Bağımlılıkların temelinde ne yatıyor? - Nevzat Tarhan anlatıyor
İnsan, yaşantısı boyunca anlam arayışı içinde olan bir yolcudur. Güzellik, hayır ve salih amel ile meşgul olarak dünya imtihanını kolayca verebilme peşinde koşan insan, amacı uğruna yanlış yollara sapabilir. Bunlardan biri bağımlılıklardır. Biyopsikososyal bir bozukluk olan bağımlılıklar özellikle gençler üzerinde oldukça etkilidir. Ülkemizin önemli psikiyatri uzmanlarından Prof. Dr. Nevzat Tarhan ile bağımlılıklar üzerine konuştuk.
Gazze'de yaşananlar
Gazze'de yaşananları siyasi narsisizm olarak tanımlıyorsunuz. Bunu biraz açar mısınız?
Prof. Dr. Nevzat Tarhan:
Narsisizmin en güzel örneği Hitler'dir, biliyorsunuz. Narsist kişi kimdir? Kendini özel, önemli üstün görür. Çıkar odaklı ilişkiler kurar, dünya kendi etrafında dönüyor gibi -güç elindeyse- buna göre hareket eder. Siyasi narsisizm de diktatörlerde olan bir şeydir. Kendisini yeryüzü tanrısı gibi görür. Hesap verme duygusu yoktur. Herkes ona hesap vermeli gibi hissederler. Böyle kişiler güç ellerinde olduğu zaman ezerler, zalimdirler. Güç ellerinde olmadığı zaman da kuyruk sallamaya başlarlar. Zaten "ya başarılı olurum ya ölürüm" diyenlerdir bunlar. Hitler aynı mantıkta olduğu için intihar etmiştir. Bu kişiler başarısız olduğu zaman yaşam sebepleri ortadan kalkıyor gibi düşünür. Etnik narsisizm de deniyor buna. Siyasi narsisizm de kendi siyasetini dünyadaki tek doğru olarak görüyor. Dünya onun etrafında döner gibi görüyor. Bu bir çeşit siyasi narsisizmdir.
Hitler'in durumundan sonra dünya demokrasiyi keşfetmiştir. Demokraside muhalefet vardır. Muhalefet kutsaldır. Muhalefet acı gerçekleri söyler. Hitler eski Yunan'da Spartalıları örnek aldı. Spartalılar diktatörlüğü yüceltiyorlardı. İngiltere Athena'yı örnek aldı. Orada da aristokrat bir ırk var. Bu çağa tam da uygun olmasa bile orada senato var. Tartışmalar oluyor, muhalefet var, üç kılıç mesafesinde durabiliyorlar. Şiddete başvurmadan problemleri çözebiliyorlar. Avrupa onu örnek aldı. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Birleşmiş Milletler kuruldu ve yine bir aristokrat sınıf oluştu. O aristokrasiye rağmen muhalefetin olması yeni diktatörlerin, siyasi narsisizmin olması engelliyordu. Gazze olaylarında maalesef ciddi şekilde İsrail gibi toksik devletler insanlığı zehirledi. Şu anda İsrail toksik bir devlettir, dünyayı zehirliyor, dünyanın geleceğini tehlikeye atıyor. Gazze dünyanın uyanışına vesile oldu. Gazze olayları küresel vicdanı harekete geçirdi. Yetiştirilmiş fikir olan İslamofobiyi yerle bir etti. Kur'an-ı Kerim'i direkt okuyabilen insanlar baktılar ki; şu anda Müslümanların hatası olan yanlış sundukları İslam, gerçek İslam değil. Kur'an-ı Kerim'deki Nebevi ahlakı keşfettiler. Kur'an-ı Kerim'deki hakikati keşfettiler. Hz Peygamberin hayatındaki özellikleri keşfetmeye başladılar. Bu da bence insanlığın geleceği için ciddi bir uyanışa vesile oluyor. Yani "beşer zulüm ediyor ama kaderin bir adalet yönü var "diye düşünüyorum, Gazze'de. Dünyada ki yeni bir değişime bir kabuk değişimine vesile olacak, öyle gözüküyor.