Hakim Tirmizi'ye göre kalbin anlamı ve fonksiyonları
9. yüzyılda yaşayan Hakîm Tirmizî, kendine mahsus bir üslûpla nakille aklı bağdaştırmaya, naklî ilimleri aklî bir temele dayandırmaya çalıştı. Özellikle Helenistik felsefeden ve gnostisizmden gelen hikmet anlayışını tasavvufa aktararak bu hareketin yeni bir döneme girmesine katkıda bulundu ve bu sebeple "Hakîm" diye anıldı. Tasavvufu yalnızca manevi haller olarak değil, aynı zamanda "hikmet" olarak gören Tirmizî, tasavvufi kırılmalar yaşanan bir dönemde kalbin anlamı ve fonksiyonları hakkında neler söyledi?
Tasavvuf öğretisinin kabullenilme güçlüğü
İslamiyet'in kabulünden sonra dini ilimler artık yavaş yavaş oluşma evresine girdi ve tasavvuf bu ilimler içerisine sonradan dahil oldu. Tasavvufun var olan yapıya sonradan dahil olması, kabulü zorlaştırarak ilmin bid'at olarak görülmesini ve onun temsilcileri sufilerin de bir takım eleştirilere maruz kalmasını beraberinde getirdi. Tasavvuf, ilk etapta bireysel bir hareket olarak başlayarak fıkıh gibi bir sistematiğe sahip olmadan bilginin ahlaka dönüşme noktasında kendisini gösterdi. Belli bir sistematikten uzak olma durumu, diğer din ilimlerini rahatsız eden bir noktaydı.
"Kul, Rabbi sayesinde vardır. Zahirde ve batında, dini ve dünyevi işlerinde göz açıp kapatmalık bir süre ya da daha azında bile O'ndan müstağni kalamaz."