Dostluk-düşmanlık arasında bir paradoks: Hafıza
Hafıza, duyularla elde ettiğimiz bilgileri sakladığımız, belirli şekillerde belleğimizde işlediğimiz ve gerekli zamanlarda hatırladığımız zihin gücüdür. Anılarımız, tecrübelerimiz, bilgi ve becerilerimizin tümü hafızamızda depolanır. Hafızamız, kimi zaman iyi bir dost kimi zamansa en azılı düşmanımızdır. Peki, olumlu ve olumsuz pek çok veriyi işleyen ve saklayan hafızamız, yaşamımızı nasıl etkiler? Yaşadığımız kötü olayları unutmak mı daha iyidir, unutmamak mı? Bize ait olmayan bir anıyı belleğimiz nasıl oluşturur? Hafıza kaybı kadar "unutamamanın" da hastalık olabileceğini hiç düşünmüş müydünüz?
HAFIZA NEDİR?
Duyularla elde edilen algıları saklayan ve hatırlanmalarını sağlayan zihin gücüne hafıza denir.
💠
İngiliz düşünür John Locke, belleğin oluşumuna dair zihin kuramını "tabula rasa" adlı önermesi ile açıklar. Ona göre bireyler dünyaya geldiklerinde zihinleri boş bir levhadır. Doğuştan gelen hiçbir fikre sahip değildir. Zaman geçtikçe bu boş levha deneyimlerle dolar ve insan bütün bilgilerini deneyimler aracılığıyla elde etmiş olur.
İskoç filozof David Hume ise "demet kuramı" önermesi ile belleğin oluşumuna ışık tutmaya çalışır. Bu kurama göre insan tek bir varlık değil; birbiri üzerine yığılan düşünceler, algılar ve duyular demetinin oluşturduğu bir bütündür.
📌 Modern bilim, benlik ve hafızanın oluşumu konusunda demet kuramı tespitlerini desteklemektedir. Hafıza, yaşananları, öğrenilenleri ve bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücünü ifade eden bir tabirdir.