Türkiye'nin güçlenmesini engellemeye yönelik adımlar var
Türkiye’nin alacağı S-400 füzeleri ile ilgili Batıda kopartılan gürültünün bir anlamı olmadığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Buna müdahale yetkileri yok. Yapılan uygulama tamamen Türkiye'nin güçlenmesini engellemeye yönelik adımlardır. Biz savunma sanayinde birçok adımları attık ama atmamız gereken daha çok önemli adımlar var" dedi
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mabeyn Köşkü'nde katıldığı ATV, A Haber ve A News ortak yayınında gündemi değerlendirdi. Erdoğan, ABD ziyareti sırasında yaşanan olaylar ve korumalarıyla ilgili verilen kararın hatırlatılması üzerine, bu konudaki tepkilerini çok açık ve net ortaya koyduklarını söyledi.
BM Genel Kurulu'nun, ABD'nin güvencesi altında düzenlendiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bizi BM Genel Kurul binasının içinde kendi elemanları korumaya alır ama dışarıda havalimanından BM Genel Kurulu'na veya kalacağımız otele kadar, burada ABD bizim güvencemizi sağlar. Bunun yanında da bizim kendi korumalarımız vardır. Bu olayda, 16 Mayıs'taki seyahatimiz, yine Sayın Trump'ın daveti üzerine yaptığımız, üstelik de bir resmi ziyaretti. Bu resmi ziyarette maalesef PKK terör örgütünün mensuplarıyla bunun yanında FETÖ mensuplarının dayanışmasıyla bizler Beyaz Saray'a gittiğimizde belli bir mesafe ki kısa bir mesafeydi, orada bunların birçok gösterileri oldu. Buna Amerikan güvenlik kurumlarının ne yazık ki ciddi bir müdahalesi olmadı. Daha sonra biz büyükelçilik binamıza geleceğimizde de orada meğerse bazı adımlar atıldı. Yine biz oraya geldik, baktık yaklaşık 100 metre veya 75 metre mesafede, orada yine aynı durumdalar. Orada gösteriler, tüm bu gösteriler karşısında benim oradaki vatandaşlarım da eli bağlı duramazdı. Onlar müdahaleyi yapma yoluna gittiler. Herhalde benim korumalarım da eli bağlı duramazdı. Çünkü Amerikan polisi en ufak bir müdahale yapmıyor, onları oradan dağıtalım diye. Buna da tevessül etmediler.
O İŞİN ARKASINDA DA FETÖ VAR
Geldikten sonra bir de baktık ki arkadan, bizim korumalarımızla ilgili ne yazık ki gözaltı kararları veya kendilerine göre eşimin iki tane hanım koruması, olayların olduğu yerde yok. Resmi olan, ismi olan korumaların içinde Amerika'ya hiç gelmemiş olanlar... Bunlarla ilgili böyle gözaltı kararı gibi bir şey çıkarıyorlar. Sonradan bakıyoruz ki olay geliyor yine FETÖ'ye dayanıyor. Orada da ne yazık ki bunlarla müşterek çalışıyorlar. Çünkü bu savcılar malum, bunlarla müşterek çalışan savcılar olduğu için burada da aynı uygulama yapılıyor.
Daha sonra Ekonomi Bakanımız Zafer (Çağlayan) Bey'le ilgili ve bunun yanında Halk Bankası'nın alt yöneticileriyle ilgili alınan kararın da yine nasıl bir organizasyonun neticesi olduğu ortaya çıkıyor. Bu, 17-25 Aralık sürecinde buradaki FETÖ ekibinin o soruşturmalarında geçen ifadeler neyse aynı şimdi burada geçiyor. Hiç mi hiç ilgisi alakası olmayan veya Bakanlık süreciyle Bakanlık sürecinin dışındaki dönemleri kapsayan garip ifadeler var orada. Konuya da hakim değiller. Bu şekilde, örneğin Zafer Bey'le ve diğerleriyle ilgili o hazırladıkları soruşturma beyanının içerisinde bunlar var."
"İNLERİNE GİRECEĞİZ, İNLERİNE"
Sezgin Tanrıkulu'nun SİHA'larla ilgili açıklamaları hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnlerine gireceğiz, inlerine. Benim şehitlerimin, on binlerce şehidimin hesabını soracağız. Sonuna kadar, üzerine üzerine gideceğiz. Biz Kılıçdaroğlu'nun hatırı için geri vitese takamayız. Öbürü zaten tam terörist ağzıyla konuşuyor. Sen Genel Başkan'san önce, bu adama diyeceksin 'Sen ne konuşuyorsun? Senin bu ağız, Kandil'dekilerin ağzı'. Zaten bunlar aynı ağzı kullanıyorlar. Biz insansız hava araçlarını elde edebilmek için yıllarca çalıştık." ifadelerini kullandı.
NATO GENEL SEKRETERİ STOLTENBERG'İN S-400 KONUSUNDAKİ AÇIKLAMASI
Erdoğan, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg S-400 konusundaki açıklamasına ilişkin bir soruya şu yanıtı verdi:
"Stoltenberg, bu konuda NATO'nun aslında kuralını ortaya koydu. Şimdi; yıllar önce Yunanistan S-300 aldı. Herhangi bir uygulama yaptınız mı? Yapmadınız. Şimdi biz, aynı ülkeden S-400 ile ilgili anlaşma yaptık, rahatsız oldunuz. Peki, siz verdiniz de biz almadık mı? NATO ülkelerinden bize böyle bir destek verildi mi, füze konusunda? Hayır, istedik, vermediler. Şimdi biz başımızın çaresine bakacağız. Bir başka yerden bulduk, oradan alacağız. İstediğim yerde bu anlaşmaları yapar, adımlarını da atarız. Daha bizim bu çeşitlendirmemiz çok daha farklı bir şekilde devam edecek. Buna müdahale yetkileri yok. NATO'nun kendi kuralları içerisinde de yok ve bu yapılan uygulama tamamen Türkiye'nin güçlenmesini engellemeye yönelik adımlardır. Türkiye gibi bir ülkenin elinde bu tür güçlü savunma imkanlarının olmayışı tabii ki düşündürücüdür. Biz savunma sanayinde birçok adımları attık ama atmamız gereken daha çok önemli adımlar var. Bunun için de çalışıyoruz, arayışlarımız aynı şekilde devam ediyor. Sayın Putin'le yaptığım görüşmelerdeki şey, ortak üretimi de başarmak. Daha ileri safhaları da inşallah bunun olacak diye düşünüyorum."
Yayında, vatandaşların soruları da Erdoğan'a yönlendirildi.
Hastanelerin eski durumuna yönelik videonun gösterilmesinin ardından Erdoğan, Kasımpaşa'da otururken kendilerine en yakın hastanenin Okmeydanı SSK Hastanesi olduğunu dile getirerek, eşinin, çocuklarının hastaneye gidebilmesi için erkenden gidip numara aldığını, hastanelerde hijyen olmadığını, bir odada 4-5-6 hastanın yattığını anlattı.
Hastaların şehirler arasında ambulans helikopterlerle, uçaklarla taşınabildiğini dile getiren Erdoğan, ilaçların istenen eczaneden alınabildiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mersin'deki şehir hastanesiyle ilgili anketin sonucunda yüzde 99 oranında memnuniyet çıktığını aktarırken, "Ben hastaneyi gezdim. O hastaneden zaten memnun olmamak nankörlük olur." ifadelerini kullandı.
ESERE BAK, ÖYLE KARAR VER
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakanlığı döneminde Yüksekova'ya 150 yataklı modern bir hastane yapıldığına değinirken, şöyle konuştu:
"Açılışına gittiğimde PKK, oraya Yüksekova'dan kimseyi göndertmedi. Biz orada 15-20-30 kişiyle açılışını yaptık. Oradan aynı gün Hakkari'ye geçtim. Yine 150 yataklı bir hastane de Hakkari'de yapmıştık. Oranın da açılışını aynı gün yaptık ama oraya 150-200 kişi falan katılabildi. Tehdit ediyorlar. Çok enteresan o hastanenin açılışını yaptığımda bir hatıram var. Hamile bir bayan yanıma geldi, 'Başkanım, başkanım, benim bu gece evimi bastılar.' dedi. 'Kim bastı?' dedim. 'Teröristler.' dedi. 'Ben bir polis eşiyim ve hamileyim. Beni taciz ettiler. Ne olur bizi korunaklı yerlere alın.' dedi. Ondan sonra biz, öğretmen, polis ayrımı yapmadan onların hepsini harem altındaki evlere taşıma kararı verdik. Bu terör örgütü, bu ülkede bu tür işleri yaptı. Kılıçdaroğlu hangi 4 senede neyi kurtaracak? İşte ortaya koyduğu SKK hastanelerinin hali ortada. O SSK hastanelerini batıran adam bu adam, iflasa götüren adam bu adam. İflasa götürdüğü için de zaten alındı. Yürütemedi bu işleri. 9 kez partisi afedersiniz her seçimi kaybediyor. Bu adam mı 4 yılda terörle baş edecek, mücadele edecek? İnanın 5 koyun verin kaybeder gelir. Bundan bir şey olmaz. Ama bu halkımızın bir kısmı bu kadar eza, cefa, çile çekiyor, işte aynı yatakta 2 kişi, kimileri koridorlarda yatıyor. Bunlar kimin döneminde? Onun SSK Genel Müdürü olduğu dönem. Biz bunları halkımıza, vatandaşımıza anlatacağız ki bu adamın kim olduğunu öğrensinler, bilsinler. Genç nesiller, genç kuşaklar bunun kim olduğunu bilmiyor, 'Peşine gitsek mi?' diye düşünüyor. Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri. Eser, eser... Buna bakacaksın, değeri de ona göre vereceksin. Maalesef ortada böyle bir şey yok."
"EĞİTİMİ BİRİNCİ SIRAYA ÇIKARDIK"
İstanbul İmam Hatip Lisesi'nde 75 kişilik sınıfta okuduğunu, 100'ün üzerinde öğrencinin bulunduğu sınıflar olduğunu, eskiden kimsenin kitabını, defterini uygun şartlarda alamadığını, ikinci el kitaplar alındığını, teksir kağıdıyla çekilmiş notlar alındığını anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Biz bu çileyi çektirmeyeceğiz dedik. Okullar başlarken sıraların üzerine bizler, kitaplarını sıfır kilometre koyduk, ücretsiz. Şu anda bütün öğrenciler kitaplarını ücretsiz olarak hem de kuşe kağıt, birinci hamur kağıt alabiliyorlar. Genç nesil bizim o çektiğimiz çileleri annelerine, babalarına 'Gerçekten anne, baba siz böyle mi okudunuz? Böyle kitap vermiyorlar mıydı? Siz birinci hamur, kuşe kitaplar almıyor muydunuz?' diye sorsalar. Kırtasiyecilerden defter, kalem almakta zorlanırdık çünkü bunların hepsi piyasada karaborsaydı. Böyle dönemleri yaşadık. Şimdi böyle bir şey yok. Ülke her yönüyle bir refah düzeyine kavuştu. Biz, 70 bin dersliği 15 seneye sığdırdık. Niye? Sınıfların 30 kişiye düşmesi böyle oldu. Şu anda Türkiye'de 20 kişilik sınıflar var. Biz geldiğimizde savunma milli bütçede birinci sıradaydı. Biz, eğitimi birinci sıraya çıkardık. Eğitim birinci sıraya çıkınca yatırımlar gerekiyordu, yatırımlara başladık. Kadroda bir numaraya, eğitimi koyduk 'En fazla personel, öğretmen, kadro, oraya verelim' dedik ve ciddi sayıda öğretmen alımı yaptık. Daha da bunu artıracağız ki okullarımızda asla boş ders olmasın. Bunu çalışmalarını da milli eğitim bakanlarımız, bakanlığımız sürekli olarak yapıyor."