımız, Fransa ile yaptığımız ikinci maçta, 81. dakikada attığımız golün sevincini Mehmetçik'e selam vererek göstermişti. Fransız yayıncı kuruluşu ise Milli Takımın 'asker selamı' ile gösterdikleri gol sevincini yayınlamadı. Bu selam, başta Fransa olmak üzere Avrupa'daki pek çok ülkeyi rahatsız etti ve Batı medyasında manipüle edici haberlere malzeme olarak kullanıldı. Fransa'yla berabere kalarak puanını 19'a yükselten ve liderlik koltuğundaki yerini koruyan Milli Takımımızın bu başarasını hazmedemeyen Fransa, golden sonra verilen asker selam nedeniyle UEFA'yı ülkemize yaptırımda bulunmaya çağırdı. Fransa Spor Bakanı Roxana Maracineanu, asker selamının sporun ruhuna aykırı olduğunu belirterek, 'UEFA'dan yaptırım talep ediyorum' dedi. Asker selamı veren futbolcularımızdan rahatsız olan, hatta gol sevincimizi yayınlamayan Fransızlar, 2018 yılında futbolcu Griezmann'ın yaptığı hareketi ise görmezden geldiler. Griezmann, 2018 Dünya Kupası seremonisinde Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a asker selamı vermiş fakat bu hareketi Avrupa basını yadırgamamıştı. Terörizmi durdurmak amacıyla attığımız her adıma muhalefet eden Fransa, Türkiye'nin terör koridorunu ortadan kaldırma hedefiyle başlattığı Barış Pınarı Harekâtı'na da karşı çıkıyor ve bu minvalde her olayı bir manipülasyon aracı olarak kullanmaya çalışıyor. Peki, Fransa'nın 'terörizm' algısı tam olarak ne? Fransa'nın gerçekleştirdiği katliamlar ve sömürgecilik tarihi bu konuda bizlere neler söylüyor? Dünya tarihinin en bahtsız kıtası ve insanları şüphesiz Afrikalılar. Afrika'nın da şüphesiz en büyük vahşisi Fransa. Fransa'nın Senegal, Burkina Faso, Fildişi Sahili, Mali, Gine, Nijer, Togo, Çad, Kongo, Kamerun, Benin, Gabon, Ekvator Ginesi ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi devletlere yaptığı zulümler tarihin sayfalarında acı ve kara bir leke olarak kaldı. Başta Fransa olmak üzere Avrupalılar, Afrika'nın bütün kaynağını kurutarak, milyonlarca insanın katledilmesinde, hükümetlerin yıkılıp iç karışıklıkların çıkmasında başrolü oynadı. İşin acı yanı ise yukarıda ismi geçen devletler hâlâ Fransa'ya sömürge vergisi veriyor. Fransa'nın sömürdüğü Afrika ülkelerinden yıllık 500 milyar dolardan fazla gelir elde ettiği ifade ediliyor. Fransa tarihinin önemli kısmı soykırım, sömürü ve katliamlardan oluşuyor. 1954'ten 1962 yılına kadar süren 8 yıllık Cezayir Bağımsızlık Mücadelesinde 1 milyon Cezayirli yaşamını yitirdi. Ruanda'da ise Fransızların katliama göz yumması yüz binlerce kişinin hayatına mal oldu. Cezayir'de halk, kendilerine verilen bağımsızlık sözünün tutulacağı düşüncesiyle, sokaklara çıktı. Ancak Fransa, her zaman olduğu gibi verdiği sözü tutmadı. Yürüyüşe katılan halkın üzerine işgalci Fransız askerleri tarafından ateş açıldı. Masum insanlar, evlerinden alınarak vahşice öldürüldü, yerleşim yerleri yıkıldı. Fransız askerleri, tek suçları ülkelerinin bağımsızlığını isteyen binlerce Cezayirliyi katletti. Fransız sömürgesi olan Cezayir, Nazi Almanya'sının işgali altındaki Fransa'ya kendi bağımsızlıkları karşılığında askeri destek sağladı ve karşılığında Fransa'dan bağımsızlık sözü aldı. Sonuç olarak Cezayirli askerlerinin de yardımıyla Naziler, Fransa'dan çıkartıldı ve Fransa tekrar Fransızlara kaldı. Sözünü tutmayan askerler, öldürmekle yetinmeyip Cezayirli Müslüman kadınlara tecavüz ettiler. Katledilen on binlerce Cezayirlinin bir kısmı şehir dışında açılan dev çukurlara gömüldü. Bir kısmı ise kamyonlara doldurularak kireç fırınlarında yakılmaya götürüldü. Cezayirlilerin cesetleri, Nazi fırınlarına benzeyen ölüm fırınlarında yakıldı. 1945 yılı, tarihe Fransa'nın utanç yılı olarak kazındı. Fransa'da katliama yönelik çıkan ufak sesler, kamuoyu tarafından görmezden gelinip ötekileştirildi. Bunun yanında, Fransa'nın Afrika'da gerçekleştirdiği tek katliam Cezayir katliamı değildi. Fransa hemen hemen girdiği tüm Afrika ülkelerinde benzer katliamlar gerçekleştirmişti. Tüm bunlara karşın, günümüzde Orta Afrika'da Müslüman zulmünü ve katliamını sürdüren Fransa'ya hala 'terörist' denilmiyor. Fransa'nın bu konuda tarihe geçen bir başka dönemi ise 'Terör Dönemi' olarak adlandırılan ve Fransız İhtilali sonrası gerçekleştirilen katliamlar. 1789 yılında gerçekleşen Fransız İhtilali sonrası, ülkede birçok idam gerçekleştirildi. Bu dönemde, Doktor Joseph-Ignace Guillotin'in geliştirdiği Giyotin adlı ölüm makinesi ile binlerce kişi idam edildi. Fransız İhtilâli'nde, özgürlük, eşitlik, kardeşlik düsturlarıyla yola çıkılmıştı. Ancak, 1789'dan itibaren yaklaşık dört yıl içinde 15 binden fazla kişinin idamında Giyotin kullanıldı. Dünya tarihine 'Terör Dönemi' olarak geçen bu dönemde Fransa'da birçok insan halk meydanlarında idam edildi. Giyotin ile idam edilenler arasında Pellettier gibi hırsızlar da; Kraliçe Marie Antoinette ve Kral XVI. Louis gibi asiller de; entelektüeller ve politikacılar da vardı. Yani neredeyse cumhuriyet karşıtı, hatta cumhuriyet karşıtı olma potansiyeli taşıyan herkes, meydanlarda kurulan bu makine ile katledildi. Giyotin, 16'ıncı yüzyılın sonlarına doğru Fransa'da yaygınlaşmaya başlasa da ortadan kaybolması uzun zaman aldı. İdam cezasının 1981 yılına kadar yasal olduğu Fransa'da, halka açık son idam 1939 ve son idam da 1977 yılında gerçekleşti. 25 Nisan 1792 yılında Nicolas Jacques Pellettier'in idamı ile dünya tarih sahnesine çıkan Giyotin, yaklaşık iki asır boyunca Fransa'nın yanı sıra bazı başka devletler tarafından da kullanıldı.

Fransa ‘terörizm’den ne anlıyor?

TERÖR KORİDORUNU YOK EDECEK OLAN HAREKÂT