30 Ülkeden 120 rektör Külliye’de bir araya geldi
YÖK Başkanı Prof. Dr. Saraç, "Ortak bir yükseköğretim alanını oluşturmayı başaran İslam dünyası, ülke kalkınmasının temeli olan teknolojik ve bilimsel gelişmede önemli bir ivme kazanacak ve genç nüfusunun daha iyi bir eğitim almasını sağlayacaktır" dedi.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof.Dr. Yekta Saraç, "Ortak bir yükseköğretim alanını oluşturmayı başaran İslam dünyası, ülke kalkınmasının temeli olan teknolojik ve bilimsel gelişmede önemli bir ivme kazanacak ve genç nüfusunun daha iyi bir eğitim almasını sağlayacaktır." dedi.
Prof. Dr. Saraç, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde "İslam Dünyası Yükseköğretim Alanının Oluşturulması Toplantısı"nın açılış oturumuna katıldı.
İslam ülkeleri üniversitelerinin katılımıyla iki gün sürecek etkinliğin, kadim medeniyetlerin paylaştığı güçlü bilim tarihinin ve ortak değerlerin gücünü bir araya getirmeye aracı olacağına inandıkları belirten Saraç, açılışa İslam coğrafyasında yer alan Türkiye ve KKTC rektörleri dışında 30'un üzerinde ülkeden 120 üniversitenin rektörünün katıldığını ifade etti.
"Yeni YÖK, devletimizin güçlü Türkiye hedefinin değerini anlayan, bu hedefin ülkemiz ve İslam dünyası için ne anlama geldiğinin şuurunda olarak Türkiyemizin sorunlarını bilen ve bu sorunların çözümüne destek olan bir akademiyi inşa etmeye çalışmaktadır" ifadesini kullanan Saraç, attıkları her adımda kendilerini destekleyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür etti.
YÖK'ün ufkunu Türkiye'nin coğrafi sınırları ile sınırlandırması durumunda İslam alemi ve dünyaya yönelik bilime ilişkin hedeflere ulaşılmasının mümkün olmadığını bildiklerini kaydeden Saraç, "Bu nedenle YÖK, uluslararası alanda etkin ve verimli olma amacını, ülkemizin bilim tarihini de dikkate alarak, 'İslam dünyasında bir yükseköğretim alanı oluşturma' başlığıyla desteklemeye karar vermiştir." diye konuştu.
İslam bilim tarihinin dünyanınkinin omurgasını oluşturduğunu ve İslam tarihinin akademik yapılarının dünya üniversitelerinin en eski örnekleri olduğunu dile getiren Saraç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilimin Bağdat'tan Basra'ya, Şam'a, Kurtuba'dan Urfa'ya, Isfahan'a, Semerkand'dan Mısır'a kadar tüm merkezleri, tarih boyunca birbirlerinden haberdar olmuş, bilimin dünyasında atılan her adım, güçlü bir İslam coğrafyasını, sağlam devlet yapılarını, müreffeh Müslüman toplumların inşasını desteklemiştir. Diğer taraftan ise İslam coğrafyasında tarihi bakımdan bilimin güç kaybı ile İslam ülkelerinin siyasi ve ekonomik güç kaybı birbiriyle örtüşen süreçte gerçekleşmiştir. Bu tarihe yapılan atıf, bilimi ve akademisi güçlü bir İslam coğrafyasını oluşturabilmenin, ülkelerimizin yeryüzünde bütün değerleri ve kültürleriyle var oluşlarını sürdürebilmesi, İslam dünyasının ekonomik ve teknolojik gelişimini sağlayarak insanlarımızın müreffeh yaşaması için en temel hedef olduğuna vurgu yapar."
Saraç, ülkelerin akademik kurumlarının sınırlarını aşarak İslam dünyasını kucaklamasının, bu hedefin gerçeğe dönüşmesinde ilk adım olduğunu ifade etti. Saraç, İslam ülkelerinin, yükseköğretim sistemi, ortak mezun yeterlilikler sistemi, ortak kalite güvencesi süreçleri, yeterliliklerin tanınması, ortak kredi sistemi, bilgiyi paylaşacak öğrenci ve araştırmacı hareketlilik ve değişim sistemleri, her düzeyde ortak eğitim programları ile coğrafyanın diğer üniversiteleriyle güçlü bağlar kurması gerektiğini vurguladı.
Saraç, kurulacak güçlü bağların oluşturacağı ağın, küresel yükseköğretim sisteminde İslam ülkelerinin bilim hayatlarının istiklalini de sağlayacağını dile getirdi.
Aksi durumda İslam dünyasının, küresel yükseköğretim anlayışının dayatmalarına boyun eğerek kendi dışında oluşturulan, özüne ters bir felsefesi ile amacı bulunan, milli değerlerini, yerel ihtiyaçlarını, kalkınma hedeflerini ve gelişimini göz ardı eden bir yükseköğretim sisteminin parçası olmaya devam edeceğini belirten Saraç, şöyle devam etti:
"Ortak bir yükseköğretim alanını oluşturmayı başaran İslam dünyası, ülke kalkınmasının temeli olan teknolojik ve bilimsel gelişmede önemli bir ivme kazanacak ve genç nüfusunun daha iyi bir eğitim almasını sağlayacaktır. Oluşturulacak bu ortak yüksek öğretim alanı ile pek çok imkan ve fırsat doğacaktır. Üniversitelerimizin araştırma bütçelerinden ortak yatırım yapma imkanı çok daha az maliyetle bilimsel araştırmaları finanse edebilmeyi destekleyecektir. Var olan ortak sorunlarımızın çözümü için bilimsel ve teknolojik işbirliklerinin gerçekleşmesi, sorunların çözümünde daha kısa sürelerde sonuca ulaşılmasını ve ülkelerimizin dışa bağımlılığını azaltabilir. Mezuniyet sonrası araştırmacı istihdamında da veri paylaşımı dahil gerekli altyapıların oluşturulması, genç nüfusu yüksek İslam ülkelerinin göç nitelikli işgücünün kaybını azaltacaktır."
Saraç, ülkeler arası öğrenci değişiminin kültürel farklıklara sahip İslam ülkelerinin birbirlerini daha iyi tanımasına da vesile olacağını ifade ederek, İslam dünyasında baş gösteren krizlerin çözümüne bu yakın iş birliklerinin önemli katkı sağlayacağını belirtti.
14 BİN SURİYELİ GENÇ YÜKSEKÖĞRENİMDE
Saraç, YÖK olarak yükseköğretim dışında kalmış Suriyeli gençlerin sisteme dahil olabilmeleri için önemli düzenlemeler yaptıklarını belirterek, 14 bin Suriyelinin yükseköğrenim gördüğünü, 400'ün üzerindeki Suriyeli akademisyenin üniversitelerde çalıştığını anlattı.
İslam ülkelerindeki yükseköğrenim programlarının sorunları ve ortak diploma programlarının da ele alınacağını kaydeden Saraç, "Bugün bilim dünyasının araştırma alanındaki ortaklıklarını sergileyen haritalara baktığımızda bilimsel iş birliği alanında İslam coğrafyasının son derece zayıf olduğu görülmektedir. İslam dünyasındaki üniversitelerimiz, batıdaki üniversiteler ile birçok ortak araştırma çalışmaları yaparken, maalesef kendi aralarındaki işbirliği ile yapılan araştırmaların sayısı çok sınırlıdır. Bunu aşmak bilimin üzerindeki tekelleri de kırmak anlamına gelecektir." dedi.
MEVLANA DEĞİŞİM PROGRAMINDA BAŞARI
Ülkelerin milli gelirleri ile üniversitelerinin sıralamalardaki yerinin doğrudan ilişkili olduğunu söyleyen Saraç, İslam dünyasının dünya nüfusunun yüzde 16'sını oluştururken, bilimsel eser çıktılarında bu oranın yüzde 6,9, yüksek teknoloji ürünlerindeki ihracatta ise yüzde 3,3 olduğunu dile getirerek, şöyle dedi:
"Küresel işleyişi değiştirmenin tek yolu İslam dünyasında bilim ve teknoloji camiasının güçlenmesi, İslam ülkelerinin teknoloji alanında bağımlı olmaktan kurtulması ve sistemin güçlü iş birlikleri ile sahip olunan imkanların akılcı bir şekilde paylaşımı ile yeniden inşasına destek olmaktır."
Saraç, başarılı olmak için üniversitelerin kadrolarının küresel dünyada rekabet edebilecek üstün niteliklerle donatılması gerektiğini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yönlendirmesiyle YÖK'ün başlattığı ve sürdürdüğü Mevlana değişim programının sonuçlarını almaya başladıklarını ifade eden Saraç, şu değerlendirmede bulundu:
"Mevlana programından 2013-2017 yıllarında toplam 7 bin 137 öğretim üyesi ve öğrenci faydalanmış olup bunun 4 bin 576'sı yani yüzde 64'ü 26 İslam ülkesiyledir. Mevlana programı, ülkemizin yükseköğretiminin uluslararası düzeyde bir gurur kaynağı olma yolunda ilerlemekte, yakında uygulamaya soktuğumuz ortak projelere dayalı değişim formatı ile de zenginleşmektedir. Fakat bugünkü gelinen seviye yeter mi? Elbette hayır. Bu projeyi daha ileri bir boyuta taşımak zorundayız."
Rektörlere de seslenen Saraç, İslam coğrafyasında son derece güçlü üniversitelerin olduğunu anımsatarak, toplantının iyi örneklerin sergilenmesine, birikimlerin paylaşılmasına ve destek ihtiyacı duyan kurumlara yönelik planların yapılmasına aracı olacağını dile getirdi.