Boğazların incisi 'yalılar' hakkında az bilinen gerçekler
Osmanlı döneminde evlere hane denirdi. Boyutları büyükse "malikane", küçükse "fakirhane" olarak adlandırılırdı. Yalı ise suyu yalayan hanelere denirdi. Eğer yalı, su kenarında fakat suyla irtibatı kesilmişse "sahilhane", saray büyüklüğünde azametli ise "sahilsaray" ismini alırdı. Osmanlı İmparatorluğu'nun küçük birer minyatürü gibi olan yalılar, içerisindeki Çerkez dadısı, zenci bacısı, Rum hizmetçisi, Bolulu aşçısıyla Müslüman-Hristiyan bütün unsurları bir çatı altında toplanarak imparatorluk içindeki durumu burada devam ettirirdi. Peki, yalıların belirli renk kuralları olduğunu ve bu kurallara uymayanların sürgüne gönderildiğini biliyor muydunuz? İşte sizler için Boğaziçi'ndeki yalılar ve buradaki yalılar hakkında az bilinen gerçekleri derledik.
MÜNİRE VE CEMİLE SULTAN YALILARI
Tophane'deki, Nusretiye Cami'ni geçer geçmez karşımıza çıkan iki yalıdan güneydeki Münire Sultan, kuzeydeki de Cemile Sultan Yalısıdır. Yan yana yapılan bu iki yalı için "Çifte Saraylar" tabiei meşhurdur. Sultan Abdülmecid'in kızları için yaptırmış olduğu bu iki yalı devasa boyutları sebebiyle saray unvanını hak etmiş iki sahilsaraydır. 1856-1859 yılları arasında inşa edilen yalıların mimari Garabet Amira Balyandır.
İstanbul'da ilk meclis binası Çırağan Sarayı iken son meclis binası ise işte bu çifte Saraylardır. Çırağan Sarayı 1910'da yandıktan sonra Çifte Saraylar Meclis-i Mebusan olarak kullanılmış, bu yüzden de arkasındaki caddenin ismi de Meclis-i Mebusan Caddesi olmuştur.