Arif Nihat Asya'nın "Kubbeler" eserinden alıntılar

✒ Dün başlar seferber, eller seferber; Kurşun eritildi, mermer çekildi. Bunlar, bu kubbeler, bu minareler Akçayla olacak işler değildi. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Böyle bir gemide yendi suyu Nûh. Ve bu yelkenlerde kanatlandı rûh. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Taşıtıp kalyonla pırlanta, inci Abide haline koydu sevinci Gergefle işleyip, bir inci sultan Ki çiçek verirdi saksıya koysan. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Bulabildinse ey yolcu yerini Hepsinin alnında altından bir ay. Seyret İstanbul'un camilerini Minare minare, kubbe kubbe say! Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Açılır masmavi burda gökyüzü, Gümüşten sütunlar üstünde durur... Kiminin gölgesi, dinlenir yerde, Kiminin beyazı sulara vurur. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Allah'a giden yol buralardadır: Kapılar açılır şerefelerden... Buradan uğurlanır mübarek aylar Bayram burada başlar arifelerden. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Mihraplar, kemerler, kubbeler yapmış, Sultanı, çerisi, pîri, veziri Nesilden nesile götürsün diye Kanatlar üstünde şanlı Tekbîri. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Nice başbuğların açtığı yolda - Biri yârdan geçmiş, öteki serden – Yolcular gidiyor yarına doğru, Kafile kafile bu köprülerden. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Kuşun uçuş, gülün açış saati, Tanrı'nın fermanı, yüce kubbede... Duyulur uyanık 'Fatih'in 'Uyan!' Dediği uzaktan 'Sultan Ahmed'e. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Diken dikmiş, yakan yakmış mumunu... Şamdanlar şamdanlar... ulu şamdanlar; Ki aydınlığıyla, asırlar boyu Yolunu bulurdu yolda kalanlar. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Burada kubbe kemer ve mihrap olmuş, O kıvrak şekil ki serhatte yaydı; Atlas bayrakların dalgalarında Rüzgarla öpüşen, ince bir aydı. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Kimi yıkanırken şadırvanlarda Tekbir'e 'Hu Hu'lar katıyor kimi: 'Beyazıt' önünde güvercinlerin İncidir yemi... Söyleyin ey nazlı haber kuşları: Tuna boylarından müjde geldi mi? Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Uzaklarda kırık minarelerde Gökte bir kapıyı vurur leylekler; Bir gün açılacak o büyük kapı Ve kanadlar, yere inmeyecekler! Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ - Taraf taraf, kol kol - şu yamaçlardan Aktıkça fetihler tarihi Türk'ün Kubbeler erecek bir gün murada Ve minareler, dal verecek bir gün. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Geçerken altından bu loş kemerin Menekşe menekşe, gül güldür içi... Kapanmaz kapısı Allah evinin Ki beş vakit gürül gürüldür içi. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Çiniler çiniler, taze çiniler: Boyası göz nuru, fırçası kirpik... Ey sanat, ' Kuruyan dallarımıza Bir yeşil yaprak ver ' demeye geldik. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Biri hattın; biri mermerin, tuncun, Kurşunun sırrını aramış bulmuş: Yesâri elinde 'Lafza-i Celâl' Sinan'da kubbeyle minare olmuş. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ İşte bir kubbe ki söyler saati... Yolcu ilk, dalgalar son cemaati... Mavidir çinisi, 'Yeni'dir adı; Mermerini sisler, karartamadı. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ 'Şehzade', 'Lâleli', 'Hasekisultan'... Hepsinin üstünde Süleymaniye... Süleymaniye'den, Ayasofya'dan Yollar iner dal dal Yenicami'ye. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Yelken yelken, seren seren gemiler: Yamaçta, kıyıda, yolda Camiler, Bu Horasan, mermer kurşun dağları Omuzunda taşıdığı çağları. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Taşıyacak daha çağlar boyunca Ve yer çekmeyecek, yere koyunca. Yolları arkada bırakan hızla; Kanatlarımızla, atlarımızla Aşarken toprağı, taşı, denizi Bu kurşun memeler emzirdi bizi. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 ) ✒ Böyle bir gemide, yendi suyu Nûh... Ve bu yelkenlerde kanatlandı rûh. Arif Nihat Asya (1904 - 1975 )