Kameranın en yalın hali: Karanlık oda
Görme konusunda, modern anlamda sahip olduğumuz birçok bilginin temelini, 9'uncu yüzyılda yaşayan Müslüman âlim Kindî atmıştı. Ondan bir asır sonra yaşayan ve bugün dahi "tüm zamanların en büyük fizikçisi ve optik dehası" olarak adlandırılan İbnü'l Heysem ise, onun bu iddiasını yaptığı deneylerle kanıtladı. İbnü'l Heysem, günümüzde hayatın her alanında kullandığımız kameraların en yalın hali olan "karanlık oda"yı, bundan tam bin yıl önce keşfetti…
‘GÖRME’ KONUSUNDAKİ İLK OPTİK ANLAYIŞ
Çocukken hiç çevremizi nasıl olup da "gördüğümüzü" merak ettiniz mi? Gözünüzü kapattığınızda, siz kimseyi göremediğinize göre kimsenin de sizi göremediğini düşündüğünüz olur muydu?
Eski Yunanlı bilginlerinin görmeye dair alışık olmadığımız fikirleri vardı ve ilk optik anlayış iki temel teori üzerine kurulmuştu.
Birinci teoriye göre, günümüzdeki lazer teknolojisine benzer şekilde, gözümüzden ışınlar çıkıyor ve görüş alanımızdaki nesneler tarafından kesiliyordu. Dolayısıyla görme, gözden nesneye iletilen ışınların hareketiyle gerçekleşmekteydi.
İkinci fikir ise, nesneyi temsil eden bir şeyin gözümüze girmesi sayesinde görebildiğimizi söylüyordu. Aristoteles, Galenos ve onların takipçileri bu modeli desteklemiş ve haklı çıkmış olsalar da, deneyle desteklenemeyen teorileri spekülasyondan öteye geçmiyordu.