Ramazan'dan An'lar: Zekeriya Erdim
Ramazan herkes için bir rahmet, bereket iklimidir. İyiliklerin çoğaldığı, kötülüklerin azaldığı bir mevsim... Unutulan birçok nimetin kıymetini hatırlatır, tüm insanlara... Ramazan davulcuları, zimem defterleri ile koskoca bir medeniyet aynı zamanda. Büyüklerimizden duyduğumuz "nerede o eski Ramazanlar?" ifadesi de aslında çocuklukta yaşanılan o tatlı heyecanlara duyulan özlemin tezahürü niteliğindedir. Biz de bu "an"ların peşine düştük. Hepimizin özlemle yâd ettiği eski Ramazanları eğitimci ve yazar Zekeriya Erdim ile konuştuk.
On bir ayın sultanı Ramazan'ın son günlerindeyiz ve bu mübarek zaman dilimine veda etmenin hüznü içerisindeyiz. Ramazan'dan An'lar'ın son kıymetli ismi Fikriyat yazarı Zekeriya Erdim... Kendisi ile herkesin özlemle yad ettiği eski Ramazanları konuştuk.
Önceki bölümlerimizi izlemek için tıklayın
◾ Burcu Sandıkçı: Biz sizi daha çok yazar ve eğitimci kişiliğinizle tanıyoruz. Biraz da geçmişe gitmek istiyoruz. Nasıl bir çocuktu Zekeriya Erdim?
◾ Zekeriya Erdim: "Bilmedim çocukluğu bebekliği tatmadım /taş topraktı beşiğim/ yânım verip atmadım/ne uçurtma uçurdum rüzgârlı havalarda/ ne koşturdum gönlümce yemyeşil ovalarda/doğduğum dünden beri doruğa emekledim/ başım göğe kaldırıp şafakları bekledim."
◾ Aslında biz çocukluğumuzu yaşayamadan yetişkin olmak zorunda kaldık. Fakir bir ailenin beş çocuğunun ikincisiydim. Kırsal kesimde, köyde dünyaya geldik, ilkokulu okuduk. Babam gurbette, annem hem kadın hem erkek işlerine koşturan ailenin yükünü taşıyan bir hanımefendi durumundaydı.
◾ Beş çocuğun içinde kız çocuğu yoktu. Ev işlerine ben yardım ediyordum. Ara sıra elini dizine vurarak "ah ah keşke sen kız olaydın" diye hayıflanırdı. Çünkü kardeşler içerisinde ona en çok yardımcı olan bendim. Dolayısıyla öyle bir köy ve çocukluk hayatımız oldu.