Gelenekten modern şiire Attila İlhan
15 Haziran 1925'te doğan Attila İlhan, modern şiirimizin köşe taşlarından biridir. O, çeşitli şiir anlayışlarının hakim olduğu dönemde, kendi sesiyle var olabilmeyi başarabilen şairlerdendi. "Babam şairdi, divan tarzında şiirler yazardı. Ben de elbet, hem onun şiir tutumunu yadsıyorum hem de kendimi ona kabul ettirmeye çalışıyorum." diyen Attila İlhan, sanatsal hayatının ilk dönemlerinde klasik şiire karşı mesafeli duruşunu sonrasında kaside ve gazel formunda yazdığı şiirlerle tamamen değiştirdi. Peki, Klasik edebiyata karşı mevcut eleştirilerin devam ettiği dönemlerde ünlü şairin divan şiirine bakışı nasıldı? Bu tesirle yazdığı şiir kitapları ve şiirler nelerdi?
CUMHURİYET DÖNEMİ ŞAİRLERİNİN DİVAN EDEBİYATINA KARŞI DURUŞLARI
Divan şiiri, Tanzimat döneminden Cumhuriyet'e kadar sert eleştirilere tabi tutulsa da hiçbir zaman bu edebiyat geleneğinden tam anlamıyla kopuş gerçekleşmez. Çünkü, Behçet Necatigil'in "Bile Yazdı" eserinde de dediği gibi '...şiir ne yana yönelirse yönelsin geçmişten tam kopamaz. Eski motif ve imgeleri de değerlendirmek, onlarla da beslenmek zorundadır.''
Divan şiirine karşı Cumhuriyet'in ilk yıllarında daha keskin olan reddedişler, şiirimizde İkinci Yeni hareketi ile dönüşüm ve yeniden yorumlanmaya tabi tutuldu. Bunun öncesinde ise 20. yüzyılın ilk yarısında edebiyatta birtakım tartışmalar dönmekteydi. Şairler arasında yaşanan hece-aruz tartışmalarıyla beraber serbest nazımla şiir söyleyenler de çoğunluğu teşkil ediyordu. Kimi şairler hecenin milli vezin olduğu konusunda ısrar ederken Yahya Kemal, bu dönemde neredeyse tek başına aruzun sesiyle edebiyatımızda büyük yankı uyandırıyordu. "Kafiye avcısı" olarak bilinen Necip Fazıl ise herhangi bir akıma bağlı kalmaksızın kendi şiir çizgisinde emin adımlarla ilerliyordu.