Gurbeti ve hasreti bavulunda taşıyan sürgün edebiyatçılar
"Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde"
Sürgünlük, hasreti, acıyı, özünün ruhundan çekilip koparılmasını, kimi zaman dil yarasını, yürek yarasını, yapayalnız kalmayı ifade eder. Sürgünde edebiyat denince de yine bu sözcükler her defasında kendisini açığa vurur. Türküsü dilden dile söylenir. İnsanın cennetten kovulmasıyla başlar bu türkü. Acılı gönül melodisi, insanın dünyaya anne karnından ayrılmasıyla söylenmeye devam eder. İçine kapanmak da bir tür sürgün sayılabilir. Kişinin kendine verebileceği belki de en büyük cezadır bu.
SÜRGÜN ÖLÜM CEZASIYLA EŞ DEĞER
"Ait olduğunuz bir yerin gerçekten var olduğuna ve bizzat kendinizin de orada olmadığına inanıyorsanız, hepsinden öte, oraya erişmenize engel olan biri ya da bir şey varsa, kelimenin basit anlamıyla sürgündesiniz demektir.
Eski çağlarda ve daha sonra Roma İmparatorluğu'nda adam öldüren kişiye verilen idam cezasının kimi zaman sürgün cezasına dönüştürülmesi, hatta katilin eğer isterse öldürülmek yerine sürgüne gönderilmesinin altında yatan ceza düşüncesi; sürgünün cezalarının en büyüğü olan ölümle bir tutulması, bu kelime hakkında bilgi sahibi olmamız açısından yeterli bir ifade tarzıdır.
Çok ilginç bir sözcük olan sürgün kelimesinden hareketle ortaya çıkan sürgün edebiyatı da farklı yönleri olan bir kavram.
Bir kısım yazar ve çizere göre sürgün edebiyatı kavramı içine dâhil edilecek olan kişi hakkında bizzat sürgün kararı almış olmalı yani rejim veya yönetim tarafından yeri, yurdu değiştirilmiş olmalı. Başka bir gruba göre ise sürgün edebiyatı kavramına dâhil edilecek olan yazar ve şairler resmi ideoloji veya yönetim tarafından sürgün cezasına çarptırılmasa da her ne sebeple olursa olsun yurdunu terk etmiş olması yeterli.