Gencine inanmayan, güvenmeyen geleceğin Türkiye'sini kuramaz
"Ben gençliğimize güveniyorum, inanıyorum. İşte Malazgirt'te bu hafta o yakıcı güneşin altında hamdolsun 50 bini aşkın genç vardı. Orada sadece 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' dediler. Gencine inanmayan, güvenmeyen geleceğin Türkiye'sini kuramaz. Mesele bu"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazeteci Oğuz Haksever'in sunuculuğunda, TRT ve NTV tarafından ortaklaşa gerçekleştirilen "Cumhurbaşkanı ile 3. yıl özel yayını"nda açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığının kurumsal yapısında ilk ele almak istediği konunun ne olduğunun sorulması üzerine Erdoğan, programda cumhurbaşkanlığının 3. yılında, görevinin başlangıcından bu yana neler olduğunu, buralara nasıl gelindiğini değerlendireceklerini anlattı.
Çankaya'da başlayıp Beştepe'de devam eden bu sürecin, neler yapmak istediklerinin, nerelere varmak istediklerinin bir adımı olduğuna belirten Erdoğan, fiziki yapılanmayı önemsediği gibi zihinsel yapılanmayı da çok önemsediğini, her şeyden önce mekana insanın sokulması değil, insana göre mekanın hazırlanmasının çok önemli olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz Çankaya'ya geldiğimizde bir defa personelimin yerleştirileceği yerlerin olmadığını dahi gördüm. Bu tabii Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanlığı makamı, olur bir şey değildi. Dolayısıyla da böyle bir değişimin adımlarını zaten başbakanlığım döneminde atmıştık. Ama bunu da doğrusu kimseyle paylaşmamıştık." diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı millet tarafından kendisine layık görüldükten sonra Beştepe'de zaten hazırlıkların buna göre olduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
"Orada artık bütün personelimizin, genel sekreterinden, yardımcılarına varıncaya kadar, başdanışmanlarıma varıncaya kadar hepsinin mekanı mevcut ve huzur içinde çalışmalarını sürdürüyorlar. Artık bahane yok, şimdi bundan sonra üretim var. Salonlar öyle. Muhtarlarımızla, bilim adamlarımızla bir araya gelebiliyoruz, onlara orada ikramlarımız oluyor. Hele hele tabii bitmedi, şimdi burada 2 bin kişilik sergi salonuyla, bunun yanında ikramlarımızın yapılacağı salonla aynı anda 2 bin kişiyi alabileceğimiz yerlerimiz olacak. Ama hepsinden öte 5 milyon cilt kitabın olacağı Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi'nin inşaatı devam ediyor. Onu da inşallah 2019'a yetiştireceğiz.
Bu neyi ifade ediyor? Büyük bir devlet olmanın burası taçlandırılmış merkezidir. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlettir. Bu devlete yakışan neyse bizim bunu yapmamız gerekiyordu. İşte bunun hayali içerisinde 28 Ağustos 2014'den itibaren adımı attık ve bugünlere geldik. Bundan sonrası daha iyi olacak. Buna inanıyorum."
"ZAMAN ZAMAN BEN ÇAT KAPI YAPARIM"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Haksever'in "Haberi de oldu. 81 ilin valileri ile video konferans aracılığı ile görüşme yapmaktasınız. Cumhurbaşkanı bunu yapar mı diye düşünülür, fakat bu kurumsal değişikliklerde bir yeniliğin de ipuçları varmış anladığımız kadarıyla." sözleri üzerine, Çankaya'da böyle bir Devlet Bilgi Koordinasyon Merkezi'nin bulunmadığını belirterek, Beştepe'de böyle bir merkezi yaptıklarını ifade etti. Bu merkezde önemli kurumların temsilcilerinin bulunduğuna işaret eden Erdoğan, buranın 24 saat çalıştığını aktardı. Erdoğan, "Ne oluyor, ne bitiyor, hangi bakanlıkta ne oldu, anında bu merkeze bunu geçerler ve tüm Türkiye'yi bu merkezden izleriz. Zaman zaman ben hemen çat kapı yaparım. 81 ilin valileri ile de bu merkezden görüşme imkanım, şansım var. Zaman olur icabında Başbakanımızı da Genelkurmay Başkanımızı da ilgili bakanlarımızı da almak suretiyle oradan görüşmeler yapar, bağlantıları kurarız ve valilerimizden o ilde öğrenmek istediğimiz ne varsa onu öğreniriz." ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içinde bu merkezin önemli bir yeri olduğunu, hayati ve stratejik olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Stratejik önemi, bizim yükümüzü büyük ölçüde almaktadır. Her geçen gün bu çok daha geliştirilmekte ve dolayısıyla buradan alınan bilgiler bize gelmekte, bizim de bunları değerlendirme noktasında çok ciddi bir güç kazanma şansımız var. Buradan da hangi birimlere pas edilmesi gereken bir bilgi varsa bu merkez onu oraya pas eder." şeklinde konuştu.
"YANİ BİZ ŞU ANDA DİYEBİLİRİM Kİ TEK TABANCA ÇALIŞMIYORUZ"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde, eşi Emine Erdoğan'ın da üç yıl içinde çalışmalarının olduğu hatırlatılıp, aralarında bir istişare olup olmadığının sorulması üzerine, eşi ile birlikte birçok konularda istişare etme olanaklarının olduğunu söyledi.
Bunun yanı sıra eşinin özellikle birçok bakanlıklara bağlı kurumların veya bakanlıkların düzenlediği toplantılara da protokol konuşmacısı olarak katıldığına işaret eden Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın oralarda konuşmalarıyla, düşünceleriyle katkıda bulunmanın ve bir sinerji meydana getirmenin gayreti içinde olduğunu aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yani biz şu anda diyebilirim ki tek tabanca çalışmıyoruz, çift tabanca çalışıyoruz. Sağolsun, o da bizler gibi koşturuyor. Sadece bununla da kalmıyor. Hemen hemen her hafta, Külliye'de, Devlet Konukevi dediğimiz yerde de zaman zaman bayan milletvekilleriyle, zaman zaman bakan eşleriyle orada toplantılarını yapar, konuşmacılar davet edilir ve kendisinin riyasetinde de bu toplantıları devam ettirmek suretiyle orada da yine bir birlikteliğin oluşmasına da katkıda bulunurlar." bilgisini paylaştı.
KHK İLE MİLLETVEKİLLERİNE SORUŞTURMAYA DÜZENLEME
"Son kanun hükmünde kararnamede, suç işlediği iddia edilen milletvekillerinin soruşturmasının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yargılamasının da Ankara Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılmasını öngören bir düzenleme var. Ana muhalefet bunu muhalefetin dizaynı olarak yorumluyor. Bu iddiaya ne dersiniz?" sorusu yöneltilen Erdoğan, her şeyden önce kanun hükmünde kararnamelerin ihtiyaçtan doğan atılmış adımlar olduğunu, bunların durup dururken olmadığını ifade etti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:
"Milletvekilleriyle alakalı konular noktasında hızla mesafe almamız lazım, hızla adımlar atmamız lazım. Ankara başkentimiz ve parlamento burada. Dolayısıyla farklı yerlerde bu sürecin devam etmesinden ise bunu başkent Ankara'da sürdürmenin çok daha isabetli olacağı kararına, kanısına varılmıştır. Burada bu adımın atılması ve başsavcılık, bunun yanında ağır ceza onlar tarafından bunun yürütülmesinin çok daha isabetli olacağı kanısına varılmıştır.
Ana muhalefetin bu tür şeylerde nedense bir çıkış yapması lazım, kendisine göre bir yol bulması lazım. Sürekli bu tür adımları atmak suretiyle sadece suyu bulandırıyor ama hükümetimiz de attığı kararlı adımlarla yoluna devam ediyor. Ben isabetli bir adım olduğunu, bunu zaten beraber istişare ederek bu kararı da aldık. Ülkemiz için çok çok faydalı olacağı kanaatindeyim."
"İSTİHBARAT DEVLETİN BAŞINA BAĞLIDIR"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "MİT Müsteşarlığı, Cumhurbaşkanlığına bağlandı. Burada da eleştiri, bunun kişiye göre yapıldığı yönünde. Bu iddiaya ne dersiniz?" sorusunu yanıtlarken, "Şunu bir defa bilmemiz lazım. Devletin başı istihbaratta en önemli bilgileri, dokümanları alması gereken değil midir? Eğer istihbaratın başı devletin başına birinci derecede bağlı olmazsa hareket kabiliyetini bu devlet kaybeder. Devletin hareket kabiliyetini kaybetmemesi için birinci dereceden istihbarat ona sorumlu olması gerekir ki istediğim anda, istediğim şekilde bu istihbari bilgiler bize gelsin ki biz de atmamız gereken adımları buna göre atalım." dedi.
Büyük devletlerin hepsinde istihbaratların direkt devletin başına bağlı olduğunun altını çizen Erdoğan, bu konuda ABD, Fransa gibi ülkeleri örnek göstererek, şunları kaydetti:
"Hepsinde de devlet başkanına bağlıdırlar. Fakat parlamenter demokrasilerde tabii bu başbakanlara bağlı oluyor. Bizde de parlamenter demokrasinin alışkanlıkları olduğu için şimdi anamuhalefet olaya buradan bakıyor. Hala anamuhalefet, başkanlık sistemine geçmedi. Biz ise Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin adımlarını attık. Milletimizle beraber attık. Milletimiz ne dedi? Yüzde 51,4 ile biz ilk adımı attık dedi. Nereye? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne ilk adımı attık dedi. Şimdi 2019 itibarıyla da ikinci adımı 2019 Kasımı'nda inşallah atacağız ve 2019 Kasımı'ndan sonra Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, çok daha güçlü bir şekilde gelişmeye inşallah devam edecektir. Milli İstihbarat Teşkilatımızın bundan sonraki sürecinin güçlenerek devamı gerekmektedir ki ben 15 sene önceki Milli İstihbarat Teşkilatımızı düşünüyorum, bir de şimdiki Milli İstihbarat Teşkilatımızı düşünüyorum. Aldığımız mesafe çok çok ileri. Bunu niye söylüyorum? 15 sene önce Milli İstihbarat Teşkilatımızın uluslararası ciddi bir portföyü yoktu. Ama şu anda Milli İstihbarat Teşkilatımızın uluslararası ciddi bir portföyü var. İslam dünyasında var, Batıda var, buralarda çok ciddi bir iletişim söz konusu. Bu olmadan siz bunu yürütemezsiniz ki. Şimdi bu noktaya geldik. Elemanlar noktasında da gerek insani istihbarat, gerek teknik istihbarat bu konularda da Milli İstihbarat Teşkilatımız, her geçen gün daha ileri adımlar atıyor ve bir de bölgede belirleyici bir güç olmanın da hamdolsun adımlarını atan bir istihbarat örgütüne sahibiz."
'MÜSADEME-İ EFKARDAN BARİKA-İ HAKİKAT DOĞAR'
"Başbakan Binali Yıldırım'a sizinle çalışma ilişkileri sık sık soruluyor. O da genellikle aynı cevabı veriyor. Her konuda aynı mı düşünürsünüz? Karara nasıl varırsınız?" sorusuna Erdoğan, "Farklı düşünmezseniz, orada zaten bir yanlışlık var demektir. Zaman zaman o farklılıklar da olacak ki işin güzelliği olsun. 'Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar.' Fikirlerin çarpışmasından hakikat güneşi doğar. Mesele ne? O istişareyi yapmaktır." yanıtını verdi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğundan beri Yıldırım'ın kendisinin mesai ve yol arkadaşı olduğunu belirten Erdoğan, Belediye Başkanlığından önce de Yıldırım'la gönül ve yol arkadaşlığının olduğunu söyledi.
Belediye Başkanı olduğu anda Yıldırım'ı yanına aldığını anlatan Erdoğan, "Belediyeden bu yana da beraber aynı yolda yürüyoruz. Partimizi kurduk beraberiz, hükümet olduk, Ulaştırma Bakanı olarak sürekli beraberiz, birçok önemli adımları hamdolsun beraber attık ve başarı grafiğinde bunların hepsini beraber yazdık, şu anda da yine beraber yürüyoruz. Rabb'im bu birlikteliğimizi, beraberliğimizi inşallah çok daha büyük hedeflere ulaşmak suretiyle daim kılsın diye dua ediyorum." dedi.
"Siz iktidara geldiğinizde çocuk olan birisi bugün seçmen. Tüm kesimlerin gençleri için ne düşünüyorsunuz, hayalinizde ne var?" sorusunu Erdoğan, "En önemli hayal... Malazgirt'teydik bu hafta. Biz ne dedik devamlı? 2071. Şimdi 3 yaşındaki çocuklarımız inşallah 2071'de nereye varacak ona baktığımız zaman önümüze çıkan şey çok önemli. O zaman onlar yaklaşık 60 yaşına varacaklar. Bu önemli bir hedeftir ama oraya kadar bu 3 yaşındaki yavrular bu hikayeyi çok azimle yazacak ve hayata tatbik edecekler." diye cevapladı.
Erdoğan, iktidar olduklarında 18 yaşındaki gençlerin seçilme hakkı olmadığını anımsatarak seçilme yaşı olan 30'u önce 25'e, sonrasında ise 18'e indirdiklerini anlattı.
Gençlere önem verdiklerini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Çünkü gencine inanmayan, güvenmeyen geleceğin Türkiye'sini kuramaz. Seçme hakkı veriyorsun, seçilme hakkı vermiyorsun. Zor olan seçilmek değil, zor olan seçmektir. Zor olanı verdiğine göre kolay olanı niye vermiyorsun? Ve her 18 yaşında olan zaten aday olarak karşınıza gelmeyecek ki. 18-25 arası gençlerle iftihar edeceğiz."
"FATİH SULTAN MEHMET BİR ÇAĞ KAPATIP, BİR ÇAĞI AÇTI"
Fatih Sultan Mehmet'in 19-20 yaşlarında bir çağı kapatıp, bir çağı açtığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
"Demek ki olabiliyor. Burada olması gereken ne? Bizim gençlerimizi en ideal, en güzel şekilde yetiştirmemiz. Okullarımızdan onları o şekilde mezun etmemiz ve hayatla da o şekilde onları inşallah buluşturmamız. Hayatla buluşturmak suretiyle de geleceğin Türkiye'sini, 2053'ü, 2071'i buna göre hazırlamamız. Ben gençliğimize güveniyorum, inanıyorum. İşte Malazgirt'te bu hafta o yakıcı güneşin altında hamdolsun 50 bini aşkın genç vardı ve bu gençler oraya bir aşkla, heyecanla geldiler ama onlar bir grup Çanakkale'ye gidenler gibi değildi, onlar farklıydılar. O Çanakkale'ye 'Adalet istiyoruz' diye gidenler maalesef şehit mezarlıklarının olduğu yerlerde kimisi 'Votka mı içersiniz, şarap mı, bira mı' bunu konuşurken, bizim gençliğimiz orada sadece 'Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet' dedi. Mesele bu."
Down sendromlu çocuklarla fotoğrafı gösterilerek "Yüzünüzde öyle bir ifade var ki derin bir huzur. Down sendromlu çocukların samimiyet duvarı çok daha incedir. Ondan mı, başka bir duygudan mı?" sorusunun yöneltildiği Erdoğan, "Onlar da beni seviyor görüyorsunuz. Ben de onları seviyorum." dedi.
Eşi Emine Erdoğan'ın amcasının down sendromlu bir çocuğu büyüttüğünü, bayramlarda oraya gittiğinde muhabbetlerinin olduğunu anlatan Erdoğan, "Ben down sendromuyla orada tanıştım, onunla tanıştım. Tabii şimdi rahmetli oldu, Allah rahmet eylesin." dedi.
Down sendromlu çocukların sevgi ifadelerini "kollarını sonuna kadar açarak" gösterdiğini belirten Erdoğan, kendisini ziyarete gelen çocuklara "Beni ne kadar seviyorsun?" diye sorduğunda, bu şekilde yanıt verdiklerini aktardı.
TORUNUNA KUR'AN-I KERİM ÇALIŞTIRDIĞI FOTOĞRAF
Erdoğan, down sendromlu çoçuklarla sevgiyi yaygınlaştırarak devam ettirdiklerini aktararak bu çocuklar arasında yüzme şampiyonu olan Caner'in de olduğunu anlattı. Down sendromlu çocukların sevgi, hayat dolu olduğunu dile getiren Erdoğan, "Rabb'im, annelerine, babalarına inşallah onlarla beraber ebedi alemde de cennetiyle inşallah onları müşerref kılsın." dedi.
Caner'in fotoğrafının gösterildiği Erdoğan, "Caner geldi... Caner iyi akşamlar, seviyorum seni." ifadesini kullandı.
"15 Temmuz'dan önce torunu Ahmet Akif Albayrak'a Kur'an-ı Kerim çalıştırdığı" fotoğrafın sorulduğu Erdoğan, şöyle konuştu:
"Benim torunumla, torunlarımla zaman zaman... Orada da Ahmet Akif biraz haylazlık yaptı. Dedim ki 'Akif gel senin dersini bugün ben alacağım.' 'Dede şöyle, böyle.' Dedim 'Ben alacağım.' Oturduk 15 Temmuz... Ama ne oluyor, bitiyor bunlardan haberimiz yok. Ve torunum Ahmet'le oturduk, maşallah iyiydi, iyi okudu, dersini verdi. Neyse ben de ödülünü verdim. Ve o akşam bu olay patlak verdi. Ve helikopterle zaten yolculuğu yaparken de helikopterin ışıklarını falan da söndürdüğümüzde babasına, Berat Bey'e soruyor 'Baba ne oluyor?' falan diye. 'Oğlum bir şey olmuyor, işte İstanbul'a gidiyoruz.' falan dedik. Maşallahı var, Allah nazardan saklasın. Derslerinde başarılı. O akşam onunla bu dersi yaptık. Zaman zaman Ömer Tayyip'le de bu tür şeyleri yapıyoruz."
"BOŞU BOŞUNA EN AZ ÜÇ TANE DEMİYORUM"
"Torunlarınıza başka derslerde yardımınız oluyor mu?" sorusu üzerine Erdoğan, "Bana kalmıyor. Annesi, babası onlar zaten o konuyu bitiriyorlar. Ben zaten onların yanında değilim ki biz devamlı Ankara'dayız. Aynı şekilde babası da... Ancak annesiyle oluyor. Kızım zaten oğluyla aynı şekilde, gelinim hakeza. Vasıflı olmaları hasebiyle de çocuklarıyla da bu noktada meşgul oluyorlar. Kendileri de başarılı. Temenni ederim ki inşallah milletimize, vatanımıza faydalı bir nesil olarak yetişsinler." dedi.
"6. torununuz oldu Canan Aybike. 16 kişilik bir ailesiniz. 'Torun çok başka' derler. Oyun da oynar mısınız torunlarınızla?" sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
"Oynamaz olur muyum? Şu anda benim 5. torun Sadık Eymen, Berat Bey'in üçüncü çocuğu. Şimdi gerçekten hafta sonları veya İstanbul'a gidişte onu görmemek bizim için çok ciddi bir eksikliktir ama onu gördüğüm zaman o bizi adeta şarj ediyor. Hele hele 'Dedeciğim' dediği zaman, o ayrı bir size şarj veriyor. Ve bakıyorsunuz şimdi yeni yeni konuşmaya başladığı için çok daha farklı oluyor, tadı başka, her şeyi başka. Ben onun için boşu boşuna en az üç tane demiyorum. Daha fazla olması lazım. Ve torunlarla da artması lazım. Güçlü aileler, güçlü milleti meydana getirecektir. Şu anda darısı olmayanlar başına ama ben torunlarımla iftihar ediyorum, ayrı bir güç veriyor, bizim için keyif oluyor. Anneleri, babaları için de. Zaman zaman annelerin, babaların kızdığı anlar olabilir ama bütün onlara rağmen, o yaramazlıklarıyla bile bunlar çok güzel."