Filmekimi'nde hangi film, neden izlenmeli?

İran, 2018 - Renkli - 100' Farsça, Azerice; İngilizce, Türkçe altyazılı Yönetmen: Jafar Panahi Oyuncular: Behnaz Jafari, Jafar Panahi, Marziyeh Rezai, Narges Del Aram, Maedeh Erteghaei ÜÇ KADIN ÜZERİNDEN İRAN TOPLUMU İRDELENİYOR 1988'de çektiği kısa belgesel Yaralı Başlar (The Wounded Heads) Panahi'nin ilk sinema macerasıdır. Berlin Film Festivali'nde Gümüş Ayı kazanan Ofsayt (Offside, 2006) ile bu macerasına devam eden Panahi'nin ilk uzun metrajlı filmi ise Beyaz Balon (Badkoneke sefid, 1995). Locarno Film Fesivali'nde Altın Leopar ödülü aldığı bir sonraki filmi Ayna. Ayna sadece İran sinemasının değil sinema tarihinin en deneysel örneklerinden biri. Panahi'nin tüm dünyada tanınmasının asıl müsebbibi olan Altın Ayı ödüllü Daire (Dayereh, 2000) Tahran'daki bir grup kadının hayatlarının kesişmesini, esasında hepsinin aynı kaderi paylaşmasını konu edinir. Kanlı Altın (Talaye sorkh, 2003), Panahi filmografisinde oldukça ilginç bir yerde durur. Filmin merkezine bu kez bir erkek karakteri, pizza dağıtan Hüseyin'i koyar. Kanlı Altın her ne kadar diğer Panahi filmlerine nazaran kişisel bir öykü gibi dursa da İran'daki toplumsal ve sınıfsal farklılıklara temas etmesi açısından diğer İran Sineması örneklerinden ayrılır. Ofsayt Panahi sinemasına ait bütün sinemasal kodların kullanıldığı, kadın kahramanları itibarıyla Daire'yi anımsatan bir filmdir. Üç Hayat / 3 Faces - Jafar Panahi fragman İRAN TOPLUMUNUN OTOPSİSİ İran sinemasının en yetkin isimlerinden Jafar Panahi'nin Cannes'da dünya prömiyerini yapan son filmi sosyal medyanın İran'daki popülerliğinden yola çıkıyor. Sanatçı, kendini ve ailesini bir sosyal medya olayının tam merkezine yerleştiriyor ve hem sanat dünyasını hem İran toplumunun huzursuzluğunu keskin gözlemciliğiyle mercek altına yatırıyor. 20 yıl film çekme ve ülke dışına çıkma yasağı bulunan usta yönetmen Panahi, esprili tonuyla ülkesinin yaşadığı sosyolojik sıkıntıları resmediyor. İran-Türkiye sınırında, ailesinin memleketi olan Azerice konuşulan köylerde çektiği Üç Hayat'ta film çekmesi yasaklandığı için intihar eden bir kızın mesajını instagram üzerinden alan ünlü yönetmen olarak kendini oynuyor. Filmde yer alan şiirler, devrim öncesinin en büyük sinema yıldızlarından, günümüzde film çekmesi yasak olan Shahrzad'a ait. Filmin açılış sekansında, başı örtülü köylü bir genç kızın intihar etmeye kararlı olduğunu anlatan bir video çekimini izliyoruz. Kız bir mağaranın içinde yol alırken, tutucu insanlar olan babasıyla ağabeyinin tahsilini sürdürmesini engellediklerini ve istemediği bir erkekle evlenmeye zorlandığını anlatıyor. Bu video kaydını, ülkenin ünlü televizyon serileri kahramanı Behnaz Jafari'ye yollaması için en yakın arkadaşını görevlendiren genç kız, derdine çare bulamazsa intihar edeceği tehdidinde de bulunuyor. Filmde kendi adıyla oynayan ve gerçek hayatında da ünlü bir TV starı olan Jafari, panik içinde tanıdığı bir yönetmen olan Jafar Panahi'den yardım istiyor. Zira genç kız sinema sanatında yer alma idealini ancak ailesinin yüksek tahsil yapmasına onay vermesiyle gerçekleştireceğini kararlılıkla söylüyor. Mizahla dramı ustalıkla harmanlayan bu film, İtalyan Neo Realist akımı yapıtlarını akla getiriyor. Rejimin halkın hürriyetini kısıtladığını gösteren Panahi, kadınların yazgısı ve geleneklerin insanlar üzerindeki yükünün ağırlığını soruşturmayı sürdürüyor. SEANSLAR 07 Ekim Pazar, Beyoğlu: 21:30 09 Ekim Salı, Atlas 1: 19:00 10 Ekim Çarşamba, City's / Salon 7: 13:30 11 Ekim Perşembe, Rexx / Salon 1: 19:00 CAPERNAUM - NADİNE LABAKİ Lübnan, 2018 / Renkli, 123' Yönetmen: Nadine Labaki Oyuncular: Zain Al Rafeea, Yordanos Shiferaw, Boluwatife Treasure Bankole, Kawthar Al Haddad, Fadi Kamel Youssef, Cedra Izam, Alaa Chouchnieh, Nadine Labaki Ülkesi Lübnan'ı 25 yıl aradan sonra Cannes'da temsil eden Nadine Labaki bu filmi ile Jüri ödülü kazandı. Filmin başrollerinde Etiyopyalı bir bebek ile onun koruyucu meleği olan, evinden kaçmış 12 yaşında bir erkek çocuğu var. Cannes'da Altın Palmiye adaylarından biri olan film, anne ve babasına kendisini dünyaya getirdikleri için dava açan bir kızın hikâyesini anlatıyor. Mülteci krizinin en yoğun olduğu günümüzde daha da etkileyici bir hikâyeye dönüşen filmde, başrolün gerçek hayatta da mülteci olması durumu özetler nitelikte. Capernaum - Nadine Labaki fragman '–Neden anne-babana dava açtın? –Beni dünyaya getirdikleri için.' Caramel ve Where Do We Go Know? gibi filmlerinin ardından Lübnanlı yönetmen Nadine Labaki'nin son filmi Kefernahum, ailesini, kendini dünyaya getirdikleri için dava eden küçük bir çocuğun yaşadıklarına odaklanıyor. Ailesinden sadece sevgi gördüğünü, bunun dışında hep ihmal edildiğini söyleyen, nüfusa kayıtlı bile olmayan Zain, Beyrut'un en fakir mahallelerinde bazen tek başına, bazen mülteci bir kadının sıcak kucağında hayat mücadelesini sürdürüyor ve sonunda anne-babasını mahkemeye veriyor. Çocukluk, aile, göçmenlik, sevgi gibi evrensel kavramları işleyen filmde Zain rolünü olağanüstü bir performansla üstlenen küçük Zain Al Rafeea, gerçekte Beyrut'ta Suriyeli mülteci bir ailenin çocuğu olarak tıpkı filmdeki gibi zorluklar yaşamış. Nadine Labaki, 2008'de Karamel adlı filminin gösterildiği İstanbul Film Festivali'ne konuk olmuştu. SEANSLAR 06 Ekim Cumartesi, City's / Salon 7: 11:00 10 Ekim Çarşamba, Rexx / Salon 1: 13:30 13 Ekim Cumartesi, Beyoğlu: 21:30 14 Ekim Pazar, Atlas 1: 13:30 Güney Kore / 2018, Renkli / 148' Korece; Türkçe altyazılı Yönetmen: Lee Chang-Dong Oyuncular:Yoo Ah-In, Steven Yeun, Jun Jong-Seo Koreli yönetmen Lee Chang-dong'un kült yazar Haruki Murakami'nin öyküsünden sinemaya uyarladığı, Cannes'da tüm eleştirmenlerin beğenisini kazanarak FIPRESCI ödülünü alan Burning / Şüphe, gitgide artan gerilimi, gizemli öyküsü ve izledikten çok sonra bile hafızalarda yerini koruyan sahneleriyle favoriler arasında yer alıyor. Haruki Murakami'nin 'Barn Burning' adlı öyküsünden uyarlanan Şüphe'nin yönetmeni Lee Chang-dong, Murakami'nin kurduğu dünyayı genişleterek toplumunun sosyoekonomik dengelerine, ülkesinin siyasi durumuna, bir yazar veya yaratıcının anlatıcı olarak kendi sesini bulma yolculuğuna dair katmanlı bir metin ortaya çıkarıyor. İlk gösterimi Cannes Film Festivali'nde yapılan, Dong'un uzun bir aradan sonra çektiği ilk uzun metrajlı filmi 'Burning', bir aşk üçgeni, öfke ve saplantı hikâyesi anlatılıyor. Chang-dong kaynak aldığı öykünün üzerine gittikçe içinden kendi anlatısını daha da zenginleştirecek detaylar yakalıyor. Gitgide artan gerilimiyle usta işi bir Murakami uyarlaması olan Şüphe'de, gizemli öykü etrafında şekillenen güç ve emsalsiz bir özenle kurgulanan sahneler mevcut. Filmin başrollerini Koreli oyuncu, moda ikonu, sanat tarihçisi Yoo Ah-in, Walking Dead ve Okja'dan tanıdığımız Steven Yeun ile Jeon Jong-seo paylaşıyor. 'Bunun yetenekle ilgisi yok. Mesele kendini elinde bir mandalina olduğuna inandırmak değil, mandalinanın olmadığını unutmak.' Burning'in merkezinde, ilk romanı üzerine çalışan yirmili yaşlarındaki yazar adayı Lee var. Yarı zamanlı bir işçi olan Jong-su, dağıtım yaparken, eskiden aynı mahallede yaşadığı Hae-mi'ye rastlar. Hae-mi, Afrika'ya giderken Jong-su'dan kedisine bakmasını ister. Hae-mi geri döndüğünde, Afrika'da tanıştığı gizemli bir adam olan Ben'i, Jong-su ile tanıştırır. Ben'in dahil oluşuyla ortaya bir tür aşk üçgeni çıkar ama bir yandan da Ben, yazarlık konusunda sunabilecekleriyle Lee'nin ilgisini fazlasıyla çeker. Bir gün Ben, Hae-mi ile birlikte Jong-su'yu ziyaret eder ve gizli hobisini itiraf eder. SEANSLAR 05 Ekim Cuma, Beyoğlu: 21:30 09 Ekim Salı, Rexx / Salon 1: 16:00 10 Ekim Çarşamba, Atlas 1: 21:30 11 Ekim Perşembe, City's / Salon 7: 21:30 13 Ekim Cumartesi, Beyoğlu: 16:00 Japonya, 2018 – Renkli, 121' Japonca; İngilizce, Türkçe altyazılı Yönetmen: Hirokazu Kore-Eda Oyuncular: Lily Franky, Sakura Ando, Mayu Matsuoka, Kirin Kiki, Kairi Jyo, Miyu Sasaki Aile hayatı ve çocukları merkezine alan filmleriyle tanınan Hirokazu Kore-eda, Cannes festivaline yedinci gidişinde, 'Arakçılar / Shoplifters' ile Altın Palmiye Ödülü'ne ulaştı. Yönetmen toplumun kalıplarına uymayan bir aile üzerinden, içinde yaşadığımız sistemin ahlaki sorunlarına ayna tutuyor. Her ne kadar aynı çatı altında oturup, aynı masayı paylaşıyorlarsa da ailenin bireyleri arasında akrabalık bağları yok. Uzakdoğulu Koreeda, yaklaşık 20 yıldır Japon sinemasının en iyi yönetmeni olarak gösteriliyor. Hırsızlıkla geçimini sağlayan bir ailenin hikâyesini anlattığı, duygusal ve sade stili ile ön plana çıkan Shoplifters ile Altın Palmiye'ye uzandı. Hirokazu Kore-eda'nın Cannes'dan Altın Palmiye'yle dönen filmi, yönetmenin sevilen tarzını yansıtan dokunaklı bir aile dramı. Filmde, beş kişilik bir ailenin mutlu bir gecekondu hayatı yaşadığını görürüz. Filmin kahramanları, ufacık bir evde yaşayan ve geçinmek için süpermarketlerden yiyecek çalan bir aile. Osamu ve ailesi hırsızlık yaparak geçinmektedir. Yine bir gün Osamu ve oğlu bir marketten yiyecek bir şeyler çalıp eve dönerlerken küçük bir kıza rastlarlar. Kız dondurucu soğukta dışarıda kalmıştır. Aile küçük kızı evlerine almaya pek istemez fakat onun yaşadığı sıkıntıları öğrendiklerin de onunla ilgilenmeye karar verirler. Küçük kız kısa sürede ailenin neşesi haline gelir. Onlar hayatta kalabilmek için suç işleyerek zar zor para kazansalar da, küçük kızla birlikte mutlu bir yaşam sürerler. Fakat gizli bir sırrın ortaya çıkması ailenin ve küçük kızın hayatını tamamen değiştirir. Ailenin tek umudu, çok yaşlı olan büyükannenin ölümünden sonra ellerine geçecek ve kendilerine sınıf atlatacak sigorta parasıdır. Sigorta yetkilileri durumu ortaya çıkardıklarında, işler bambaşka bir kulvara taşınacaktır. 1997'den bu yana Altın Palmiye kazanan ilk Japon filmi olan Arakçılar'ı Cannes ana yarışması jüri başkanı Cate Blanchett, 'oyuncuların performansları, yönetmenin vizyonuyla iç içe geçiyor' diyerek övmüştü. 2013'te Filmekimi'nde gösterilen Like Father Like Son / Benim Babam, Benim Oğlum filmiyle 'aile nedir?' sorusunu toplumsal bir açıdan ele alan Kore-eda hem tekniği hem de konusuyla Japon sinemasının efsane yönetmeni Ozu'yu anımsatıyor. Filmde büyükanneyi canlandıran Kirin Kiki 15 Eylül'de hayatını kaybetti. SEANSLAR 05 Ekim Cuma, City's / Salon 7: 21:30 06 Ekim Cumartesi, Atlas 1: 11:00 07 Ekim Pazar,Rexx / Salon 1: 19:00 08 Ekim Pazartesi, City's / Salon 7: 19:00 09 Ekim Salı, Beyoğlu: 13:30 Polonya, İngiltere, Fransa, 2018 - Siyah-Beyaz, 84' Yönetmen: Pawel Pawlikowski Oyuncular:Tomasz Kot, Joanna Kulig, Agata Kulesza, Jeanne Balibar, Cédric Kahn Cannes'da ödül listesine giren bir başka film, 28 yıllık sinema kariyerinde sadece beş film yapan Polonyalı yönetmen Pawel Pawlikowski'ye Mizansen Ödülü'nü getiren 'Soğuk Savaş / Cold War'. Pawlikowski, yine İkinci Dünya Savaşı'nın küllerine dönüyor. 2015'te Yabancı Dilde En İyi Film Oscar'ını kazanan 'Ida'da olduğu gibi siyah-beyazı tercih eden Pawlikowski, 1950'lerde başlayan, Varşova – Paris ekseninde gelişen, 30 yıl süren, inişli-çıkışlı bir imkânsız aşk öyküsü anlatıyor. 2014'te Ida ile büyük beğeni toplayan ve Yabancı Film dalında Oscar'ı alan Polonya'lı yönetmen Pawel Pawlikowski, yeni yapımıyla Cannes'da ayakta alkışlandı. Bir kez daha siyah beyaz yapım olarak karşımıza çıkacak yönetmen, bu kez uzun yıllara dağılan bir aşk hikayesini anlatıyor. 1950'lerde, Soğuk Savaş sırasında, Stalinist Polonya'dan Berlin'e, Yugoslavya'dan bohem Paris'in gece kulüplerine uzanan, iki müzisyen arasındaki aşkın, zamanda sıçrayarak ilerleyen hikâyesi… Melankolik havası, sade, siyah-beyaz görüntüleriyle perdeye aktarılan filmin en güçlü yönlerinden biri de müzikleri. Caz ve şansonların yanı sıra folk ezgilerini de barındıran filmdeki şarkılar ve aranjmanlar Mazowsze ile avangart piyanist ve besteci Marcin Masecki'ye ait. Pawel Pawlikowski'nin yönetmen koltuğunda oturduğu filmin oyuncu kadrosunda Joanna Kulig, Agata Kulesza, Tomasz Kot, Borys Szyc gibi isimler yer alıyor. Pawel Pawlikowski'nin yönetmen koltuğunda oturduğu filmin oyuncu kadrosunda Joanna Kulig, Agata Kulesza, Tomasz Kot, Borys Szyc gibi isimler yer alıyor. SEANSLAR 06 Ekim Cumartesi, City's / Salon 7: 21:30 10 Ekim Çarşamba, Atlas 1: 19:00 12 Ekim Cuma, Rexx / Salon 1: 13:30 13 Ekim Cumartesi, Beyoğlu:11:00

Filmekimi'nde hangi film, neden izlenmeli?

ÜÇ HAYAT / 3 FACES - JAFAR PANAHİ