İsrail Mescid-i Aksa’yı yıkma çabalarını perdeliyor
İsrail, adım adım Mescid-i Aksa’yı yıkma projesini yürütürken diğer yandan da “metal dedektör-kamera” gibi olaylarıyla yaptıklarını perdeliyor. BM, İİT gibi kuruluşlar ve uzmanlardan oluşan bir heyetin Mescid-i Aksa raporu hazırlayarak İsrail’in tarihe verdiği hasarı tesbit ve tescil etmesi gerekiyor.
Uluslararası kuruluşların acil olarak İsrail'e denetim ve raportörler göndermesi gerekiyor. Bu uzmanların, Mescid-i Aksa'ya verilen zararları tesbit ederek açıklaması halinde, işgalci İsrail'in suçunun "resmen" tescilleneceği kaydediliyor.
İsrail, Mescid-i Aksa'yı tıpkı Halil İbrahim Camiî'nde yaptıkları gibi ikiye bölmek ve yarısını sinagog olarak kullanmak istiyor. Asıl hedefledikleri ise, Mescid-i Aksa'yı komple ortadan kaldırıp yerine Yahudi mabedini inşa etmek. Bunun için yıllardır Mescid-i Aksa'nın altında kazı çalışmaları yapıyorlar.
Caminin temelleri bu kazı çalışmalarıyla sarsılmış durumda ve cami bilinçli olarak yıkılmaya doğru itiliyor. Yıkıldıktan sonra da Yahudi maberinin inşaatının yapılması planlanıyor. Zaten İsrail söz konusu mabedin maketini yıllar önce hazırlamıştı.
Kudüs'te görev yapan Arkeolog Gordon Franz, yıllar önce bu konudaki gözlemlerine dayanarak şöyle diyordu: "Emin olduğum bir şey varsa, Tapınak'ı yeniden inşa etmeyi hedefleyen yahudilerin o iki camiyi mutlaka yıkmak istiyor oluşlarıdır. Bu yıkımın nasıl olacağı konusunda kesin bir fikrim yok ama olacaktır. Yıkacaklar ve burada onun yerine bir Tapınak inşa edecekler"
Fotoğraflarda sarı kubbeli caminin Mescid-i Aksa olduğu yanılgısı var. Oysa orası Kubbetüssahra'dır. Aynı avlu içerisinde birkaç yüz metre karşısında bulunan siyah kubbeli olan cami Mescid-i Aksa'dır. Ama Filistinliler, her iki caminin de içinde bulunduğu alanı genel olarak Mescid-i Aksa olarak ya da Haremüşerif olarak adlandırır. Aslında ikisi de Müslümanlar için önemlidir. Çünkü miraç hadisesi iki camide de geçmiştir.
Hazreti Peygamber ilk olarak Mescid-i Aksa'ya gelmiş, sonra bugün Kubbetüssahra caminin bulunduğu sarı kubbeli caminin içinde yer alan kayanın üzerine çıkarak miraca yükselmiş ve kendisinden önce gelen peygamberlere imamlık ederek namaz kıldırmıştır.
İsrail, 1967'de Kudüs'ü işgal etti. Haziran 67'de 6 gün savaşları sonunda askerler Mescid-i Aksa'ya girdiler. Kudüs BM tarafından bağımsız bir statüye sahip ancak İsrail tek taraflı olarak Kudüs'ü başkent ilan etmiş. Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Kudüs'ün surlarla çevrili eski şehrinin içerisinde Hristiyanlar için kutsal olan Kıyamet Kilisesi ile Yahudilerin mabedi olan Ağlama Duvarı ve onlarla birlikte çok sayıda cami, kilise ve sinagog bulunuyor.
Mescid-i Aksa'nın 7 adet giriş kapısı var. Kapıların hepsinde işgalci İsrail askerleri var, avlunun içerisinde de İsrail polis karakolları bulunuyor. Dışarda ve içerde işgal net bir manzarayla görülüyor. İsrail, Mescid-i Aksa'nın tüm denetimini elinde tutuyor. Buna karşın haremüşerifin kontrolü aslında tamamen Filistinlilere verilmiş ve bir vakıf tarafından üstlenilmiş. Ancak İsrail'in işgal mekanizması, Filistin denetimine ve kontrolüne izin vermiyor. Saldırıların sebebi de işte bu işgal politikası.
Bizim Mescid-i Aksa dediğimiz yeri onlar "Tapınak Dağı" diyor. Mescid-i Aksa'nın altında büyük Yahudi mabedinin olduğuna inanıyorlar. Bu nedenle tüm Yahudi dünyasının en önemli dini merkezinin orası olduğunu söylüyorlar. Oysa Mescid-i Aksa'nın içinde bulunduğu alanın batı duvarında Yahudilerin dini ibadethaneleri olan ağlama duvarı bulunuyor. Ancak İsrail ısrarla Mescid-i Aksa'nın gerçek mabedleri olduğunu iddia ediyor, bu nedenle içeri girip sık sık ibadet ediyorlar.
Amaçları Mescid-i Aksa'yı tıpkı El Halil kentindeki Halil İbrahim Camiî'nde yaptıkları gibi ikiye bölmek ve yarısını sinagog olarak kullanmak. İkinci ve asıl amaçları ise Mescid-i Aksa'yı komple ortadan kaldırıp yerine Yahudi mabedini inşa etmek. Bunun için yıllardır Mescid-i Aksa'nın altında kazı çalışmaları yapıyorlar.
Filistinlilere göre caminin temelleri bu kazı çalışmalarıyla sarsılmış durumda ve cami bilinçli olarak kendi kendine yıkılmaya doğru itiliyor. Yıkıldıktan sonra da Yahudi maberinin inşaatının yapılması planlanıyor. Zaten İsrail söz konusu mabedin maketini yıllar önce hazırlamıştı.
İsrail, sık sık kapıları kapatıyor. Çoğu zaman içeriye sadece 50 yaşın üzerindekiler girebiliyor bazen o da yasaklanıyor. Özellikle Yahudilerin girdiği sırada kapılar tamamen kapatılıyor, içerideki Filistinliler de zorla dışarı çıkarılıyor. Buna direnen olursa şiddet görüyor ya da göz altına alınıyor. Bu nedenle sık sık İsrail asker ve polisi avluya girip, içeriyi savaş alanına çeviriyor. Bu nedenle ancak İsrail askeri müsaade ettiği zaman Mescid-i Aksa'ya girilebiliyor. Maalesef Müslümanların ilk kıblesinde durum böyle.
Mescid-i Aksa'daki işgale ve saldırılara karşı yalnızca sivil ve silahsız insanlar direnmeye çalışıyor. Orada İsrail askerine karşı koyacak silahlı bir oluşum kesinlikle yok, tamamen sivil ve silahsız insanlar kaldı ki çoğu kadın ve çocuk.
Filistinliler 4 ayrı toprak parçası üzerinde yaşamak zorunda bırakıldı. Gazze, Batı Şeria, Kudüs ve 48 sınırları olarak bilinen İsrail tarafındaki Arap şehirleri. Bu dördünün statüleri birbirinden farklı. Mesela Gazze'ye giriş çıkış hiç yok. Batı Şeria'ya giriş var ama oradan Kudüs'e geçebilmek için İsrail'in izni gerekiyor. Ayrıca bölge utanç duvarıyla bölünmüş durumda.
Bir de Batı Şeria'daki bir Filistinli erkek ya da kadının Kudüs'tekiyle evlenmesi bile yasak. Bu durumda Batı Şeria'dan Cuma namazı için Mescid-i Aksa'ya gelmek isteyen Filistinliler, büyük zorluklar çekiyorlar. Öğle saatindeki namaz için sabah namazı vaktinde yola koyuluyorlar. Toplam mesafe 20-30 dakika sürerken o insanlar bu kadar kısa mesafede 6-7 saat bekletilerek perişan ediliyorlar. Mescid- Aksa'da ibadet edebilmek bir Filistinli için hatta herhangi bir Müslüman için büyük bir mücadele haline geliyor.