Divan edebiyatının ‘inci’ değerindeki kadın şairleri

Osmanlı döneminde her ne kadar kadın şairlerin şiir söylediği bilinse ve divanları mevcut olsa da altı yüz yıldan fazla süren bir dönem düşünülürse sayılarının bir elin parmakları kadar bile olmadığı malumdur. Geleneksel dönemde edebiyat tarih ve tenkidinin yerini tutan tezkirelerle sınırlı kalan edebî araştırmalarda adı geçen kadın şair sayısı, bu durumun en önemli kanıtıdır. Peki, çoğu ilmiye sınıfına mensup ailelerin yüksek eğitim almış, yalılarda büyümüş, batı dilleri de dâhil dört beş dil bilen, zekasıyla saray ahalisini bile büyüleyen divan şairi kadınlar kimlerdir? İşte o kadınlar…

Yayınlanma Tarihi: 08.03.2020 16:35

Zeynep Hatun

Kaynakların çoğunda Amasyalı olarak geçen Zeynep Hatun, kadı Mehmet Çelebi'nin kızı olarak dünyaya geldi. Asıl adı Zeynü'n Nisa' olan şairin doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte Fatih Sultan Mehmet döneminde yaşamış olduğu düşünülmekte. Babasının entelektüel kimliği Zeynep Hatun'un da iyi bir eğitim görmesine, Arapça ve Farsça öğrenmesine beste yapacak derecede musiki bilmesine sebep oldu. Kendini her anlamda yetiştiren bir kadındı.

Aşık Çelebi tezkiresinde Âşık Çelebi, onun II. Bayezid devrinde oğlu Şehzade Ahmed'in hizmetinde Mihrî Hatun'la aynı dönemde yaşadığını, birlikte kaside ve methiyeler yazdıklarını bildirdi. Bu sebeple Zeynep Hatun ile çağdaşı Mihri Hatun edebiyat camialarınca birlikte anılan iki isim oldu. Ayrıca Nazan Bekiroğlu da Osmanlı Kadın Şairleri isimli çalışmasında bu iki kadın şairin arasının iyi olduğundan, karşılıklı şiir söyleşmeleri yaptığından ve Zeynep Hatun'un divanının Fatih Sultan Mehmet adına düzenlediğinden bahseder.

Sehi Bey Heş Behişt tezkiresinde Mihri Hatun ile Zeynep Hatun'un şiirlerini över. Aşık Çelebi Meşairu'ş Şuara adlı kitapta Zeynep Hatun'un evlendikten sonra şiir meclislerine katılmayı bıraktığını yaşamının son döneminde de şiir yazmayı bırakarak inzivaya çekildiğini anlatır.

Zeynep Hatun'un günümüze ulaşan şiirleri onun devrinin önemli şairlerinden biri olduğunu gösterir. Nihat Sami Banarlı'nın Türk Edebiyatı Tarihi'nde ifade ettiği gibi edebiyatımızda unutulmaz bir isim olmasını sağlayan gazeli ve özellikle raksân bir ifade ile söylemeye muvaffak olduğu kıt'ası, bir Kur'an ve tasavvuf kültürüyle, raks eder gibi musikili bir dil ve aruz anlaşmasıyla söylendi. Şeyhî'nin gazeline yazdığı nazire gazeli bir münâcât beyti ile taçlandırıldı. Divan ve iman kültürüyle yoğrulmuş bir söyleyişle devam eden Zeynep Hatun'un şiiri, zarif hikmetler ve teşbihlerle süslüdür.

"Keşf et nikâbını yeri göğü münevver et
Bu âlem-i anâsırı firdevs-i enver et

Depret lebini cûşa getir havz-ı kevseri
Anber saçını çöz bu cihânı muattar et"

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.