Edebiyatımızdaki en ünlü tezkireler
Sözlükte "anmak, hatırlamak" manasındaki zikr kökünden türeyen tezkire, "hatırlamaya vesile olan şey" demektir. Terim olarak eski dönemlerde yazılan biyografik-antolojik eserleri ifade eder. İslam telif geleneğinde zamanla farklı özellikler kazanarak gelişen tezkireler, esas nitelikleri bakımından günümüzdeki biyografik/antolojik sözlüklere benzer özelliklere sahiptir. Yapılan çalışmalarda sık sık adı geçen ve faydalanılan tezkireler, edebiyat tarihimizde önemli bir rol üstlenir. Peki, edebiyatımızdaki en ünlü tezkireler ve bu tezkirelerin muhtevaları nelerdir? İşte araştırmalarda başucu kitabı yapılabilecek tezkireler...
ALİ ŞİR NEVAİ- MECALİSÜ'N-NEFAİS
Semerkant'ta Hüseyin Baykara adına Çağatay Türkçesi'yle yazılan Mecâlisü'n-nefâis, Türk diliyle kaleme alınmış ilk tezkire olması yanında gerek XIV ve XV. yüzyıllar Orta Asya Türk dünyasının sosyal ve kültürel hayatına ışık tutması, gerekse devrinin edebî hayatıyla şairleri hakkında bilgi vermesi bakımından önemlidir.Eserin 896 (1491) veya 897'de (1492) yazıldığını belirten kaynaklar yanında yalnız ikinci meclisin yazılış tarihinin 896 olduğunu, Ali Şîr Nevâî'nin çalışmasını 903 (1498) yılında ikinci defa gözden geçirerek yirmi üç şair ilâvesiyle yeniden telif ettiğini söyleyenler de vardır.
Mecâlisü'n-nefâis bir giriş ve "meclis" adıyla kayıtlı sekiz tabakadan meydana gelmektedir. Giriş bölümünde kitabın telif sebebini açıklayan Nevâî, Molla Câmî'nin Bahâristân'ı ile Devletşah'ın Tezkiretü'ş-şuarâ'sının değerli eserler olduğunu, Devletşah'ın pek çok zahmetle şairleri güzel bir şekilde topladığını ifade eder. Aynı türde başka eserlerin de bulunduğuna dikkat çeken Nevâî bu eserlerde yer verilmediği için zamanla unutulan birçok değerli şair hakkında bir kitap yazma arzusu beslediğini, nihayet Hüseyin Baykara'nın teşvik ve desteğiyle eserini yazmaya muvaffak olduğunu belirtir.