Gazze'de yaşananlara karşı niçin duyarsızlaştık?

🔸 7 Ekim'den bugüne kadar birçok acı olaya şahit olduk. İzledik, yürekten üzüntü duyduk. Müslüman kardeşlerimizin acısı ile dertlendik ve elimizden gelen her şeyi yapmak için türlü yollar denedik. 🔸 Bu en başta boykot oldu, sonra daha da bilinçlenmemiz gerektiğinin farkına vardık ve araştırmalarımızı artırdık. En önemlisi Müslümanca bir duruş sergilemeye çalıştık. Günler geçtikçe ve onların acısı arttıkça bizimde arttı, onların canı yandıkça bizimde yandı. Filistin - İsrail Çatışması'na dair bilmeniz gereken kavramlar 🔸 Fakat şunu fark edemedik, İsrail sadece fiili bir katliam yapmıyordu Gazze'de. Ortada psikolojik bir savaş vardı. Gazze'deki kardeşlerimiz hem fiili hem psikolojik savaşla mücadele ederken biz onların verdiği bu iki savaşı; haftalarca, aylarca izledik. 🔸 Yaralı insanlar, patlamalar, kardeşlerimizin çaresizliği ve nice şehadetler… Şimdi buraya dikkat, bir araştırmaya göre sanaldaki ölümler gerçekte birebir şahit olduğumuz ölümlerden daha çok etkiliyormuş insanı. 🔸 Her gün masum binlerce kardeşimizin üstüne düşen bombaları görmek en gerçekçi haliyle acı veriyor bizlere. Fakat insan zihni, bir süre sonra bunu kaldıramıyor ve dehşet verici bu olaylara karşı kendini korumaya alıyor. Yani aslında duyarsızlaşıyor. 🔸 Yapılan bir araştırmaya göre: 'Medyada şiddet içerikli programların izlenmesi gerek çocuklarda gerekse yetişkinlerde çevrelerindeki şiddet olaylarına ilgisiz kalma veya şiddet mağdurlarına karşı duyarsızlaşma meydana getirmektedir.' Filistin'in bağımsızlığını resmi olarak tanıyan ülkeler 🔸 Aynı araştırmada: 'Cline, Craft ve Courrier gibi araştırmacılar yapmış oldukları araştırmalarda, şiddete dolaysız biçimde ya da medya üzerinden aşırı ölçüde maruz kalınması, şiddet içerikli programlara karşı normal duygusal tepkilerle psikolojik bir donukluk ve boşluğa dönüştürdüğü üzerinde durulmaktadır' şeklinde geçmektedir. 🔸 Bu kısmı yine makaleden toparlayacak olursak: 'Duyarsızlaşma arttıkça şiddetin dozu da artmaktadır. Bu tür insanlar gerçek dünyadaki şiddete daha az tepki verecekler, başkalarının yaşadığı acı ve sorunlara daha ilgisiz kalacaklar, empati duymayacaklar.' 🔸 Bilimsel olarak incelendiğinde toplumumuzdaki belli kesimlerin, Filistin meselesine duyarsızlaşma sebeplerini bu şekilde açıklayabiliriz. Fakat ben şimdi bahsi geçen bu 'duyarsızlaşma'yı farklı bir perdeden anlatacağım. 🔸 İçinizden bana hak verenler de vermeyenler de olacak. Yaşadığımız yüzyıl itibariyle bir duyarsızlaşma, vurdumduymazlık ve robotlaşma mevcut. 5 başlıkta Filistin meselesi 🔸 Bunun nasıl işlediğini öncelikle pandemide, ardından ülkemizi yasa boğan 6 Şubat Depremlerinde gördük. Şöyle bir pandemi zamanına dönelim. 7'den 70'e dünyanın her bir yerindeki insanların yaşadığı korku ve şoku bir düşünün. 🔸 Hele de ülkemizde olanları… Hastalık ve ölüm arttıkça ne yapacağımızı şaşırıyor, nasıl tepki vereceğimizi bilemiyorduk. Dışarı çıkmanın ne denli korkunç sonuçlar doğurduğunu bildiğimizden günlerce evden çıkamamıştık. 🔸 Bilemiyoruz belki de o dönemler, şu an yaşadığımız ya da yaşamak zorunda bırakıldığımız her olayın baş sorumlusudur. Hadi biraz daha zorlayayım belki de 'pandemi' adı altında bizleri dizginlemeye çalışan üst aklın kanlı bir planıydı bu. 🔸 Bunları hepimiz bir kerede olsa ya düşündük ya da bu düşünceye sahip birilerinden dinledik. Neyse bu uzun uzadıya konuşulması gereken bir konu. Biz dönelim asıl konumuza. 'Ne zaman bu kadar duyarsızlaştık?' mıydı asıl sorulması gereken soru? Gazze'nin son 106 yılı 🔸 'İnsanlar artık duyarsız, vurdumduymaz adeta robot gibi. İnsan olmanın hiçbir değeri kalmadı.' Yoksa İsrail ve yandaşları bizlere bunları düşündürtmek istiyor olabilir miydi? 🔸 Yani demek istediğim, 'Katlettiğim bu halk çaresiz ama siz izleyiciler! Eliniz kolunuz bağlı, siz de en az Filistinliler kadar çaresizsiniz' mi demek istiyordu? 🔸 Pandemi, depremler, ekonomik krizlerle 'duyarsız, ne istenilirse yapan bir ton insan düzinesi' kurmaktı hedefleri. 'Bizlere siz boykot yapıyor, mitingler, yürüyüşler düzenliyor ama bakın hiçbir sonuca varmıyorsunuz' dedirtmek. 🔸 Baştan beri planladıkları bu. İyiliğin değersizleştirilmesi, kötülüğün sıradanlaşması. Bunu başardıklarını göstermek en büyük gövde gösterileri ve en büyük başarıları ama ONLARCA. 🔸 Peki, ONLAR kim? Onlar aslında acizler, evet onlar çaresizler. İslam'ın bu kadar yayılmasından hiç de memnun değiller ayrıca. Uluslararası hukuk bağlamında Gazze'de yaşananlar 🔸 1948'ten beri günbegün işgal edilen Filistin'i dünya haritasından tamamen silmek en büyük istekleriydi. Küçülttüklerini sandıkları Filistin haritasıyla yok ettiklerini düşündükleri kardeşlerimizin ardından galip çıkacakları sanrısına kapıldılar. 🔸 Ama dünyanın birçok noktasından insan, İslam ile tanıştı. Bunu beklemiyorlardı elbette. Duyarsızlaştıklarını düşündükleri insanların, faili oldukları kötülüklere alıştıklarını sandılar. 🔸 İslam'ı belki de diğer dönemlerde olmadığı kadar istemeden(!) de olsa dünyaya yaydılar. Filistinli kardeşlerimizin imanlı duruşu 7'den 70'e her canlıya örnek oldu. 🔸 Yine bastırarak söylemek istiyorum ONLAR kusursuz işleyen bir sistemde, kurdukları planların istedikleri gibi ilerleyeceğini düşündüler. Bilmedikleri bir şey vardı. (Yahudiler) tuzak kurdular, Allah da onların tuzaklarını bozdu. Evet, Allah en iyi tuzak bozucudur. 🔸 Âli İmrân'ın 54. ayeti ile cevap vermiş olduk. Şimdi Enfâl suresinin 30. ayetine kulak verelim: Hatırlar mısın? İnkâr edenler seni etkisiz hale getirmek veya öldürmek ya da yurdundan çıkarmak için tuzaklar kuruyorlardı; onlar tuzak kuruyorlardı Allah da bozuyordu. Tuzak bozma işini en iyi yapan Allah'tır. Gazze'nin hayata açılan kapıları 🔸 Tekrardan duyarsızlaşma hususuna dönecek ve toparlayacak olursak bizim yaşananlara alışmamız, kanıksamamız orada olanları değiştirmez. Çünkü orada 7 Ekim'den beri katliam yapılıyor. Şimdiki zaman yani süregelen bir durum ve bunu görmezden gelemeyiz. 🔸 BM, Sağlık Örgütü gibi kuruluşlar ya da güya dünya devleri (!) tek bir yardım hamlesi yapmıyor aksine, Gazze'de yaşananlar kendi içinde bir sonuca varıncaya kadar herhangi bir yardımda yapmayacaklar. 🔸 Zaten amaçlarını ve yüzyıllardır planladıklarını gayet iyi biliyoruz. Bu noktada 'Bilge Kral' Aliye İzzetbegoviç'in şu sözlerini hatırlamalıyız:'Kudüs sadece Filistin veya Arap meselesi değildir. O bütün Müslüman halkların sorunudur. Kudüs'ü elde tutabilmeleri için Yahudiler İslam ve Müslümanları yenmek zorundadırlar ve bu -Allah'a şükür- onların gücü dışındadır.' 🔸 Filistin meselesi, yüreğinde insanlık zerresi kalmış herkesin meselesi. Yeter ki umudumuzu yitirmeyelim, bizleri ümitsizliğe düşürmek isteyenlere fırsat vermeyelim. Allah'tan başka galip yoktur, Filistin elbet bir gün özgür olacak. Filistin'in simge şehirleri