Dünyanın yarası: Sadık Hidayet
Sadık Hidayet, Doğu'nun çıkmazlarını iyi teşhis etmiş ve bu dilemmalardan özgün karakterler yontmayı bilmiştir. Onun karakterleri bir çölün ortasında başka bir çölü arayan tiplerdir. Karakterlerin karamsarlığı; doğup, büyüdükleri, yaşadıkları coğrafyanın tekmil yüklerinin toplamıdır.
DOĞU'NUN TA KENDİSİ
Çağdaş İran Edebiyatı'nın en büyük isimlerinden Sâdık Hidâyet'e uzun yıllar boyunca "Doğu'nun Kafkası" yakıştırması yapılsa da, bunları klişe tespitler olarak bir kenara koyup ona "Doğu'nun ta kendisi" diyebiliriz.
Burjuva bir ailenin çocuğu olan Hidayet, 1903 yılında Tahran'da dünyaya gelmiş. Fransız Lisesi'ne girene kadar olan çocukluğu, cemiyet hayatından çok uzakta genellikle evin bahçesinde, bir başına geçmiş. Lise yıllarında Batı'nın tesirine giren İran'da, entelektüel ortamlarda bulunmayı yeğlemiş. Okumalarına bu yıllarda modern İran şairleriyle başladıktan sonra Hâfız-ı Şirazi, Hayyam, Fuzuli, Kafka, Rilke, Poe, Çehov gibi isimleri keşfetmiş.