Roger Garaudy’den 25 alıntı ile İslam’ın Vadettikleri

Birbirine zıt bütün hakikatler hakikatin içinde birleşir. Kur'an'ın asıl hedefi, Allah ve kâinatla olan sayısız ilişkiler içerisindeki insanda en üstün bilinci ve duyarlılığı oluşturmaktır. Tasavvuf, Allah'ın seni sende öldürüp Kendisinde yeniden diriltmesidir. Hâfız'ın büyüklüğünü keşfederek onun hakkında ' Hâfiz! Seninle boy ölçüşmeye kalkışmak, ne büyük çılgınlık! diyen Goethe, Hâfız'ın kullandığı temalardan birini dört asır sonra yeniden ele alıp kullanacak ve onun bu 'Öl ve Ol!' şiiri en ünlü şiirlerinden biri olacaktır. Büyük Cihad, nefse karşı, insanı bulunması gereken noktadan çekip alan bütün eğilimlere, gelgeç arzulara, putlar edinmeye sürükleyen, dolayısıyla da Allah'ın birliğini tanımaktan alıkoyan her şeye karşı yapılan bir mücadeledir. Bu iç putçuluğu alt etmek, dış putçulukları yenmekten çok daha zordur. İslam, birbirinden ayrılmaz şekilde bir din ve ümmet, bir inanç ve hayat nizamıdır. Binlerce yıllık bir perspektiften bakıldığında apaçık görülür ki Batı,insanlık tarihinin en büyük canisidir. İslâm'da savaş elbette bütünüyle dışlanmamıştır, fakat savaş, dini silahla yaymak için değil de, inancın savunulması için benimsenmiştir. Kur'ân'a göre savaş, ancak bir saldırıya veya bir haddini aşmaya maruz kalındığında haklılık kazanır. Peygamber Hz.Muhammed, yeni bir din kurduğu iddiasında bulunmadı. Yalnızca Allahın vahyinin ışığında insanları o ilk saf imana, Hz.İbrahim'in dinine yönlendirdiğini belirtti. İslâm toplumunda önemli olan hedeflerdir. Pazarsa, bu hedeflere erişmek için sadece bir vasıtadır. Nitekim Kur'ân, 'ne ticaretin, ne kazanma hırsının, namazdan ve zekâttan alıkoymadığı kimseler'den (Nur 24/37) söz eder. Allah ile münasebetinin dışında algılanan veya tasavvur edilen her şey gerçek dışıdır. Bu öylesine apaçık bir gerçektir ki, aşk edebiyatı, başka yerlerde olduğu gibi Batı'da da, büyük ölçüde evlilik dışı aşkı esas alır. Kur'an'ın asıl hedefi, Allah ve kâinatla olan sayısız ilişkiler içerisindeki insanda en üstün bilinci ve duyarlılığı oluşturmaktır. Ruhlara işleyecek en anlamlı öğüt: Cihanın bilinmedik yönlerini gezip görmek ve engin denizlerde gelgitleri seyretmektir. Endülüs için Rızaeddin Fahreddin'in bir tanımı var, çok seviyorum; 'Mağarada yaşayanlara dahi ilmin dokunduğu zamanlar.' İnsanoğlu sadece değiştirip başkalaştırmaya değil, ulvîleştirmeye de muktedir olduğu bir dünyada yaşamaktadır. Öyle ya, Avrupa veya Kuzey Amerika'da İslâm ve İslâm medeniyeti hakkında ne biliniyor ki? Zihniyetler oralarda korkunç cehalet uçurumları sergiliyor. En azından insanlar psikolojik davranışlarda birbirlerine karşı hâlâ Haçlılar dönemi zihniyeti taşıyor. Bugün İslâm'a neler ve neler borçlu olduğumuzu bilmek, kesinlikle bir tarihçinin uzmanlık alanı, bir meraklının hobisi veya bir hayalperestin zevki meselesi değildir. Tam aksine mutlu bir geleceğin kurulması için çırpınan, çabalayan ve fikirler üreten herkesin, ama herkesin görevidir. Kur'an, Allah'ın insanlarla iletişime geçişidir; insanları asıl kaynaklarına bağlamak için Hz.Peygamber'e dikte ettiği kelam ile Allah'ın onlara doğru gitmesidir. Tasavvuf İslâm inancının bir boyutu, onun derûnî boyutudur. Düşünceyi eylemden, bâtını zâhirden (içi dıştan) ayırmak, 'birlik ve bütünlük' dini İslâm'a ters düşer. O yüzden tasavvuf, Müslüman derûnîliğinin, maneviyatının ve ruhaniyetinin öz be öz İslâmî bir şeklidir. Zaten, gerçekte, 'gelişmiş ülkeler' ve 'az gelişmiş ülkeler' yok, sadece hakim olan ülkelerle 'hâkim olunan' ülkeler, 'hasta' ülkelerle 'aldatılmış' ülkeler vardır. Batı bir tesadüftür. Kültürü de uyumsuzluk arz etmektedir; çünkü ana esaslarda tahrife uğramıştır. Kültürel yetersizliklerimiz, bizler için, şu acıklı gıda yetersizliklerimizden çok daha öldürücüdür. Bütün varlığın sende özetlenmiş olduğunu bulmak için kendine dön! Tutturulan bir ilerleme masalı ve saplantısı, dünyayı tarihin en insanlık dışı gerilemelerine sürükledi.