Çakra, Enerji ve Bilinçaltı Temizliği: İnsanlar Neden Spiritüel Akımlara Kapılıyor?
Son dönemde gündemde sıkça yer alan bilinçaltı temizliği, çakra, enerji ve frekans gibi kavramlar ne kadar bilimsel? İnsanlar neden bilimsel temeli olmayan bu kavramlara yöneliyor? Bu bir kaçış mı, yoksa başka bir arayışın sonucu mu? Uzman Psikolog Esra Oras, Sağlık Arası programında bu konuları tüm yönleriyle ele alıyor. Üzücü olayların psikolojimiz üzerindeki etkisinden, ormanların meditasyon için tercih edilme nedenlerine; güvenilir bir uzmanı nasıl anlayacağımızdan, psikolojik desteğe ihtiyacımız olup olmadığını nasıl fark edebileceğimize kadar birçok önemli soruya yanıt veriyor.
İnsanlar Neden Spiritüel Akımlara Kapılıyor?
Fikriyat ekranlarında "Sağlık Arası" programında Uzman Psikolog Esra Oras'la son dönemde gündeme gelen frekans, çakra gibi kavramların arka planını incelemeye çalıştık. İnsanların neden spiritüel akımlara kapıldığını konuştuk.
➡ ÖZGE ÖZKUL: İnsanların bilimsel temeli olmayan enerji, çakra, evrenin frekansı gibi kavramlara bu kadar hızlı inanmasını ve benimsemesini merak ediyorum. Bu durumun arka planında ne yatıyor?
➡ ESRA ORAS: İnsan olarak belirsizlikle ilgili bir meselemiz var. İçinde bulunduğumuz dünya tamamen belirsiz ve kaotik bir yer. Bu yüzden, yaşadığımız zeminde güvende hissetmeye ihtiyaç duymakla birlikte, bu güven duygusuna temel bir engel oluşturan bir hakikatle yaşıyoruz: Belirsizlik. Bir saniye sonramızı bile göremiyoruz, bir dakika sonramızın nasıl olacağını kestiremiyoruz. Ne zaman ne olacağı belli değil. Gece huzurla yattığımız yatağımızdan sabah tatsız bir gündemle uyanabiliyoruz. Dünyanın bu kaotik ve belirsiz doğası bizi bazı hakikatlerle yüzleşmek zorunda bırakıyor. Öncelikle, güvensizlik duygusuyla karşı karşıya kalıyoruz. Bunun yanı sıra, gün içinde pek çok şeye maruz kalıyor, seçimler yapıyor ve bu seçimlerin sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Tüm bu belirsizlikler, güvensizlik hisleri, maruz kaldığımız uyaranlar ve seçimlerimizin sonuçları içinde kaçınılmaz olarak bir anlam arayışına giriyoruz. Örneğin, başımıza gelen bir olay karşısında kendimize şu soruları soruyoruz: "Bu neden benim başıma geldi?", "Neden ben seçildim?", "Neden hep beni buluyor?" Aslında burada derin bir anlam arayışı var. Karşılaştığımız olayların nedenini anlayamazsak, onlara tekrar maruz kalma korkusuyla baş başa kalıyoruz. Bu korkuyu kontrol altına alabilmek ve yaşadığımız acıyı, kederi, içimizde hissettiğimiz olumsuz duyguları yatıştırabilmek için anlam arayışına giriyoruz. Bu süreç bazen bizi değerli farkındalıklara götürebiliyor. Kendi seçimlerimizi ve bu seçimlerin sonuçlarını fark etmeye başlıyoruz. Ancak bu farkındalık her zaman rahatlatıcı olmuyor. Eğer yaşadığımız şeyler bizim seçimlerimizin bir sonucuysa, o zaman bir şeyleri değiştirmemiz gerekiyor.
➡ Değişim zor ve güçlü duygularla gelen bir süreç. Alışkanlıklardan vazgeçmek, seçimlerimizi sorgulamak kolay değil. Bu yüzden çoğu zaman, karşılaştığımız durumları kendimizden bağımsız bir gündem gibi ele almak daha cazip geliyor. Örneğin, "Bu benim atalarımdan bana kalan bir hikâye" diyerek sorumluluğu üzerimizden atmak, değişimin getirdiği zorluklardan kaçınmamıza yardımcı oluyor. Ya da ben olumsuz konuştuğum için ağzımdan çıkan bazı kelimeler evrene yayıldı ve olumsuz geldi, beni buldu. Evde çok fazla kötü enerji var, nazar var. Bu kötü enerjilerden ve olumsuz bakışlardan dolayı aslında ben bunlara maruz kalıyorum. Ya da çocukluğumda yaşadığım travmatik deneyimler bugün beni böyle biri yaptı.