Tezhib sanatı ve bilinmesi gereken terimler
Eski bir süsleme sanatı olan ve Arapçada "altınlama, yaldızlama" anlamına gelen tezhibin geçmişi Uygurlara kadar uzanır. En eski örnekleri, Türklerin tarih sahnesine çıktıkları ilk devirlerden itibaren görülmüş; Osmanlı zamanında ise önemli bir gelişim süreci içerisine girmiştir. Daha çok el yazması kitapların sayfalarını ve hat levhalarının kenarlarını süslemede kullanılan tezhib sanatı ile ilgili terimleri derledik.
Tezhib
Yazma kitap, levha ve murakka'ların bezenmesinde ezilmiş varak altın ve çeşitli renklerin kullanılmasıyla uygulanan süsleme sanatıdır. Arapça'da "altınlama" anlamına gelir. Uygulamada tezhib yalnız altınla değil boya ile de yapılır. Daha çok el yazması kitapların sayfalarını, hat levhalarının kenarlarını süslemede kullanılmıştır.
Türk tezhip sanatının en eski örnekleri, Türklerin tarih sahnesine çıktıkları ilk devirlerden itibaren görülmüş, Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu, Beylikler ve Osmanlı Devleti'nin kuruluş devrinde motifler ve renkler açısından olağan gelişmesini yaşamıştır. Yavuz Sultan Selim tarafından zaferle sonuçlanan Çaldıran Muharebesi'nden (1514) sonra Tebriz'den İstanbul'a getirtilen sanatçılarla bu sanatta önemli ilerlemeler ve yenilikler gözlenmeye başlanmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman dönemi tezhip sanatı açısından zirvede olan bir dönemdir. Bu dönemde, zahriye, serlevha, sure başları ve hatime sahifelerinde zengin işçilik görülmeye başlanmış, altın çok kullanılmış ve lacivert renk dönemin önemli rengi olmuştur.
Ülkemizde, tezhip sanatının öğretildiği ilk eğitim kurumu, 1914 de Medresetü'l-Hattâtîn adı ile açılmıştır.
Hattatları yetiştiren Medresetü'l-Hattâtîn'in hüzünlü hikâyesi