Fikriyat sözlükten az bilinen 50 eski kelime

Yadigâr olarak verilen şey, hediye, armağan. Rütbe, mertebe, derece, basamak, merdiven basamağı. Bol ürün veren, veremli, bereketli. Tesir eden, tesirli, etkili, içe işleyen, dokunaklı. Yoldaş, yol arkadaşı, arkadaş. Birlikte bulunan, samimi, canciğer arkadaş. Büyülenmişçesine tutkun, vurgun olan (kimse), âşık, çok beğendiği bir şey önünde şaşırıp kalan, şaşkına dönen (kimse), şaşkın, hayran. Güler yüz gösteren, hoş davranan Kesin olarak, kesin bir biçimde. Neşeli, hoş sohbet, konuşkan. Büyülü, çarpıcı, karşı konulmaz şekilde çarpıcı. Bir anlam bildirmeyen, ancak kulağa hoş gelen, gösterişli. Doğal olarak, elbette, tabi şekilde Toplumdan kaçan, insanlar arasına karışmaktan çekinen. Hiç ara vermeksizin, sürekli. Alaycı, gizli ve kinayeli biçimde alay. Çok sevilen bir şeyden ayrı kalmak. Uyanık, tetikte. Bir olayın işin sonu, baştan geçen bir olay, durum. Umutsuzluktan doğan karamsarlık, umutsuzluk. İyilik eden, iyi ve güzel ilker yapan, iyilikte bulunan, lütuf ve ihsan eden kimse. Sevinçli memnun kimse, mutlu, sürurlu. Bâzı eşyâlar üstünde görülen renk dalgalanmaları. Yanlışlıkla, hatâ ile. Koyuluk, koyu olma durumu, yoğunluk, Sayıca çok olma, kalabalık, çokluk. Ağırbaşlı, şerefli, onurlu, temkinli. Yardım, iyilik, lütuf medet etmek, şefkatle ilgilenme. Güler yüz gösteren, hoş davranan. Delicesine sevme. Küçük görme, hafif bulma, küçümseme. İnsanın yaradılışından gelen özellik, huy. Aslında, esasında özü itibarıyla Minnet etme, iyi görünme çalışma, borçlu hissetme. Yayılma, bulaşma, başkasına geçerek tesir etme Denge, dengini ölçme, ağırlıkların eşit olması. Üstün nitelikli insan, insanüstü Ölümden sonra dirilmek, yeniden canlanmak Görmezden gelme, vazgeçme Ekilmeksizin kendiliğinden biten ot Yaptıklarından pişmanlık duymayan, tövbe etmeyen, müşrik, zâlim gibi günahkârları adâletinin gereği olarak hak ettikleri cezâya çarptıran ve böylece mazlûmların, mağdurların intikāmını alan' anlamında esmâ-i hüsnâdan (Allah'ın en güzel isimlerinden)dır. Yardım, iyilik, lütuf meded etmek. Şefkatle ilgilenme, ihsân Bir kişinin veya bir eşyanın dışarıdan görünen dış yüzü. Kötü olan iki şeyden daha az kötü, zararı daha hafif olanı. Yaratılış ve huy anlamına gelir. Düş kırıklığı. İnsanlarla görüşmeyen, bir köşeye çekilmiş, yalnız kalmayı seven kişi. İç taraf, dahil, kalp, yürek. Sır saklama, kimseye sır açmama hali, sır tutarlık. Halis, katkısız, dosdoğru, her hali içten ve gönülden olan, ihlâs sahipleri, samimi ve doğru olanlar. Parlaklık, güzellik, tazelik, süs.

Fikriyat sözlükten az bilinen 50 eski kelime

BERGÜZAR